Gönderi

Fetih ve Değişim
Mısır ve Mezopotamya’nın tarihi Marx’ın kalıbına tam oturmaz. Buralarda, yüzyıl ya da daha fazla süren karışıklık, iç savaş ve kıtlık dönemlerini, toplumsal hayatın eski temposuna kavuştuğu ve düzenin yeniden kurulduğu dönemler izledi. Yönetici sınıf içindeki iktidar değişimi (Mezopotamya’da rahiplerden savaşçılara, Mısır’da ise Memphis’ten Thebes’e), Mezopotamya örneğinde dış fetihlerle gelen servet akışı, Mısır örneğinde ise Nil’in su seviyesindeki iyileştirmelerle birleşince, acil ekonomik bunalımı aşmaya ve toplumu birkaç yüzyıl daha esas itibariyle eski çizgisinde sürdürmeye yetti. Ancak bunalımın temel nedenleri ortadan kaldırılmamıştı. Toplumlar hâlâ kentsel devrimin ilk yıllarının yenilikçi ivmesinden yoksundu ve hâlâ hayatlarını kazanmak için ağır sömürünün dışında yeni yollar geliştiremiyorlar ve yeni felaketler getirecek bunalımlara açık bulunuyorlardı. Mezopotamya’da (ya mevcut şehirlerden ya da bölgenin çevresindeki çoban toplumlardan) büyük merkezi imparatorluklar kuran ve ordularını bir şehirden ötekine saldırtarak, yönetimlerine karşı her türlü direnişi ezen yeni fatihler ortaya çıktı. Ancak bu da toplumun kaynaklarını daha fazla tüketiyor ve imparatorluk hazinelerini boşaltıyordu. Bunun üzerine merkezi yönetici, yerel aristokratların kendi alanlarında ‘düzen’i sağlamasına ve artığın çoğuna el koymasına izin verdi. Sonuçta, imparatorluk, ya içerden başkaldıran bir askeri önderin ya da dışarıdan bir fatihin ele geçirmesine açık hale geldi. Bereketli Hilal’de birbirini izleyen fatihlerin –Amoritler, Kassitler, Asurlular, Hititler, Medler ve Persler– Eski Ahit’te ayrıntılarıyla anlatılan tarihleri bundan kaynaklanır. Mısır dışarıdan askeri saldırılara karşı birkaç yüzyıl çöller sayesinde korundu. Ama bu, bir başka büyük bunalımı, M. Ö. 1700-1600’lerdeki ‘ikinci ara dönem’i önleyemedi. Şimdi yabancı etkiler büyük bir şiddetle devredeydi. Kuzeyde, Filistin’den ‘Hiksos’ ahalisi kendini firavun olarak kabul ettirirken, güneyde Kush’daki Nübye krallığı egemenliğini sağladı. Hem Filistin hem de Nübye, Mısır’ın durgunluk içinde olduğu bir sırada hızlı gelişen toplumların mekânlarıydı. Hiksoslar’ın daha önce Mısır’da benimsenmemiş yenilikleri, özellikle tekerleği, kullanması anlamlıdır. Hiksoslar’ı kovan ve M. Ö. 1582’de ‘Yeni Krallık’ı kuran Mısırlı hükümdarlar bunu, söz konusu yenilikleri benimseyerek ve öyle anlaşılıyor ki, zanaatkâr ve tüccar gruplarının gelişmesine daha fazla olanak sağlayarak başardılar. Childe’a göre, ‘Mezopotamya ve Mısır’ın yeniden hayat bulan uygarlıklarının kendi ‘ebeveynlerinden’ en önemli farkı, orta sınıf tüccarın, profesyonel askerlerin, kâtip, rahip ve vasıflı zanaatkarların daha fazla önem kazanması ve varlıklarını ‘büyük hanelerin’ bünyesinde değil, bağımsız olarak sürdürmeleri”dir.
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.