Bazen günüme böyle başlıyorum.
Ağzım kuru, gözlerim çapak dolu,
Ruhum uykulu, tenim terli.
Ve genelde hatırlamıyorum
Dün gece yazdığım son şiiri.
Duş alıyorum, ayılıyorum.
Hatta bazen tıraş oluyorum,
Eğer kalmışsa zamanım.
Tabii işe geç gidiyorum.
Korkmuyorum kovulmaktan.
İşimde çünkü iyiyim.
Kovulsam başka iş bulurum.
Biliyorum meğer, istifa etmeliyim,
İşimden değil, dünyadan.
Her neyse diyorum,
Bitecek bir gün daha.
Ve boş sekiz saat geçiriyorum.
İşten sonra bir kahve içiyorum,
Ben ve içimdeki tenha.
Güneş batarken evime dönüyorum.
O dört duvar arasına.
Bazen bakkaldan şarap alıyorum.
Gülüyorum “siyah poşet” mantığına.
Oturuyorum mutfakta, dinliyorum
Komşudan gelen sesleri.
Düşünmemeye çalışıyorum.
Olmuyor. Büyüyor gecenin gölgeleri.
Sonuçta bana ne kalıyor;
Bir şişe kırmızı şarap, bir kitap,
Mesela bir Bukowski eseri,
Veya başka bir serserinin şiirleri.
Bazen günüm böyle bitiyor.
Gece başlıyor...