Gönderi

Bu dönemden günümüze kalanlar hayret vericidir. Daha hayret verici olan ise bunların daha birkaç nesil önce oldukça temel düzeyde bir tarıma dayalı basit kır hayatından başka bir şey bilmeyen insanlar tarafından inşa edilmiş olmasıdır. Önce büyük kaya parçalarını çıkarmak, taşımak, dikmek ve oymak gibi ayrıntılı iş gerektiren inşaat becerilerine sahip oluyorlar ve daha sonra da bunları ince ince sanat eserleriyle süslüyorlardı. Kimi durumlarda ise (Mezopotamya, Mısır, Etiyopya, Çin ve Orta Amerika’da) yazıyı geliştirerek davranışlarını ve hislerini anlatıyorlardı. Avrasya’da ve Afrika’da bu aşamada kaya oksitlerinden bakır ve kalay elde etmeyi öğrenmişler ve bir süre sonra da bunları daha sert bir metale, bronza dönüştürerek kimi süs eşyaları ve silahlar yapmışlardı. Bu dönem için sık sık kullanılan ‘Bakır’ ve ‘Bronz Çağı’ nitelemesinin nedeni budur. İnsanların hayatlarını kazanma biçimlerinde daha önce meydana gelen bir değişim, başlangıçta tarıma dayanan bir değişim, olmadan bunların hiçbiri gerçekleşemezdi. Oldukça basit teknikler kullanan ve doğal olarak var olan bitki ve hayvanların kullanılmasını gerektiren bu ilk tarım biçimleri, nesiller boyunca tarımın verimliliğinde yavaş artışlara yol açabiliyor, (kimi) insanların tatminkâr bir yaşam elde ederken hatırı sayılır bir boş zamandan yararlanabilmelerini sağlıyordu. Ancak koşullar, hiçbir şekilde, yerli halkların romantikleştirilmiş ‘soylu barbar’ öykülerinde ileri sürüldüğü gibi, saf ve sevimli değildi. Besin miktarındaki artışın nüfustaki artışı ancak karşıladığı pek çok örnek söz konusuydu. İnsanlar, kendi kontrolleri dışındaki kuraklık ya da sel, fırtına ya da don, kavurucu rüzgârlar ya da dolu firtınası gibi doğal olaylar nedeniyle ani kıtlıklara maruz kalıyorlar. Örneğin Orta Amerika’nın İspanyollardan önceki halkları, kendilerini, kolaylıkla beslendikleri dönemleri kesen, beklenmedik ve harap edici kıtlıkların ortasında buldular. Eğer bu topluluklar yerleşik hayatlarına devam edeceklerse yalnızca iki seçenek vardı. Birisi, yiyecek için diğer tarımcıları talan etmekti ki; bu tür toplumlarda savaş, yaygınlaşan bir özellik oldu. Taştan savaş baltaları ve çakmaktaşından kamalar örneğin Avrupa’da neolitik devrimin daha sonraki aşamalarında artan oranda yaygınlaştı. İkinci seçenek, daha entansif ve verimli tarımsal yöntemler geliştirmekti. Teknolojik yenilik prim yapıyordu. Bunu başarabilen tarımcı gruplar açlık tehdidine göğüs gerebiliyordu. Başaramayanlar sonunda ya ölüyor ya da dağılıyordu. Yenilik, basit olarak, mevcut tahıl türlerini geliştirmek ya da evcilleştirilmiş hayvanların daha etkili bir şekilde semirtilmesini öğrenmekti. Ama bunlar çok daha uzun erimli değişiklikler anlamına da gelebiliyordu. Bunlardan biri, Avrasya ve Afrika’da evcilleştirilmiş büyük memelilerin (başlangıçta öküz ve daha sonra at) şekil verilmiş bir odunla (saban) toprağı sürmesinin, araziyi ekime açmada elle yapılan çapalamadan çok daha etkili olduğunun keşfedilmesiydi. Bir başkası, ürünleri taşkınlardan korumak ve suyu kuru ve verimsiz alanlara yönlendirmek için setler ya da hendekler yapılmasıydı. Daha sonra, hayvan dışkısının gübre olarak toplanması ve her yıl yeni alanlar açmaktansa toprağın veriminin artırılması öğrenildi. Dünyanın şu ya da bu bölgesinde keşfedilen öteki teknikler, bataklıkların kurutulması, kuyular açılması, yamaçların teraslanması ve (Güney Çin’de) pirinç yetiştirilip ve daha sonra tohumlarının ekilmesiydi. Tüm insan emeği gibi bu yeni tekniklerin de iki yönü vardı. Bir yandan insanlara ek geçim kaynakları sağlıyordu. Daha önce yalnızca yaşamalarına yetecek kadar üretebilen gruplar, artık elde etmeye başlayabiliyorlardı. Öte yandan, insanların toplumsal ilişkilerinde de değişiklikler yaşanıyordu. Yeni teknikler, insanlar arasında değişik işbirliği biçimlerine bağlıydı. Örneğin sabanın kullanılışı, cinsiyetler arasındaki işbölümünün artışını teşvik etti; çünkü bu, karnında çocuk taşıyan ya da çocuğa bakan bir kadın tarafından kolaylıkla yapılamayacak kadar ağır bir işti. Düzenli su kanallarının yapımı ve bakımı düzinelerce, hatta yüzlerce hane halkının işbirliğini gerektiriyordu. Bu ayrıca işe nezaret edenlerle işi yapanlar arasında da bir bölünmeyi teşvik etti. Yiyeceklerin saklanması, yiyecek stoklarını yönetecek ve bunlardan sorumlu olacak grupları ortaya çıkardı. Artık ürünün varlığı ilk kez olarak birtakım insanların tarımsal faaliyetlerden ayrılıp, savaş için hazırlık yapan zanaatlar ya da yerel ürünleri başkalarınkiyle değiştirmeye yoğunlaşmasını sağladı.
·
82 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.