Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

O.
ve ben hiç senin gibi gülen birini tanımamıştım. senin gibi bakan, senin gibi seven, senin gibi aşık olan. bakışların kahvenin 50 tonu, dağların, toprakların, tuğlaların.. kahveye ait her şey, gözlerinde saklıydı. kahve gözlerin, türk kahvesinin sade içen birine bile o şeker tadını tattıracak kadar güzel,derin,sonsuz.. sade içerim kahvemi, ne sütlü ne de şekerli. ama sen, karşımdayken içerken o kahveyi, en ağır şeker tadını almıştım. midem bulanıyordu, ama çok güzeldi. diyorum ya, gözlerin kahvenin her tonu, her tadı, her sesi. yüzün... tüm yüzlerden daha güzel gelirdi gözüme. sesin..sabaha kadar dinlerdim belki, susman gerektiği zaman kulaklarımı kapatır, sen dışında hiç kimsenin sesini duymak istemezdim. gülüşün.. işte zaaflarımdan biri. yenik düştüğüm sayılı şeylerden biri. aşık olmamak için çabaladığım şeylerden biri. en zaafım diyemem ama en aşık olduğum zaafım.. gülüşün, her bir yarama merhem olacak kadar güzel. sonra bir bir kaybettim seni. derin derin baktığım gözlerini, bakmaya doyamadığım yüzünü, görmek için can attığım gülüşünü. her birini kaybettim. kendi ellerimle çıkardım seni hayatımdan. içinde senin olmadığın, sana ait hiçbir şeyin olmadığı bir hayat seçtim. ilk adımımı attım, sağlam bastım yere. tabii ani bir çöküşten sonra. yapabilirim dedim. unutabilirim, silebilirim. bir süre hiç adın geçmedi, zaten ben de adının geçeceği yerlerde bulunmadım. sonra, günler sonra göz göze geldik. o doyamadığım kokun geldi burnuma, bakmaya doyamadığım yüzün, her seferinde yenik düştüğüm gülüşün. hepsi bir anda bir kalkan içine aldılar beni, nefesim daraldı bir ara, içim içime sığmadı, göğüs kafesim daraldı. bir yanım sanki sürekli bunu görmek istiyormuş da görünce heyecanlanmış içi içine sığmıyor. ama bir yanımda buna yenik düşeceğini bildiği için, görmemek için kendi içinde savaşlar veriyormuş. her ikisini yaşadım o anda. tüm duyguları, iyi veya kötü hepsini. seni ilk gördüğüm de hissettiğimi, seni sevmeye başladığım da hissettiğimi, sana aşık olduğum da hissettiğimi ve seni kaybettiğim gece de hissettiğimi. bütün duyguları yaşadım. çok zordu belki nefes alamadım. çok zordu belki ağladım. çok zordu canım çok yandı. ağladım.. ağladım. çok ağladım. dayanamadım bu acıya, dayanamadım bu ayrılığa. her şey kolaymış gibi görünürken bu kadar zor olması. aşılmıyor, dayanılmıyor, geçmiyor. beni bu mu yıkacak? saçmalama. diye düşündüğüm zamanlar nadir olurdu, çünkü bilirdim yıkılmak öyle kolay olmamalı. ufak bir şey de yıkılmak korkakların işidir diye düşünmüştüm hep. iyi olmak için çabalamayı bıraktığı zaman, korkak bir insan olmuştur gözümde. hep bu düşünceyle ilerlerdim, bazen öyle olmuyormuş. korktuğun için değil de gücün kalmadığı için çabalamayı bırakıyormuşsun. çaba, güç gerektirir. mental olarak. bir ilişkide çabalarsın, sonra biraz yorulursun istersin ki "ben biraz dinleneyim yoksa bu yorgunluk beni öldürür, biraz da o çabalasın." bakarsın senin çabanın olmadığı yerde; kavgalar, gürültüler, tartışmalar.. dersin "cidden her şey benim çabamla mıydı, neden o çabalamıyor?" sen çabalamayı bıraktıkça bittiğinizi fark edersin. sonra söylersin "her şey benim çabamla olacaksa, olmasın." bırakırsın, pes ettin zanneder. ama pes ettiğin için değil artık yorulduğun için bırakırsın hatta yeri gelir o yeri terk edersin. terk etmezsen ölürsün çünkü, hem yorgunluktan hem de aşktan. çok severken ayrılmanın ağırlığını iliklerine kadar hissedersin. çok aşıkken bırakmak, cok aşıkken vazgeçmek, çok aşıkken nefret etmeye çalışmak. tüm her şey aşktan gelir, nefret aşkın zıttıdır. sana bunları yaşattığı için nefret etmek istersin, bitsin, gitsin. bitmez, gitmez, gece biter, sabah olur ama o acı orada kalır. geçer der herkes, geçer gider. neler geçmedi? hiçbir acı, hiçbir yara geçmez. alışırsın. buna zorunda kaldığında tüm nefretinle alışırsın. çünkü bilirsin alışmazsan acı çekersin. acı çekersen, onu özlersin. özledikçe daha çok batarsın bu bataklığa. "nefret etmek unutturmaz, aksine onu eşsiz yapar." 16.03.22 "yüreğime basa basa içimden yar gidiyor" nefret edemiyorum senden, özlüyorum bazen. hani diyorum neden böyle olduk ki? düzelmez miydi gerçekten, olmaz mıydı, o kadar mı sağlam bittik gerçekten? özledim dün gece, baya. ama bitiriyorum yavaş yavaş. bitiyor yani, olması gereken bu. ama zaman alıcak tabii ki, bunun geçmesi zaman alırken zaman benden de çok şey alıyor. sen gittikten sonra daha doğrusu ben seni hayatımdan çıkardıktan sonra çok şey oldu. her şey üstüme geliyordu nefes alamadığım zamanlar boğazımı sıkıyordum nefesim daralıyordu. kendimde değildim. senin üstüne yaşadığım ikinci darbe ikinci sorun ikinci problem. gerçekten hâlâ kendimde değilim ama acılarla baş etmeyi öğrendim. öğrenmem gerekiyordu. 13 yaşından beri her sorunla baş edebilirim sanmıştım, öyle sanıyordum. ama insanın baş edemediği bir sürü sorunu olabilirmiş, bir insan her sorunun üstesinden gelemeyebilirmiş. çok normalmiş bunlar ama ben güçsüz görünürüm diye acımı bile yaşamaya korkuyordum. güçsüz görünmek çok kötü bir şeydi benim için. güçsüz görünürsem herkes ezer geçer diye düşünüyordum. olmuyormuş öyle. her insanın bir sınır noktası oluyormuş olması gereken buymuş. sonradan fark ediyor insan. acılarla baş edebilirsin, geçer diye kendini avutabilirsin, biticek gidicek diye çok kez kendini kandırabilirsin. ama o acı geçmez, avutsan da kandırsan da her şey bir yere kadar. o acı geçmiyor o acı bitmiyor, sadece alışıyorsun ve alıştıkça canın daha çok yanıyor. bitsin diye gecelerce ağlarsın, sızlarsın, kıvranırsın. sonra bitti zannedersin, alıştın ya hani aklına nadir gelir. bir gece o acı seni elleriyle boğar, boğazını sımsıkı sıkar. nefes alışların zorlaşır, nefes ne demek unutursun. öyle bir nefretle bakarsın ki o acıya, bitsin diye ağladığın geceler gelir aklına, bitmediğini gördükçe etkisinden çıkmak daha zor olur. sonra bırakır seni, ardında ağlamaktan gözleri şişmiş kıpkırmızı olmuş birini bırakır. dünyanın başına yıkıldığı gecenin sabahında bile sabah kalktığında hiçbir şey olmamış gibi davranırsın, çünkü böyle öğrendin. acılarla bu şekilde başa çıktığını düşündün. daha da mahvoldun aslında. mahvoldum yani. gülüşünü, bakışını, gözlerini, kokunu hepsini bir bir özledim ve bir bir kaybettim. kaybetmek kazanmaktan daha kolaymış. kazanmak belki aylarını alırken kaybederken harcadığın max süre on saniyeden daha az belki de. ufacık bir kelimeyle bile kaybedebilirsin. ama ufacık bir kelimeyle asla kazanamazsın. ve bazen kaybetmekten ziyade, vazgeçersin ve bir daha asla kazanamazsın. çünkü vazgeçtiğin de hem sevgin, hem sabrın bitmiştir. vazgeçtiğini zaten bir daha asla umursamazsın, aklın hep kaybettiğin de kalır. "sevgim değil, sabrım tükendi." "ben kaybettiğimi özlerim, vazgeçtiğimi değil. çok özledim." 30.03.22-02:14- 25 mart, rüyamda gördüm seni, sarıldığımızı. gitmek isterken daha sıkı sarıldığını hissettim. kokun geldi burnuma rüyamda değil, uyandığımda kokun burnumdaydı. bunu nasıl başardın bilmiyorum. ama yenileceğimi düşündüm o gün, biteceğimi. kokun öyle huzur veriyordu ki... ama o gece huzur vermedi. o gece o koku beni sabaha kadar ağlattı, hıçkırıklara boğdu. varken de yokken de zararsın bana. ol istedim, her şeye rağmen eğer el ele tutarsak başarırız zannettim ama yapmadık. biz, dünyaya savaş açıp silahı, bizi yenmek isteyenlere tutmak yerine birbirimize doğrulttuk. ikimizde aynı güçteydik belki bilemem. ama birimiz vurulacaktı o savaşta, birimiz zarar görecekti çünkü biz birbirimize silah doğrulttuk, insanlarda bize. onları vurmak varken birbirimizi vurduk. sen, seni. ben, beni. çünkü ne ben sana zarar verebilirim, ne de sen bana. insan sevdiğiyle dünyaları karsısına alacakken biz, birbirimizi karsımıza aldık. ikimizde vurulduk, cok acı cektik belki de. ama dönüp dolaşıp o gözlerin,gözlerime değdi. kokun hiç eksik olmadı, olmuyor da. hani diyorlar ya; "rüyamızda gördüğümüz insanlar, gerçek hayatta bizi özleyen insanlardır" diye. sonra ahmet kaya bir sarkısında diyor ya; "rüyama giremezsin". bizim özetimiz bu. beni asla özlemeyecek olmanın ağırlığını iliklerimde hissediyorum. sonra aynı sekilde ahmet kaya diyor ya; "gönülden sevemezsin sen" sonra rope diyor ki; "sevmek biraz yürek ister, sen kimseyi sevemezsin." ayrılmamızın nedeni benim...defalarca özür diledim...canımın yandığını, bir tek senin üzülmediğini...defalarca dile getirdim. ama en büyük suçlusu benmişim gibi davranırken, içimde kaç kasaba yandı haberin var mı? kaç köy, kaç insan yaktım içimde. yanıp kavrulurken gülümsedim ben her yüze. gün içinde kahkahalarla boğulurken, geceleri ağlamaktan nefes alamıyordum. hıçkıra hıçkıra ağlamak nedir biliyor musun sen? bilmezsin. çünkü bir tek sen acı çekiyorsun dimi, bir senin kalbin var? o işler öyle yürümüyor işte. en kötü anımda, yanımda olmadın. artık hiç olma. intiharı düşündüğüm gece, sana çok ihtiyacım vardı. ama sen yoktun. gerçekten, neden yoktun? hiç mi hissetmedin canımın yandığını ağlamaktan nefes alamadığımı, sesimin kısıldığını. için hiç sızlamadı mı gerçekten? sızlamamış belli.. mutlu ol. her şeye rağmen.
··
1 artı 1'leme
·
3.217 görüntüleme
226171 okurunun profil resmi
Seni sensizken çok anlattım ama eğer gelirsen tarih yazarım
226171 okurunun profil resmi
gün içinde dayanabiliyorum
226171 okurunun profil resmi
boyle olmamaliydi
226171 okurunun profil resmi
saat 5e de gelicek
226171 okurunun profil resmi
ama sen gelmiceksin
226171 okurunun profil resmi
en kotusu de bu
226171 okurunun profil resmi
en dibindeyken
1.216 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.