Gönderi

736 syf.
9/10 puan verdi
Kendinizi bir manastırın karanlık ve soğuk dehlizlerinde gezinirken bulduğunuz bu serüvende bildiğiniz bütün polisiye kitaplarını unutun; çünkü kendinizi bir ortaçağ polisiyesi okurken bulacaksınız. İşlenen sonu gelmez cinayetlerin, ardı arkası kesilmeyen sırların ve kayıpların olduğu 14. yüzyılı derinlemesine irdelediği ve döneme dair birçok olaya tanık olunduğu eserde; dilin, bilginin, ilimin ve kitabın kıymetli olduğu zamanlara ışık tutar nitelikte adeta. “Sen ki ey gül, çayırda kızarıp kurumlanıyorsun kıpkırmızı, bürünmüş allara kır şen ve hoş ama mutsuz olacaksın nice güzel olsan da.” Kitapta işlenenler uzun bir dönemi anlatır gibi olsa da aslında yalnızca yedi günden oluşuyor ve o yedi günde de yaşanmayan şey kalmıyor; her gün alacakaranlık ile başlayan duaların fısıltısı, gün ortalarına varmadan yoğunlaşan pişmanlıkların uğultusu veya geceleri insanı asla yalnız bırakmayan günahların azabından kulaklarınız tıkanırken ardı ardına bulunan cansız bedenlerle karanlık ve sonu gelmez labirentte yolunuzu bulmaya çalışacaksınız. İnsanın en kuytuda kalmış yönlerine fener olan, irdeleyen, sorgulayan ve aydınlatan kitap; asla okuyup bir kenara koyamayacağınız cinsten benden söylemesi. Dönemin etkilerine, manastır yaşamına dair bilinmeyenlere, sosyal ve psikoloji açıdan insan evreninin en uçsuz bucaksız noktalarına değinirken bir yandan da işlenen cinayetler aydınlatılmaya çalışıyor. Gelin görün ki bu pek mümkün olmuyor. Çünkü her soru bir kapıya çıkıyor ve her kapının ardı soluksuz karanlıklarla, bilinmeyen seslerle, fısıltılarla, kokularla veya düşlerin mahremiyetiyle bezeli oluyor. Sevabın, günahın, doğrunun veya yanlışın, etik olanın veya ahlakın derinlemesine sorgulandığı eser eğer elinizdeyse geciktirmeden okuyun, tabii elinizde yoksa hemen temin edin ve okuyun (!) eşsiz bir tat sizi bekliyor.
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 201612,7bin okunma
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.