Gönderi

1. Azmin Mezarı: Antigone Üzerine
Mesela yüzyıllar önce Platon'un Timaeus’unda benzer bir cansız geçmiş resmi çizilmiştir; bir küre olarak yaratılan ve her şeyi içeren Dünyanın hiçbir duyu organına, hatta hiçbir organa ihtiyaç duymadığı bir geçmiştir bu: “Besinini almasını ve sindirdiklerini boşaltmasını sağlayacak bir organa ihtiyaç olamazdı, zira ona giren çıkan hiçbir şey yoktu, çünkü ondan ayrı bir şey yoktu” Psikanaliz bu mitik hali, ilk anneçocuk çifti şeklinde yeniden yazar; her şeyi ve her mutluluğu içerdiği varsayılan ve öznenin hayatı boyunca geri dönmek için didinip durduğu bir hal. Bununla kalsaydı (ve maalesef birçokları böyle düşünüyor), ölüm dürtüsü saf bir yıkım istenci ya da Nietzsche'nin terimiyle bir “hiçlik istenci” olurdu. Zira bu ilksel durum mitik olduğu için, onu arayış nafile olurdu ve bu bitimsiz ve doyumsuz kovalama yer ve göğün yok edilmesiyle sonuçlanırdı; ölüm dürtüsü ister istemez hep ölümle, intihar ve yıkımla sonuçlanırdı. Ama bu hatada iki esas gerçek ihmal edilir; (1) tek, tam bir dürtü yoktur, sadece kısmi dürtüler vardır, dolayısıyla gerçekleştirilebilir bir yıkım istenci de yoktur; ve (2) dürtünün ikinci paradoksu, dürtü kendi faaliyetinin bir parçası olarak hedefine ulaşılmasını önler. Bünyevi bir engel -dürtünün nesnesi, aynı anda dürtüyü frenler ve parçalar, dürtüye gem vurarak hedefine ulaşmasını önler ve onu kısmi/parça dürtülere ayırır. Yok edici tatminsizliğin Hiçliğinin peşinden koşmaktansa, artık kısmi olan dürtüler o ufak hiçliklerle, kendilerini tatmin eden o nesnelerle yetinirler. Lacan bunlara objet a der; kayıp (anne) nesnenin, ya da Freud ve Lacan'ın deyişiyle das Ding’in deyim yerindeyse taklitleridir bunlar. Ama objet a genel terimdir, Lacan birkaç tane spesifik nesne belirler: bakış, ses, meme, fallus.
·
111 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.