Gönderi

280 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Bir bulutum ben!.. Çakan bir şimşek... Gökkuşağı...
***Yıllarını unutmak mı istedin? Hayatına baskın yapan küçük bir kızın kötülüklerine sadece kendi gücünle meydan mı okudun? Sana uygun olmayan yabancı bir oyunda inat mı ettin? Yeniden çocukluğuna dönebileceğini mi sandın? Seninkinden bambaşka bir surat lazımdı bunun için. Maç bitti, hesap döndü. Kapılar kapanıyor, yalnızlık, boşluk, çöl, kimsenin duymayacağı sessiz çığlıklar. İşte limandasın aptal adam, ne sandın kendini?” Tanıtım bülteninden Milano.. Antonio Dorigo, ellili yaşlarının başında toplumda saygın bir konumu olan, kadınlarla ilişki kurma konusunda özgüven yoksunluğu yaşayan bir mimar.. İlişki biçimi günü birlik randevu evlerdeki deneyimleriyle şekillenmiştir. Yirmili yaşlarının başında Laide ile burada tanışır. Antonio ilişkinin esiridir. Saplantılı, hastalık derecesinde bağımlılık hisseder Laide ye.. Karşılığında ise özgürlüğüne düşkün Laide den küstahlık derecesinde kaprislik, yalan, oyunlar ve düzenler ile Antonio ya en zalim kıskançlık duygularını yaşatır. Tabiri caizse parmağında oynatır. Dino Buzzati bu eserde özellikle - daha çok -erkek karekter Antonio nün karmaşık iç dünyasını anlatır. Okur, Antonio nın iç seslerine kulak verir. Kendisi ile konuşmalarını, kavgalarını; esiri olduğu, büyülendiği duyguların altında ezilişini, kıskançlık, tutku ve sahiplenme boyutunda tüm çelişkileri ile anlatır. Kentsoylusu Antonio hayatının en anlamlı , en değerli , yaşamak için nefesi yerine koyduğu Laine yi parası ile satın alabileceği yanılgısını çaresizce kabul eder. Aslında bu eserde Buzzati toplumun ahlak konusundaki ikiyüzlülüğü de ortaya koyuyor. Ortasınıf burjuva ahlak anlayışına göndermeler yapıyor. Eserin sonunda bu konuyu oldukça dokunaklı bir şekilde anlatıyor. Mazlum aşık Antonio Dorigo’yu ilişki boyunca yarasını kaşır, kanatır, ezilmeyi kabul eder, gurur saygınlığını hiçe sayar. Sonuç: ****Cennetin kapılan kapalı... Ne diyeceklerini çok iyi biliyorum: Yaşını unuttun mu?.. Kendini yaşama meydan okuyan kötü kalpli bir genç kızla başa çıkacak kadar güçlü mü sandın?.. Yabancısı olduğun bir oyunu oynamakta direnmenin cezasını çekmeyeceğini mi sanıyordun?.. Yeniden çocukluğuna dönebileceğini mi sandın yoksa?.. Senin için artık oyun bitti!.. Şimdi sessiz çığlıklarını kimsenin duyamayacağı kapıların ardındasın... Dünya nimetlerinden soyutlandın... Kendi yarattığın zindanın karanlığındasın şimdi... Yoksa başka bir yerde mi olduğunu sanıyordun?..*** Eserin bana göre en dokunaklı ve mesaj içeren pasajı ile bu incelemeyi incelemeyi bitirmek istiyorum. “Şimdi doğru söyle! Onunla evlenir miydin?” “Sorduğun şeye bak! Aramızdaki yaş farkını düşün. Önersem bile bunu o reddederdi.” “Aradaki yaş farkıymış! Güldürme beni. Ona âşık değil miydin?” “Ne yazık ki, evet.” “Öyleyse onunla evlenir miydin?” “Sürdüğü yaşam biçimini düşünsene!” “Tamam! Sorun bu işte, sevgili kentsoylu dostum. Orta sınıf zihniyeti! Sen tam bir burjuvasın. Her şey burada düğümleniyor. İğrenç bir orta sınıf temsilcisinden başka bir şey değilsin sen. Kafan burjuvalara özgü ön yargılarla dolu. Burjuva saygınlığınla övünüyorsun. Senin orta sınıf saygınlığının Laide için ne önemi vardı sanıyorsun? Ya sen onun gözünde kaç paralık adamdın acaba?” “Onu bütün kalbimle seviyordum.” “Bütün kalbinle, öyle mi? Sen sadece ona tutkundun. Hepsi bu! Onun etine ihtiyacın vardı. Ona sahip olmak için elinden geleni yaptın Ama onu her zaman kara bahtın olarak andın. Onu kara talihin saydığın doğru mu, değil mi?” “Evet, doğru. Onu kara talihim olarak kabullendim.” “Peki, senin aşk dediğin bu mu? Onu kendi yaşamının kapsamına aldın mı? Onu evine götürdün mü? Ailene tanıştırdın mı?” ***Siz, burjuva sınıfının seçkin üyeleri, bizi ayrı bir ırk olarak görürsünüz. Bize ihtiyacınız olduğunda, sürünerek gelip ayaklarımıza kapandığınız zaman bile bizi kendinizden biri gibi görmezsiniz. Aşk dediğiniz bu mu sizin? Sosyal konum, dünya çapında saygınlık, onur, aile şerefi vesaire, vesaire... Bunların hepsi güzel şeyler. Ama bizi bu duruma kim düşürdü? Hay, yerin dibine batsın sizin onurunuz!” “Fakat namusuyla çalışan milyonlarca kız var.” “Evet, evet!.. Yarım saattir bunu söylemeni bekliyordum. Hiç şaşmaz! Niye namusunla çalışmıyorsun? Nedenini öğrenmek ister misin? Çünkü siz kentsoylu sınıfın seçkin beyefendileri, evet, sizler… O pis paranızla bizi namusumuzu koruyarak çalışmaktan alıkoydunuz.” Huzursuzluk, kıskançlık, umutsuzlukla birlikte fırtına da sona erdi... Savaşlar sona erince kuşatılmış bir ordu bile rahat bir soluk alır. Sessizlik ortalığı kaplar. Yürekler artık korkuyla gümbürdemez. Ancak, şurada burada, yıkıntılar üzerinde tüten duman sütunları... Eh, o kadar da olacak! Çok keyif alarak okudum. Yazarın üslubunu beğendimi ve gölgede kalmış, okunmayı fazlasıyla hak eden bir eser olduğunu belirterek İyi okumalar dilerim.
Bir Aşk
Bir AşkDino Buzzati · Can Yayınları · 2016367 okunma
·
1,169 views
Gene Dekart okurunun profil resmi
Uzun incelemeleri sevmiyorum. Ama burada bir kere daha gördüm ki, yerinde kullanmasını bilen ‘uzun’ yazsın! Elinize sağlık!
Sevgican okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :) Farkındayım uzun incelemelerin okuyucusu az oluyor. Az kelime ile çok şey ifade edenlere imreniyorum. 📚🙏
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.