Gönderi

(…)Bazı amaçlarla, kolej profesörlerinin ‘edebiyat şaheserleri’ dedikleri şeyleri bilmek istiyordum. (,,,) Bütün bu kitapları, daha ilk sayfalarından tahammül edilmez, üç dördü müstesna, okumak gücünü kendimde buldum. İhtiyar bir kadının kaçırılması üzerine kahramanlar adı verilen sürülerin bir kasabanın kale duvarları dibinde on yıl boyunca birbirlerinin bağırsaklarını deşmeleri; ölüleri ve dirileri kötülemek maksadiyle bir dirinin ölüler çukurunda seyahati; bir sıska deli ve bir şişko delinin dayak peşinde diyar diyar dolaşmaları; bir kadın yüzünden aklını kaçıran bir savaşçının ormanlarda ağaçları köklerinden sökerek eğlenmesi; öldürülen babasının intikamını almak için kendisini seven bir genç kız ile bir sürü adamı öldürten bir alçak; utanılacak şeyleri göstermek için evlerin damlarını açan bir topal şeytan; cüceler arasında dev, devler arasında bücür, her gittiği yerde rahatsızlık veren ve gülünç olan bir orta boylu adamın maceraları; komik birtakım musibetlere uğradıktan sonra bu dünyadan daha iyisi olamayacağını ileri süren bir aptalın masalı; şeytan çarpmış bir üstadın, hizmetindeki üstat şeytan yüzünden uğradığı felaketler; canı sıkılıp kocasını aldatan ve nihayet kendisini zehirleyen taşralı bir kadının sıkıcı hikayesi; yanında bir kartalla bir yılan bulunan bir peygamberin geveze ve anlaşılmaz çıkışmaları; fakir ve hummalar içinde bir delikanlının ihtiyar bir kadını öldürüşü, sonra da, enayi, çaldıklarından istifade edemiyor ve gidip polise teslim oluyor. Bâkir aklımla, bu derece yüceltilmiş edebiyatın henüz Taş Devrinde olduğuna hükmettim ve ümitsiz bir düş kırıklığına kapıldım”…
·
109 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.