Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türkiye’de Dini/Manevi Değer/Kavramların Ticari/Siyasi Kullanımı
Yetmişli yıllardan itibaren köyden kente göçün hızlanmasına paralel olarak şehirlerde Menderes-Demirel’in temsil ettiği muhafazakâr/dindar politik görüşün alternatifi olarak daha siyasi ‘İslamcı’ bir politik hareket gelişti. Bu politik hareket doğal olarak şehirlerde esnaf/işadamı kesiminde de kendine taraftarlar edindi. Bu insanlar muhtemelen bir yandan kendi ideolojilerinin propagandasını yapmak, bir yandan da mütedeyyin insanları ‘müşteri’ edinmek için İslam dini/düşüncesinin önemli kavramlarını şirketlerine, işyerlerine ve ürünlerine isim/marka olarak vermeye başladılar. Bu furyadan Allah ve Peygamber dışında bütün önemli İslami/dini kavramlar nasibini aldı: İslam, şeriat, tevhid, Tekbir, ihlas, Mekke-Medine, hicret, miraç, cihad, zemzem, hicab, tesettür, iffet... vs. İslam (Kitabevi, Cenaze işleri), Tevhid (Kitabevi...), Tekbir (Giyim), İhlas (Holding), Medine (Turizm Şirketi), Medine (Hurmaları) Hicret (Giyim, Kitabevi), Miraç (Asansörleri), Cihad (Köfte salonu), Zemzem, Mekke (Kola), Hicab, Tesettür, İffet (Giyim), Şeriat (Mayo, Haşema)... Bunlardan biri üzerinde biraz durmak istiyoruz: “Tekbir Giyim”. Tekbir, bilindiği gibi İslam’ın temeli olan ‘tevhid’in parolasıdır: “Allahu ekber” Kanaatimce bu kavramın bir tekstil (giyim) şirketine isim/marka yapılması, İslam dinine ve onun temel inanç ilkesi olan Allah’a yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Bir yönüyle bana tevhid’ e şirk koşulmuş gibi gelmektedir. Artık “tekbir” dendiği zaman aklımıza sadece “Allahu ekber” gelmiyor aynı zamanda “Tekbir Giyim” ve onun defilelerde istihdam ettiği güzel manken yüzleri ve desenli eşarplar geliyor. Biraz önce Allah ve Peygamberin bu istismar çarkının dışında kaldığını söylemiştir. Aslında bu fütursuzluk, Allahın ismini de kullanmadan kaçınmadı. Bir holding ortaklarına ve mudilerine dağıtmak üzere hazırlamış olduğu dosyanın iç kapağına “En büyük ortağımız Allah’tır” diye yazmaktan çekinmedi. Holding kısa sürede bir sürü yolsuzluk ve dümenle iflas edince, (haşa) en büyük ortak da bir anlamda iflas etmiş oldu. Benzer bir istismar çarkı bugünlerde küresel düzlemde ve Türkiye’de İslamcılığa ve fundamentalizme panzehir olarak Mevlânâ ve Mesnevi üzerinden yürütülmektedir. Budizme benzer, kemiksiz, kılçıksız, kuralsız, (Şeriatsız) hatta ‘Allah’sız (vahdet-i vücut) alternatif, ‘light’ bir İslam üretilmeye çalışılmaktadır. Türkiye ise vaktiyle Necip Fazıl’ın dediği gibi, Mevlânâ’yı “Turist terliğine” çevirmeye çalışmaktadır. Terlik olmasa da, turistlere yönelik ‘Sema’ gösterileri ve Mevlânâ takıları piyasa yapmaya devam ediyor. Bu profesyonel kreasyonlar karşısında Konyalı küçük esnafın üretmiş olduğu “Mevlânâ şekerleri” ve “Mevlânâ pidesi” artık masum kalmaktadır. İlhami GÜLER
Sayfa 186 - Yayınevi 21Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.