Gönderi

111 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 5 days
Arkeolog Schliemann'ın Gözünden Homeros ve Troya: Troas'ta Yolculuk
"Troya'ya çok sık gittim ve beş yıl içinde aylarca süren kazılar yaptım. Buna rağmen buralara her gidişim yeni bir heyecana yol açıyor. Çünkü Troya coğrafyasının sihirli havası burada her yerde hâkimdir; her dağ, her vadi, her nehir, deniz ve Hellespontos burada Homeros'u ve İlyada'yı solumaktadır. Ancak bu seferki yolculuğum bambaşka bir ilgiden kaynaklanıyordu; amacım, bu çevrede Hisarlık dışında arkeolojik kazı yapmaya uygun kalıntılar olup olmadığını saptamaktı." -
Heinrich Schliemann
Heinrich Schliemann
1. Giriş: Alman arkeolog Heinrich Schliemann hakkında en çok spekülasyona sahip, en çok eleştirilen, en çok hakarete uğrayan arkeologların başında geliyor. Belki de daha çok “en”e sahip kendisi. Bu mümkün. Fakat bir de işin öteki yönü var ki, işte o pek çok kişinin, onun yaptığı birçok hatayı görmezden gelmesine sebep oluyor ve hatta saygı duymasına yol açıyor. Peki nedir Schliemann’ı hem böylesine tartışma oklarının hedefi haline getiren hem de göklere çıkaran şey? Elbette
Homeros
Homeros
'un
İlyada
İlyada
'sında geçen antik çağın en büyük savaşının yaşandığı yer olarak anlatılagelen, “kutsal İlion” şehri olarak da anılan “Troya”yla olan ilişkisidir onun ismini tüm dünyaya duyuran. Bu “dahi ve deli” bilim insanının hayatına daha yakından bakalım ve sonrasında Homeros’un dünyasına, antik metinlere, Troya Savaşı’na, Troya antik kentine, Çanakkale’ye, Anadolu’ya, Yunan mitolojisine, arkaologluk ve defineciliğe ve tüm bunların
Heinrich Schliemann
Heinrich Schliemann
’la bağlantılarına geçelim. 2. Kısaca Schliemann’ın Hayatı: “Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarında geçen İlion ya da Troya denen antik kent de pek çok arkeologun hayallerini süslemektedir. Choiseul-Gouffier, Joseph François Michaud gibi seyyahlar ellerinde Homeros ve Strabon’un kitapları, Troas’ı adım adım gezerler. Ancak hepsi de Troya’nın Çanakkale’nin Pınarbaşı Köyü’nde olduğuna inanmaktadırlar. Heinrich Schliemann, 1868’de buraları gezdikten sonra, büyük ölçüde İlyada’daki verilere dayanarak Troya’nın Hisarlık denilen yerde olduğunu ileri sürer.” (sayfa 9) 1822 yılında, Almanya’da doğdu Heinrich Schliemann. Hali vakti yerinden olmayan, yoksul bir babanın oğlu olarak yaşama başladı ve küçük yaşlardan itibaren pek çok işte çalıştı. Çok iyi bir belleğe sahip olduğu söylenen Schliemann, kimi kaynaklara göre 8 kimi kaynaklara göre de 13 dili okuyup yazabilecek bir seviyeye ulaşmıştır. Bakkal çıraklığıyla başlayıp, gemilerde miçoluk yaptığı iş kariyeri 20 yaşına dek tıpkı ailesi gibi fakirlik içinde geçti. 24 yaşında Rusya’ya gidip kendi şirketini kuran, ardından ABD vatandaşlığı alan ve uzun yıllar iş hayatıyla dolu bir yaşam geçiren Schliemann, artık bir milyonerdir ve klasik iş yaşantısı onu tatmin etmemektedir. Henüz 7 yaşındayken bir doğum gününde babası tarafından
Homeros
Homeros
’un İlyada destanı hediye edilir kendisine. Sayısız kez okuduğu
İlyada
İlyada
ve
Odysseia
Odysseia
’yi âdeta ezberleyen bu sıra dışı adam 36 yaşında arkeologluğa soyunur. Kazanacağı kadar para kazanmıştır, hayallerinin peşinden gitmenin vakti gelmiştir, İlyada’da anlatılan o kadim Troya kentini arayacak ve bulacaktır. Ve gerçekten de aramakla kalmayacak, hayalini gerçekleştirecektir. Zira motivasyon kaynağı çok güçlüdür. Çocukluktan beri süregelen bir düş söz konusudur ve bunu başarmak hayatının nihai hedefi haline gelmiştir. 3. İlyada ve Coğrafyası Hakkında: "Homeros gerçekten İda* için kaynak zengini demekte çok haklıymış. Burada her yerden sular akıyor, adım başında bir kaynağa rastlanıyor." (sayfa 51) Antik çağın en önemli yazarı olmasının yanı sıra, dünya edebiyatının da çok şey borçlu olduğu büyük yazar Homeros’un İlyada destanı, her yönüyle oldukça zengin bir anlatıdır. Öykü, karakterler ve anlatım teknikleri bakımından hem edebiyatın başlangıç noktalarından birini oluşturur hem de aradan binlerce yıl geçmesine rağmen tartışmasız zirve noktalarından biridir. Onun kadar güçlü öykü anlatımına sahip yazarlar ender çıkmışsa da, neticede hiçbir yazar bir
Homeros
Homeros
değildir. Coğrafi anlamda da çok zengindir
İlyada
İlyada
anlatısı. Homeros’un süslü cümleleri, tanrılar ve insanları bir araya getiren zengin mitolojik anlatımının yanı sıra, bahsettiği bütün yer isimleri gerçektir ve Homeros sonrası tarihçiler tarafından da gerçek oldukları ispatlanmıştır. Homeros’un bu yerleri görmeden eserlerini oluşturmuş olma ihtimali zayıftır çünkü betimleme gücü, bahsettiği her yeri gezdiğini vurgularcasına etkilidir. İda Dağı ve Troya da bu yerler arasında şüphesiz en önemli 2 noktadır. 4. Uygarlıkların ve Tanrıların Savaşı: Troya Antik Yunan uygarlıkları ve Antik Anadolu uygarlıklarını karşı karşıya getiren, on yıldan fazla sürdüğü söylenen büyük bir savaş yaşanıyor Troya’da. Antik Yunan’da halk ve tanrıların iç içe geçmiş yaşantıları Homeros’un mitolojik anlatımıyla yeniden yaratılıyor ve karşımıza Olimpos’un yüce tanrılarının da müdahil olduğu bir savaş çıkıyor. Yunan uygarlıklarını ifade etmek için “Akhalar” ifadesini kullanıyor Homeros ve savaşın karşı cephesine ise kutsal İlion şehrinin sakinlerini, Troyalıları yerleştiriyor. Yüzlerce gemiyle ve Akhilleus, Aias, Odysseus, Agamemnon gibi en büyük kahramanlarıyla denize açılan Yunanlar, karşılarında müthiş bir savunma yapan Troyalıları buluyor. Yalnızca Troyalılar değil, başta Likya, Psidya, Karya, Trakya uygarlıkları da dahil olmak üzere, bütün bir Anadolu’ya yayılmış olan halklar ordularıyla Troya’da hazır bekliyor. Bir beka meselesi haline geliyor savaş, her şey Troya’nın düşmemesi için. Eğer bu kutsal şehir düşerse, bir devir kapanacaktır çünkü ve hiç kimse bunun gerçekleşmesini istemez. Belki bir diğer büyük örneğini
J. R. R. Tolkien
J. R. R. Tolkien
'in
Yüzüklerin Efendisi
Yüzüklerin Efendisi
'nde insanların orklara karşı bir araya gelip omuz omuza çarpıştıkları zaman göreceğimiz ölçütte bir dayanışma görüyoruz Anadolu halkları arasında. Kim bilir belki de Tolkien’in esin kaynağı da Troya Savaşı’dır? 5. Troya Kazıları ve Schliemann: Tarih öncesi arkeoloji çalışmalarına ilgi duyan
Heinrich Schliemann
Heinrich Schliemann
, kısa bir süre buna yönelik eğitim de alır ve yönünü ilk olarak Yunanistan ve Türkiye’ye çevirir. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü Anadolu’nun Batı Ege kısmı özellikle ilgi alanıdır zira Troya’nın burada olduğu zaten Homeros’un betimlemelerinde yeterince açıktır. Osmanlı’dan resmi kazı iznini aldıktan sonra Çanakkale bölgesinin Pınarbaşı mevkiini ziyaret eder fakat Schliemann herkesin aksine o güne dek ortaya konan verilere inanmaz ve Troya’nın orada bulunmadığını iddia eder. Çevreyi bir süre gezer ve yaptığı çıkarımlar sonucu Troya’nın Hisarlık’ta bulunduğu savını ileri sürer. Bilim ve arkeoloji camiasında bu tezler ilgiyle karşılanır ve Schliemann’ın konuya dair raporları, bilimsel verileri ve makaleleri titizlikle incelenir. Gerçekten de büyük bir iddia vardır ortada ve paylaşılan veriler ışığında Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın düşüncelerinin hiç de yabana atılacak cinsten olmadığı, bilakis üzerinde durulması gereken çok önemli raporlar olduğu sonucuna varılır. Nitekim kazılara başlayan Schliemann, bütün dünyaya haklılığını bu kez somut verilerle açıklar. Artık Troya’nın Hisarlık’ta olduğuna dair hiçbir şüphe kalmamıştır. Hayallerinin peşinden giden bu dahi arkeolog, hedefine ulaşmış ve hayal ettiği Troya’yı, tahmin ettiği bölgede bulmuştur. Artık tüm dünyada ünlüdür. 6. Antik Metinlerin Işığında Troya ve Çevresi “Homeros İda’yı canavarlar anası olarak nitelemektedir. Bundan yola çıkarak bir zamanlar burada çok sayıda yabani hayvanın yaşadığı sonucunu çıkarabiliriz. Şimdi bile hâlâ olduklarını söyleyebilirim.” (sayfa 61) Heinrich Schliemann yolculuğa çıktığında elinde elbette
İlyada
İlyada
vardı ve rehberi
Homeros
Homeros
’tu. Canı sıkıldığında okumak için yanına
Odysseia
Odysseia
’yi de almış olabilir pekâlâ. Homeros eserlerine ek olarak elbette bölgeye dair tarih ve coğrafya alanındaki önemli yazarların çok önemli eserleri de ona eşlik etmişti. Roma İmparatorluk çağında yaşamış olan büyük antik tarihçi
Strabon
Strabon
’un birçok ciltten oluşan devasa yapıtı "Coğrafya"nın Anadolu bölümlerinden oluşan “
Antik Anadolu Coğrafyası
Antik Anadolu Coğrafyası
” birincil kaynağıydı bu macerasever arkeoloğun. Strabon öncesinde yaşayan ve dünyada yazılan ilk tarih kitabı olma özelliğini de taşıyan “
Tarih
Tarih
”in yazarı
Herodotos
Herodotos
da bir diğer yol arkadaşıdır.
Gaius Plinius Secundus
Gaius Plinius Secundus
,
Thukydides
Thukydides
gibi diğer antik tarih yazarlarının kimi eserlerinden de faydalanan Schliemann’ın hedefine giden yolda önünde büyük bir engel kalmamıştır. Osmanlı hükümetinden aldığı izin ve yanına verilen resmi korumalarla birlikte yola düşmenin vakti gelmiştir. Çanakkale’nin yolları bu kez çok önemli bir misafire ev sahipliği yapacaktır çünkü Türkiye’yi ziyaret eden hayalperest arkeolog Heinrich Schliemann’ın amacı büyük bir hazineyi ortaya çıkarmaktır: Troya'yı. 7. Troya Kazıları ve Kente Açılan Yarık Hakkında: "Gargaros’un zirvesinden 1350 metre aşağıda Menderes’in kaynakları olduğu ve bu ırmak Homeros tarafından “Zeus’tan doğma” ve “Zeus’un oğlu” olarak adlandırıldığı, zirvesinde taht benzeri bir yapı bulunduğu ve adı da “kutsanmış Gargaros” olduğu için hiç kuşku yok burası Zeus’un ikametgâhı olarak nitelendirilmiş." (sayfa 59) Yazının buraya kadarki kısmında yaptığı her şeyi objektif bir gözle değerlendirip Schliemann’a hak ettiği değeri ve övgüleri sıraladım. Fakat buradan sonra ise yine hak ettiği yergileri sıralamanın zamanı. Keşiflerine ek olarak, hatalarıyla da gündeme gelen ve telafisi olmayan sonuçlara yol açan amatör bir arkeolog olduğunu da yine ortaya çıkarılan bilgiler ışığında gündeme getirmek gerekiyor. Nisan 1870’te Troya kazılarına başlar
Heinrich Schliemann
Heinrich Schliemann
, kısa bir süre sonra ise üst üste tam 7 kent tabakasıyla karşılaşır. Bu arkeoloji dünyası için şok etkisi yaratacak bir bilgidir. Kimilerine göre arkeolojinin babası olarak adlandırılan Alman arkeoloğun keşifleri devam etmektedir ve Troya’nın tarihi genişlemektedir. Schliemann, her ne kadar kısa bir dönem arkeologluk eğitimi almışsa da, işi sahada öğrendiği için profesyonel bir bakış açısına sahip değildir. Sırayla isimlendirdiği kentlerden
Homeros
Homeros
’un anlattığı Priamos’un Troya’sının “Troya II” olduğuna karar verir ve çalışmalarını o yönde yoğunlaştırır. Bu da haliyle diğer kent tabakalarını önemsememesine ve geri dönüşü olmayan zararlar vermesine yol açar. Bugün Troya antik kentini ziyaret eden herkesin rahatlıkla görebileceği dev bir yarık mevcuttur ve bunun müsebbibi Schliemann’dan başkası değildir. Dilerseniz Troya antik kentine dair ülkemizin değerli arkeologlarından Ümit Işın’ın hazırlayıp sunduğu belgeselde Troya bölümlerini izleyebilirsiniz. “Anadolu Arkeolojisi” adını taşıyan bu belgesel dizisinin Troya’ya ayrılan tam 3 bölümü vardır. İlkinin linkini bırakıyorum, diğerlerini de peşine izleyerek kente dair bütün önemli bilgilere erişebilirsiniz: youtube.com/watch?v=jyKdseL... 8. Osmanlı Hükümetinin Vurdumduymazlığı ve Schliemann’ın Hırsızlığı Schliemann’dan bahsederken mutlaka değinilmesi gereken konulardan biri ise şüphesiz yaptığı hırsızlıktır. Bu kelimenin daha hafifletilmiş bir hali bulunmadığı için, ne kadar ağır gözükürse gözüksün bu şekilde kullanmak gereklidir zira eğip bükmeye gerek yok, yaptığı net olarak hırsızlıktır.
İlyada
İlyada
’da karşımıza çıkan Kral Priamos, yiğit Troyalı savaşçı Hektor’un babasıdır. Kutsal şehrin yöneticisi olan zengin krala ait olduğu düşünülen “Priamos’un Hazinesi”ni Heinrich Schliemann’ın bulduğu söylenir genelde. Elbette elimizde, hazinenin Priamos’a ait olduğuna dair net bir kanıt yoktur. Belki de farklı bir Troya katmanında bulunan ve farklı kişilere ait bir hazinedir. Fakat öyle ya da böyle, kimi kaynaklara göre tam 9 bin parça eser ve hazineyi Heinrich Schliemann usul usul yurt dışına kaçırmıştır. Berlin’e götüren ve zenginliğine zenginlik katan arkeoloğun, durumun ortaya çıkmasının ardından Osmanlı hükümeti tarafından hakkında uluslararası camiada dava açılmıştır. Schliemann kazılarına devam ederken Osmanlı hükümetinin umursamaz davranması, Troya’nın öneminin farkında olmayan siyasilerin bir suçudur elbette. Herhangi bir denetim olmadığı için elini kolunu sallaya sallaya binlerce parça Anadolu toprakları dışına taşınmıştır fakat buna bir alt başlıkta değineceğim. Osmanlı hükümeti davayı kazanır ve Schliemann’ın kaçırdığı hazinenin yalnızca küçük bir bölümü geri getirilir. Buna ek olarak Schliemann da 1000 altın cezaya çarptırılır. Bu ceza ona çok küçük bir miktar gelmiş olacak ki, hemen öder ve kurtulur. Çünkü ileride yeniden Troya’ya gelme düşüncesi vardır ve Osmanlı ile iyi geçinmesi gerekmektedir. 9. Priamos’un Hazinesi Şimdi Nerede?: Heinrich Schliemann, ilk etapta doğal olarak kendi ülkesine taşır hazineleri ve antik kentten çıkardığı parçaları. Berlin Müzesi’nin 1880’de koruma altına aldığı hazineye, 2. Dünya Savaşı sırasında Rusya tarafından el konulur ve Rusya’ya götürülür. Uzun bir süre kayıp olduğu düşünülen hazine, Soğuk Savaş sonrası dönemde yeniden ortaya çıkar ve günümüzde adını ünlü Rus yazar
Aleksandr Puşkin
Aleksandr Puşkin
'den alan ve Moskova'da bulunan Puşkin Müzesi’nde sergilenmektedir. 10. Defineciliğin Arkeologluğa Verdiği Zarar Üzerine “
Strabon
Strabon
’a göre Assos, İÖ 350’de Tiran Hermeias komutasında bağımsızlığını kazanmıştır. Hermias, Ksenokrates ve
Aristoteles
Aristoteles
gibi filozofları ülkesine davet etmiş ve hatta Aristoteles’i yeğeniyle evlendirmiştir.” (sayfa 34) Yukarıda bahsettiğim hırsızlık durumu aslında Troya ile sınırlı değildir, Knidos, Assos, Pergamon, Aspendos, Olympos, Termessos başta olmak üzere, Anadolu sınırları içinde bulunan daha onlarca antik kentin yağmalanması ve değerli eserlerin yurt dışındaki müzelere taşınması can yakıyor elbette. Arkeologluk gibi bir meslek henüz doğmamışken ve tüm dünyada resmi bir hüviyete bürünmemişken, bunun adı definecilikti ve Schliemann’ın yaptığı da definecilik oynamaktır. Üstelik mesleğine rağmen bunu gerçekleştirmiş, hem mesleğine hem Türk halkı ve hükümetine hem de dünya kültür mirasına ihanet etmiştir. Tarih, Troya’yı bulmasını altın harflerle yazdığı gibi, kente verdiği zararı ve soygunculuğunu da yazmıştır ve ikisi de hiçbir zaman unutulmayacaktır. 11. Troya’ya Yeniden Dönüş: 1878-1879 yıllarında yeniden döner Schliemann Türkiye’ye. Alman etnolog ve müzeci Rudolf Virchow’un da desteğiyle yeniden kazı çalışmalarına başlar. Aralıklarla devam eden bu çalışmalar 1989 yılına dek sürer. Bununla sınırlı kalmayan arkeolog, eline yeniden İlyada’yı ve antik metinleri alarak bir kez daha Çanakkale’de yolculuğa başlar. Amacı yeni antik kentler bulmak ve yeni kazılar için uygun yerler aramaktır. Burada bir parantez açıp, 1868 yılında Odysseus'un maceralarının anlatıldığı
Odysseia
Odysseia
destanında karşımıza çıkan "İthaka"ya gittiğini de belirtmek gerek. Adada Odysseus'un sarayını arama çalışmaları sonuçsuz kalır ve bundan sonra yolunu Troya'ya çevirir. Çanakkale’nin merkezinden Hisarlık’ta bulunan Troya’ya geçen Schliemann, buradan Kestanbol’a, Baba’ya, Babakale’ye, Assos’a, Papazlı’ya devam eder. Ardından sırayla Altınoluk, Edremit, İda, Gargaros, Evciler, Büyükpınarbaşı ve Dalyan’a uğrar. Yanında, Osmanlı hükümetinin kendisine tayin ettiği güvenlikler vardır ve yolda ise birçok yerel rehber kendisine eşlik eder. Gittiği her yerde değerli sikkeleri pazarlık yapmadan alması, zenginliğinin bir belirtisi olmasının yanı sıra, Türk ve Rum halklarının konu hakkındaki bilgisizliğini de göstermektedir. Değerinin yüzlerce kat altına satın aldığı sikkeler, Schliemann’ın servetine servet katar ve bu zengin adam, eğlenceli arkeoloji yolculuğuna devam eder. 12. Dönemin Rum ve Türk Halklarına Schliemann'ın Gözünden Bakmak: “Edremit’te çok sayıda leylek yuvası bulunmaktadır. Leylek, gördüğü derin saygı ve hürmet sayesinde bu coğrafyanın fizyonomisinde önemli bir rol oynamaktadır; bu saygı ve hürmet o kadar büyük boyutlardadır ki, bu durum bu hayvana bir dokunulmazlık statüsü vermekte ve varlığı hayırlı alametlere vesile olarak gösterilmektedir. Rosenmüller’e göre, leyleğin İncil’de geçen adı olan “Chasidah”nın anlamı, diyanetlidir. Fakat Rumlar Türklere duydukları nefretin bir parçası olarak, böylesine anlamlı bir yaratık için bile ‘Türklerin kutsal kuşu” demekte ve evlerinin çatılarına bu kuşun yuva yapmasına izin vermemektedirler.” (sayfa 46) Schliemann'ın yıllarca süren kazı çalışmaları elbette yöre halklarıyla içli dışlı olmasına yol açmıştır. Kazılar da yerel halk da çalışmıştır. Türk ve Rum halklarının iç içe yaşadığı köy ve kent merkezlerinden geçen arkeolog, iki halkın arasının açık olduğunu belirtir ve özellikle Rum halkının Yunanistan'a olan bağlılığından ve Türk düşmanlığından bahseder. Hatta öyle ki, Türkler için kutsal olarak addedilen leylek kuşunun Rumlar tarafından hor görüldüğünü ve asla yerleşim yerlerine yakın yerlere yuva yapmalarına izin vermediklerini aktarır. Dönemin yaşantısına dair oldukça değerli bilgilerdir bunlar. 13. Schlimann'ın Ortaya Koyduğu Eserler ve Çalışmalar Hakkında: “Çanakkale’den çıkar çıkmaz, en sıcak yaz günlerinde bile suyu eksik olmayan Dardanel Çayı’ndan geçtik. Bu çayın Homeros’un Rodios Çayı ile aynı olduğu konusunda artık kuşku kalmamıştır. Çünkü bu çay hakkında bize bilgi aktaran Strabon’un dönemine kadar çay bu adla anılmaya devam etmiştir.” (sayfa 15-16) Yine bu geziler esnasında birçok antik kentin varlığını tespit eder ve gerek gezi notlarında gerekse de yazdığı makalelerde bunları dünya kamuoyuyla paylaşır. Başta İlyada, Homeros ve Troya olmak üzere, birçok coğrafi bölge, antik kent ve kazı çalışmaları hakkında deneme, makale, gezi notu ve kitap yayımlayan Schliemann’ın “
Troas'ta Yolculuk
Troas'ta Yolculuk
” kitabı da aralarında en özel olanlardan biri şüphesiz. 2014’te
İlhan Pınar
İlhan Pınar
çevirisiyle Say Yayınları tarafından yayımlanan Troas’ta Yolculuk kitabına ek olarak, İletişim Yayınları 2017’de “
Kahramanlar Çağının İzinde
Kahramanlar Çağının İzinde
” isimli kitap hazırlayarak Türk okurlarla buluşturur. Kitabı derleyen kişi
Hulki Demirel
Hulki Demirel
’dir. Kitap, Schliemann’a ve yaptığı kazılara dair detaylı bilgiler içerir. Dileriz bu sıra dışı arkeoloğa dair diğer kaynakları da ilerleyen zamanlarda Türkçe olarak okuyabiliriz. 14. Son Söz: Özetle, zenginliğini ve arkasındaki siyasi gücü kullanarak defineci bakış açısıyla arkeologluğa soyunan ve ilk etapta amatörken zamanla profesyonel bir hale geldiğini söylemek mümkün Alman arkeolog
Heinrich Schliemann
Heinrich Schliemann
’ın. Bilimsel olmayan yöntemlerle başladığı kazı yaşamında Troya’ya çok fazla zarar verse de, Troya antik kentinin gerçek yerini saptamış olması onu unutulmaz kılacak etmenlerden en önemlisi olarak akıllarda kalacaktır. Bilim ve arkeoloji camiasının alaylarına maruz kalsa da, arkeologluk mesleğini tüm dünyada fazlasıyla popüler bir hale getirmiştir. Ki kendisinin bu mesleğe adım attığı yıllarda arkeologluğun dünyada emekleme aşamasında olan bir meslek olduğunu da ifade etmek gerekir. Bu açıdan büyük bir öncüdür kendisi. Yanlışlarıyla doğrularıyla bu dünyadan bir Heinrich Schliemann geçti. Kendisi şu anda Atina Birinci Mezarlığı’nda, klasik bir Helen tapınağı gibi görülen mozolesinde yatmaktadır. Henüz hayattayken bu vasiyette bulunan Schliemann, hayranı olduğu Yunan uygarlığının merkezinde sonsuz uykusuna devam etmektedir. Keyifli okumalar dilerim.
Troas'ta Yolculuk
Troas'ta YolculukHeinrich Schliemann · Say Yayınları · 201415 okunma
··
2,783 views
Kaan okurunun profil resmi
İncelemendeki yolculuk hissi gayet güzeldi. Yalnız kanal kaldırıldığı için videoya ulaşılamaması üzdü. Emeğine sağlık :)
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Zaman ayırdığın için teşekkür ederim Kaan. :) TRT İzle uygulamasından atayım link orada var: trtizle.com/belgesel/anadol... Anadolu Arkeolojisi belgeselinin 37. 38. ve 39. bölümleri Troya'ya ayrılmış. Ekstra bir belgesel daha: Gizemli Tarih'in 6. bölümü Troya hakkında: trtizle.com/belgesel/gizeml...
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.