Daha düne kadar çocuktuk, ne çabuk unuttuk?..-Spoiler İçermez-
Evli ve çocuklu bir kadınla bekar ve flörtöz bir baronun tatil için gittikleri otelde yaptıkları kaçamağı anlatacak gibi başlayıp, önlerine çıkan engelin, çocuk Edgar'ın iç dünyasının anlatıldığı Stefan Zweig kitabından merhabalar. Nasılsınız?
Edgar, 12 yaşında, hasta ve iletişime muhtaç bir çocuk. Öyle ki, kendisiyle sadece yarım saat sohbet eden biri için, "O benim en sevdiğim insan, annemden ve babamdan bile çok seviyorum onu" diyecek kadar yalnız bırakılmış maalesef. Sevgisiz ve ilgisiz büyüyen bütün çocuklarda olduğu gibi; en ufak ilgiye tav olma, önemsenmeyecek bir sorunda bile hatayı kendinde arama ve kendini suçlama, gereğinden fazla fedakar, verici ve yapıcı olma ve en önemlisi çok çabuk bağlanma gibi sorunlar onda da vücut bulur.
Çocukların, hele de Edgar gibi çocukların hayalleri ufak ama hayal kırıklıkları büyük olur. Baronun, annesine yanaşmak için kendisiyle iletişim kurduğunu, amacına ulaşır ulaşmaz ilgi ve alakayı kestiğinde anlar ve hayal kırıklığına uğrar. Sonrasında olayların seyri değişir ve kalbi kırılan bir çocuğun aslında ne kadar acımasız ve tehlikeli olabileceği gözler önüne serilir.
Edgar'ı okurken çocukluk yıllarına gidiyor insan. Yetişkin gözüyle bakınca önemsiz ve komik gelen şeylerin bir çocuk için ne derece önemli olduğunu hatırlıyor. Geç saatlere kadar oturmanın yetişkin gibi hissettirdiğini, yetişkinlerle sohbet edebilmenin 'Ben büyüdüm' demek olduğunu, büyüklerin laf arasında söyledikleri şeyleri ve verdikleri sözleri çocukların ne derece önemsediği ve nicesi anlatılıyor kitapta.
Kitap vesilesiyle biraz da kendi çocukluk psikolojime değineyim madem. İlaç kullanmak çok havalı gelirdi nedense, hele de arkadaşlarımın dikkatini çekmesi ve "Aa ne içiyorsun?" demeleri :)) Gözlük takmak da azap gibiydi mesela. İlk gözlük taktığımda herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum, dalga geçecekler diye korkuyordum. Geçiyorlardı da zaten, çocuklar acımasız oluyorlar doğrusu. Sonra ilk defa sütyen takmaya karar vermek nasıl zor gelmişti anlatamam. Sanırım artık yetişkin olduğumun kabulü olarak sembolize etmiştim sütyen takmayı.
Şimdi bakınca alt tarafı bir ilaç, bir gözlük, bir sütyen diyorum ama o zamanlar diyemiyordum işte. Ama çocukluk dediğimiz de tam olarak bu değil midir zaten?.. Sizin de şimdi saçma gelen çocukluk düşünceleriniz varsa lütfen paylaşın benimle, çok merak ediyorum çünkü. Başka kitaplarda buluşmak üzere, kendinize iyi bakın.