Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Heidegger'den ve Batı Felsefesinden Başka
Batı felsefesinin genel karakteristiği olan varlığın yüceltilmesinden (metafizik), aklın ve dolayısıyla bilginin ve aynının (bir anlamda faşizmin, özellikle Nazi Almanya’sının) hegemonyasından kaçış ihtiyacı hisseden Levinas, varlığı ve dolayısıyla Batı felsefesini aşmak üzere felsefesini geliştirmiştir. Bu nedenle aynılıktan ziyade başkalığı, soyuttan ziyade somutu, katılımdan ziyade ayrılığı ve nihayet teorikten ziyade pratiği felsefesinin ana konusu olarak belirlemiştir. Peki, varlığı (ontolojiyi) aşmak ne demektir? Esasında Husserl için Almanya’ya gelen Levinas, orada Heidegger ile tanışır ve ondan ziyadesiyle etkilenir. Ancak Heidegger’in faşizmin ortasında Nazi sempatizanı olduğunu görünce bir anlamda Heidegger’i ve Heidegger’in felsefesini aşmak ister. Ne var ki Heidegger’den her ne kadar kopsa da en azından fikir düzeyinde büsbütün kopmaz, örneğin pratik olanın teorik olanı öncelediği hususunda Heidegger ile fikir birliğindedir. İkili arasındaki temel kopuş ise varlık mefhumlarında açığa çıkar. Heidegger’in Varlık’ı kuşatıcıdır ve ondan ötesi yoktur, Levinas ise Varlık’ı sorunsallaştırır ve Heidegger’in Varlık’ını eleştirerek ve aşarak önce Eros’a, ardından Etik’e ulaşır. Bu bağlamda, Levinas’ın “Kaçış Üzerine”si, “Heidegger’den Kaçış Üzerine” olarak düşünülebilinir. Levinas’ı anlamak için gerekli gördüğüm Levinas-Heidegger ilişkisine kısaca değindiğime göre üst paragraftaki sorunun yanıtına geçebilirim. Kendine mıhlanmış halde, varlığın zapturaptı altındaki anonim öznenin varlığı aşması ancak bir başka (özne) ile mümkündür. Bencil duyarlık olarak kendinde erek keyif almaya tutulmuş özne, başkası ile karşılaşmasından itibaren hassas olmaya muktedirdir ve bu karşılaşmadan da sorumluluk doğar. Sorumluluk ise bir seçim değildir, başkasının yüzü kendini beyan eder, yüz “Öldürmeyeceksin” der ve buna maruz kalan özne kendini artık bundan ayrı tutamaz, “Yaşatacaksın”dır artık onun sorumluluğu, böylece etik özne doğar. Etik özne her şeyden sorumludur, dünyanın bütün ağırlığı omuzlarındadır (Atlas gibi). Etikten adalete ise öznenin, üçüncü bir özneyle karşılaşmasından itibaren geçilir ve ardından hak, hukuk, yasalar, devlet, vb. açığa çıkar. Bir üst paragrafta anlatılanların hepsi metafizik düşünce zeminindedir ve esasında Levinas’ın felsefesi girdili-çıktılı, dalga gibi üst-üste haldedir. Hal böyleyken felsefesini bu kadar basitleştirmek onu yanlış anlamayı doğurabilir ister istemez. Ancak felsefesinin önemli gördüğüm kısımlarına kabaca değindiğimi düşündüğüm için ve diğer kısımlarına pek bir ilgim olmadığı için daha fazla uzatmadan Levinas’ın felsefesine birkaç eleştiri getirip yazıyı sonlandıracağım Her tür indirgemeci ve bütünlemeci yaklaşıma zıt düşmüş, birlikten ziyade çokluğu, aynılıktan ziyade başkalığı savunan Levinas, felsefesini tek bir temel üzerine inşa etmiştir: etik. Her şeyin etikle açıklanması veya kısaca etik indirgemecilik/bütünlemecilik, bizzat Levinas’ın felsefesine ters bir durum gibi görünmektedir. Özkan Gözel bu durumu felsefe yapmanın ister istemez bir bütünlük arz edici olmasından hareketle açıklıyor ancak Levinas’ın çokluğu kötülük olarak tanımladığını da biliyoruz. Çokluğa saygı göstermeden Başka’nın filozofu nasıl olunur muamma. Acaba Levinas’ın Başka’sı başka başka mı? Veya kimin başkası bu Başka? Levinas sanatı kaçış, serbestleşme ve sorumsuzlaşma olarak görmekte. Ancak aynı Levinas keyif almakta varlıktan çıkmanın imkanını bulmuştu. Sanatın keyif verici bir yanının olmasının yanında, sanat aynı zamanda kaçıştan ziyade yeryüzüne dayanabilmenin ve yeryüzündeki kötülüklerin çözümünün (asla bir kaçış değil) aranışıdır. Bu bağlamda kaçıştan ziyade yüzleştirici, sorumsuzlaştırmadan ziyade sorumluluğa sevk edicidir sanat. Garip olansa tıpkı Platon’un sanata karşıt olmasına rağmen sanattan yararlanması gibi, Levinas da sanata karşıt olmasına rağmen Dostoyevski’den ve diğer sanatçılardan yararlanmıştır. Şeytan bunun (sanatın) neresinde?
Varlıktan Başka
Varlıktan BaşkaÖzkan Gözel · Ketebe Yayınları · 20186 okunma
·
169 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.