Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nemrut'un Ortaya Çıkışı
Nuh Tufanı'nın ardından (İ.Ö.2458, Yaratılış 7:1-24) dinler giderek biçim almaya başladı. Yaratılış 10. bölümde Nuh'un soyundan yaklaşık 70 kişinin çıktığını görüyoruz. Nuh'un üç oğlundan Sam, sonunda Asyalılar'ın atası (Yaratılış 10:21-31), Yafet Avrupalılar'ın atası (Yaratılış 10:2-5), ve Ham Afrikalılar'ın atası haline geldi (Yaratılış 10:6-20). Görünüşe göre, Nuh'un üç oğlunun soyundan gelen yetmiş kişi günümüzde Ortadoğu bölgesine yayılmış olan halkları meydana getirdiler. Eğer Yaratılış 10.bölümü tekrar incelersek, Kutsal Kitap'ta Nemrut (Yaratılış 10:8-12) adlı bir karakter hakkında özel ve ayrıntılı bir açıklama verildiğini görürüz. Peki, Tanrı neden özellikle Küş'un (Ham'ın ilk oğlu) altıncı oğlu Nemrut hakkında konuşuyor? Bunun nedeni, Ham'ın torunu Nemrut'un insanlığın ilk organize dini olan Babil dininin kurucusu olmasıdır. Ham'ın ilk oğlu Küş'un altı oğlu oldu.(Yaratılış 10:7-8) Bunların beşi Arap ve Afrika bölgelerinde yaşadılar ve buralarda yayıldı. Ancak Nemrut, Dicle ve Fırat ırmaklarının yakınlarında, günümüzde Irak diye bilinen bölgeye yerleşti. Söylenceye göre, Nemrut, özellikle en küçük amcası Kenan ile yakın dosttu. Kenan, dedesi Nuh şarapla sarhoş olup çırılçıplak çadırına uzandığı zaman, babası Ham'la birlikte onun çıplaklığını örtmemişti. Bunun yerine Nuh'un çıplaklığını Sam ve Yafet'e anlatma hatasına düşmüştü. Bu olay yüzünden, Ham oğlu Kenan dedesi Nuh tarafından lanetlendi. (Yaratılış 9:25) Bu olayın ardından Ham ve babası Nuh'un arasındaki ilişki bozuldu. Özellikle ilk oğlu Küş'un oğlu Nemrut doğunca (Küş'un en küçük oğlu), babası Nuh'a karşı hissettiği rahatsızlık doruğa ulaştı. Böylece, torununa "isyan edelim" anlamına gelen ve kavgayı çağrıştıran Nemrut adını verdi. Nemrut küçüklüğünden beri asi bir karaktere sahipti. Cesur ve iyi savaşçı olduğundan o bölgede kimse ona karşı çıkmazdı. Bu yüzden Kutsal Kitap'ta onun için "Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı" denmektedir.(Yaratılış 10:18) Büyük Tufan'ın etkilerinden ötürü, Nemrut'un yaşadığı dönemde yiyecek, giyecek ve barınma gibi insan yaşamının gereksinimlerinde muazzam değişiklikler olmuştu. Esasen insan yaratıldığında sadece tohumlu bitki ve meyveleri yerdi. Tanrı insanı yarattığı zaman, ona yiyecek olarak "yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını" verdi. (Yaratılış 1:29) Adem'in günaha düşüşünden sonra, Tanrı insanların yaban otu yemesine izin verdi. "Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum"(Yaratılış 9:3) Üstelik hayvanlar da yiyecek olarak et yemeye başladı, zira tohumlu bitkiler, meyveler ve sebzeler Tufan'dan sonra nadir bulunuyordu. Kaplanlar ya da aslanlar gibi hayvanlar aslında bunları yerdi, ama Tufan'dan sonra yırtıcı oldular ve hatta bazen insanları da avlayıp yediler. Bu yüzden, o dönemde iyi avlanma becerisine sahip, güçlü hayvanlarla başa çıkabilen bir "yiğit avcıya" ihtiyaç vardı. Yaratılış 10:9'da Nemrut "yiğit avcı" olarak tanıtılır. Nemrut döneminin en iyi avcısıydı. Hayvan avlar, insanlara yiyecek sağlar (giyecek, yiyecek ve barınma sağlayan) ve onları hayvanların saldırılarından korurdu (hayat kurtaran). Bunun sonucunda, insanların büyük saygısını kazandı ve onların gözünde yavaş yavaş Tanrı gibi yüceldi. Yaratılış 10:10-12'de Nemrut'un hakimiyetinin Şinar'dan (günümüzde Irak ve İran Körfezi) Asur'a (günümüz Suriye'si) kadar genişlediği söylenmektedir. Krallığının başkenti olarak Fırat Irmağı'na yakın Babil Kenti'ni kurdu. "Yiğit bir avcı" olan Nemrut, ün kazanmak ve etki alanını tüm dünyaya yapmak için hakimiyet alanlarını birleştirmek istedi. Böylece bu kentte göklere erişecek bir kule dikmeye başladı.(Yaratılış 11:4) Babil "tanrıya açılan kapı" anlamına gelir. Bu Nemrut'un Babil Kulesi'nin tepesinde oturup insanlar tarafından bir tanrı gibi yüceltilmek istediğini ima etmektedir. Nemrut bir tanrı olmak istedi ve insanlar onun etrafında toplanıp ona tapmaya başladılar. İşte Babil dininin başlangıcı buydu. Yahve Tanrı, Nemrut'un yaptıklarından hoşnut değildi.(Yaratılış 11:4-6) O dönemde Ortadoğu'nun yetmiş halkı aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırdı (Yaratılış 11:1) ve siyasi ve askeri gücü elinde tutan Nemrut'un yönetimindeydiler. Ancak Yahve Tanrı, konuştukları ortak dili bir anda yetmiş farklı dile bölünce, halklar arasındaki iletişim kesildi ve tüm dünyaya yayıldılar. Farklı bölgelere dağılmış olarak yaşamaya başladıkları zaman önceden bağlanmış oldukları Babil dinine dayalı çeşitli dinler yarattılar ve çeşitli tanrılara kulluk ettiler. Bu fenomen günümüze dek süregelmiştir. Uzmanların Babil dininin kurucusunun Nemrut mu yoksa karısı Semiramis mi olduğuna ilişkin farklı düşünceleri vardır. Alexander Hislop 1807-1865) "İki Babil" adlı kitabında (1919) Babil Kulesi'ni Semiramis'in kurduğunu yazar. İskoçya'nın Özgür Kilisesi'nin pastörlüğünü yapan, Presbiteryen bir geçmişe sahip Hislop, Roma Katolik Kilisesi'ni gizemli bir Babil kültü olmakla eleştirdi. Ve kitabında Babil Kulesi'ni dikenin Nemrut'un karısı Semiramis olduğunu vurguladı. Bazı ilahiyatçılar bu iddiayı desteklemektedir. Babil Dini'nin kurucusunun kimliğini sadece Kutsal Kitap'a dayanarak bulabiliriz Yaratılış 10.bölümde verilen Nuh'un soy ağacı içerisinde Nemrut'un özellikle vurgulanmış olması nedeniyle, yazar Babil Dini'nin kurucusunun Nemrut olduğu görüşünü ikna edici bulmaktadır (Yaratılış 10:7 -11:91)
Sayfa 40 - YAY YayınlarıKitabı okudu
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.