Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Kadınların İstasyonu
***spoiler içermektedir.*** Başkentin adası. Bu yer Türkiye’de ise başkent Ankara. Ankara’da deniz bile yok. O halde ada da olamaz. Ve adada bir tren istasyonu, bu istasyonun dibinde bir geçici konaklama evi. Tren yolculuğu ve istasyon, edebiyatta ve sinemada çokça kullanılan, insanın içine edebi duygular, romantik çağrışımlar uyandıran sahnelerdir. Birgül Oğuz da bu sahnelerle bizi hikayeye dahil ediyor. Ve hiç bitmeyen kar fırtınaları ile dolu bir adaya giriyoruz. Bu adada bir “istasyon ev”. Arkadaşı Nihal kaldığı bu evi kendi işleri nedeniyle Deniz’e devrediyor. Deniz, mücadele etmesine rağmen işini kaybetmiş bir akademisyen. Hikayede iki kadın var şimdiye kadar. Sonrasında bir de köpek giriyor kadraja. Deniz adını “Arkadaş” koyuyor. Gerçi adalılar onu arkadaş diye çağırdığı için Deniz de bu şekilde sesleniyor demek daha doğru. Sahibinin terk edip gittiği ada köpeklerinden biri. Deniz’in hikaye boyunca tek gerçek arkadaşlık ilişkisini bu köpekle kurduğu söylenebilir. Onu yargılamayan, “dışarıdan nasıl göründüğü” hakkında saçma yorumlar yapmayan bir dost. Bir ara Deniz’in annesinin hikayesine geçiş yapıyoruz. Bilinç akışına benzer bir yolculukla Güneyada’ya ışınlanıyoruz. Deniz’in babası annesini genç bir kızla aldatıp gittikten sonra annesi ile birlikte adada yaşıyorlar. Aslında Deniz ve annesi hikayede aktarılan olaylarda benzer süreçleri yaşıyorlar. Annesi Güneyada’da evden sabahları çıkıyor ve akşama kadar adada dolaşıyor. Deniz evde bekliyor onu. Bazen geri gelmiyor, Deniz onu arıyor adanın ıssızlığında. Deniz de kendi adasında dolaşıyor, uzun yürüyüşler yapıyor, dostu Arkadaş ile birlikte. Arkadaş adeta ona yol gösteriyor. Sonra markette çalışan Bahar ve barda çalışan Ayla ve Suna ile tanışıyoruz. Şu an hikayedeki kadın sayısı beşe ulaştı. Tabi bir de istasyon eve davetsiz gelen Elif.  Elif ergen bir genç kız. Telefondan başını kaldırmayan, odasından çıkmayan, yeni nesil gençlerden. Bir akşam Deniz barda çok içtiği bir gecede, eve sarhoş girip Elif’in telefonunu banyoda suyun içine düşürüyor. Ve Elif buna kızıp evden kaçıyor. Deniz adanın her yerinde onu arıyor.  Tıpkı Güneyada’da kaybolan annesi gibi. Hikayede bir iki erkek figür dışında tüm karakterler kadın. Ben okurken, kadınların kadınlara olan bakışını daha çok hissettim. Bahar’ın Deniz’e “dışarıdan nasıl göründüğünden haberin yok” cümlesi; Ayla ve Suna’nın Deniz’e soğuk ve sorgulayan davranışları; Nihal’in Elif’in kaybolmasından dolayı Deniz’i suçlaması. Sanki “istasyon ev” de yaşayan kadınlar bir sorgulanmaya, önyargıya maruz kaldıklarını düşündürtüyor. Tıpkı Güneyada’da tek başına gezen Deniz’in annesi gibi. Ama Deniz’in annesi dışında diğer kadınların erkeklerle olan herhangi çatışmalarını göremiyoruz. Yani bu kadınlar ve özellikle Deniz bir tercih olarak, kafa dinlemek için adayı seçiyor. Bu adada bir geçmiş muhasebesi içine giriyorlar. Deniz arkadaşlığın ne olduğunu hikayenin sonunda kavrıyor denebilir bir bakıma. Deniz’in davranışlarında insanlarla iletişim kurma yolunda bazı değişimler gözleniyor. Acaba kadınların kendileri olmaları ve dışarıdan nasıl göründüklerini umursamadan yaşamaları birbirleriyle yapacakları muhasebe ile mi mümkün? Erkeklere ihtiyaç duyan kadınlar Deniz’in annesi gibi bir sona mı açık? Birgül Oğuz 15 yıl içinde yayımladığı bu üçüncü eserinde bu soruları sordurttu bana. Kolay okunan, olay örgüsü çabuk etki bırakan, ama her satırında, her paragrafta detaylı betimlemelerle kafamızı yoğun düşüncelere yönlendiren, romana çalan bir hikaye ile karşı karşıyayız. Kadın hikayeleri birbirine benzese de benzemese de Türkiye gerçeğini mutlaka kafamızda sorgulatan yazılar oluyor. İster istemez bu kitapta da o hissi yaşıyorsunuz. Adada bir evde yalnız bir kadın, eve giren kızla arkadaşlık ilişkisi kuramıyor, tek arkadaşı bir köpek, hikayeye çok kısa giren erkek figürler bir tedirginlik uyandırıyor. Acaba eve dadanacaklar mı? Rahatsız edecekler mi? Hiçbiri olmuyor. Hikayede daha çok kadınlar birbirini rahatsız ediyor. İnsan yine de arka planda erkek figürlerin daha çok müdahalesinden şüphe duyuyor. Türkiyeli bir gözle bakmanın verdiği paranoyakça algı belki de bu. Sorular kafada dolaşmaya devam ediyor, demek ki güzel bir öykü okumuşum. Teşekkürler Birgül Oğuz.   Kitap Adı: İstasyon Yazar: Birgül Oğuz Yayınevi: Metis Edebiyat Sayfa sayısı: 112 Yayın tarihi: Kasım 2020
İstasyon
İstasyonBirgül Oğuz · Metis Yayınları · 2020264 okunma
·
150 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.