Gönderi

"İnsan herkesten kaçabilir ama kendinden kaçamaz." Ne kadar haklı bir söz. Bunu bi benzetmeyle ben de ele almak istiyorum. Her insanın kafasının içinde kimsenin duyamayacağı müzikler çalar. Bazen güzel bazen kötü. Fakat bir gün birkaç olay neticesinde (bu olayları burada ele almayacağım) kafanızda ansızın çok korkunç, katlanılmaz bir müzik çalmaya başlıyor. Susturmak için ne kadar çabalasanız da nafile. Her an her dakika çalmaya devam ediyor. Başka işlerle meşgul olmaya çalışıyorsunuz. Film izleyeyim, arkadaşlarımla vakit geçireyim derken müziğin sesi alçalmaya başlıyor, artık duyamıyorsunuz. Ama film, muhabbet bitip de kendinize döndüğünüz an o müzik en yüksek seste yeniden çalıyor. Hatta siz bastırmaya çalıştıkça o daha da yükseltiyor sesini. Biri şu müziği kapatsın diye bağırmak, çığlıklar atmak, kafanızı duvarlara vurmak istiyosunuz ama yine susmayacak. Kendiniz kapatamayınca bi başkasından isteyeyim o kapatsın diye düşünüyorsunuz. Ama bunu yapmak da iyi bi seçenek değil çünkü bu korkunç müziğin notalarını siz yazmışsınız bi başkası duysun istemiyorsunuz. Duyarlarsa size baktıkları her an, o rezalet müziğinizi hatırlayıp size acıyacaklar. Yıllar geçiyor. Bazen müzik değişir gibi oluyor, ama aslında değişmiyor. Gitarla çalmazsa bu sefer de kemanla çalıyor. Notalar hep aynı. Nereye giderseniz gidin, nereye kaçarsanız kaçın müzikten kurtulamıyorsunuz çünkü müzik sizin içinizde; nereye giderseniz beraberinde onu da götürüyorsunuz. Dağlara tepelere çıksan da denizlerin dibine dalsan da arka planda hep aynı müzik. Müzikle kast ettiğim ise kafamızdaki düşünceler. Bunu fark ettiğiniz an anlıyorsunuz ki ruhunuz bu bedende bu kafanın içinde hapsolmuş. Siz bir tutsaksınız. Başka birinin müziğini beğenmedinizde ondan kaçmak mümkün. Ama notalarını sizin yazdığınız o müzik yok mu... Ben ise yıllardır içimde çalan bu müziğe hapsoldum, sizler de aynı durumdasınız ama farkında değilsiniz.
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.