Gönderi

116 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
"Oruç bir yolculuktur."
Hepimiz pek sık duymuşuzdur. Ramazan ayının başı 'rahmet' ortası 'mağfiret' sonu ise 'cehennemden kurtuluş'tur diye. Ancak aslolan bu sözü duymak değil, Ramazan ayının gerekliliklerini lâyıkı ile yerine getirebilmektir. Ve bütün bunları yaparken gönül ihlasını, O'nun rahmet kapısından bir an olsun ayırmamak evlâdır. Rasim Özdenören "Oruç bir yolculuktur." der. Hangi kitabıydı hatırlamıyorum ama bu hususta çok güzel bir yazısı vardır. Nureddin hoca da bu yolculuğun mukaddimesini "nasuh bir tövbe etmekle" olacağını söyler kitapta. Eğer menzile varma ümidi ile yola çıkıyorsanız, içinizde daha başlarken güzel bir niyetiniz olur ya hani; işte insanın oruca edeceği ilk ve en güzel niyeti de "nasuh tövbesi"dir benim anladığım. Dilimiz, siretimiz ve suretimiz üzre yüklenen bu nasuh tövbe, bize kervan nasıl yol(d)a düzülür bunu da öğretir. Nitekim rahmet kapısından geçtikten sonra kişi cennet otağını tam da burada inşa etmeye başlar. Peki otağ dediğimiz nedir ve nasıl inşa edilir? Elbet bu sorunun cevabı da bir şeylerin künhüne ve fıkhına vakıf olmakla mümkün. İşte hocamız da bu hususta "İlk iş orucun fıkhını öğrenmek"tir diyor. Dilde nasuh tövbe, bedende orucun maddi-manevi haleti ve bizi çevreleyen bu otağda yapacağımız sonraki ibadet ise "kıyamda" durabilmektir. Ve bilhassa geceleri. Taşıdığımız oruç emanetini Ehline tevdi ettikten sonra bizden razı olması için gündüzleri sıyamda geceleri ise kıyamda olmak, belki de otağımızı Hz. Peygamber'e komşu kılar, kim bilir.. Elbette namazları yalnızken kılmak kadar cemaatle beraber kılmak da elzemdir. Hocamız bu hususta unutulan bir sünneti;"iki vakit arasında camiide bekleme"yi nasihat eder. Ve Ramazan ayının bu şekilde de çokça bereketleneceğini söyler. Teravih namazından da bahsetmeden geçmez tabi.. Ramazan ayında pek sık duyduğumuz şeylerden bir tanesi de aç kaldığımız vakitlerde açın halinden anlamamız gerektiğidir. Ta ki dinimiz de bu noktada "sadaka"yı önceler. Bu durumu bir de şöyle değerlendirsek: Madem aç kaldığımız da açın halinden anlıyoruz da, peki tok olmak için neden azıyla iktifa etmiyoruz?.. Mideyi sadece Ramazan'da değil yılın her vaktinde çokça doldurmak, hem zihne hem de amellere zayidir. Bu yüzden ihtiyacımızdan fazlasını tasadduk etmek önemli. Hem beyne, hem bedene hem de amellere bildiğin şifa yani:) Zira Peygamberimizin de şöyle buyuruyor: "Kıyamet gününde mü'minin gölgesi sadakasıdır." Velhasıl Rahmet kapısından geçen, mağfiret ehli olan ve yolunu cehennemden kurtaran kul da işte bu gölgelikte ebedî bir dinlenmeye çekilir.. Allah'ımız hepimizi menzile vasıl eylesin inşallah… (Olur da bir gün şiir yazarsak diye bir defter almıştım kendime. Defterin her sayfasında bir söz yazıyor. İncelerken şu söz, bu yazıyla güzel tesadüf oldu. "Ey Allah'ın adına koşanlar, daha hızlı koşun!”#Hasan el-Benna. Kulluk; bir yolculuk, Allah'a koşma hali ise Ramazan da bu koşunun maratona erişmiş hali olsa gerek. Evet, belki biraz yoruluruz ama yolun sonunda esenlik var elhamdülillah:) Mümin için bin aydan daha hayırlı bu mübarek günlerin önemini okumak, anlamak ve yaşamak bizim için son derece kıymetli. Şayet bir yerden başlamak istiyorsanız Nureddin hocamız güzel bir risale yazmış. İftar, sahur, itikaf, bayram, Ramazan ibadetleri gibi ve daha bir çok hususta çok istifadeli tespitler de bulunmuş.. Bereketli okumalar diliyorum. Şimdiden Ramazan ayınız mübarek olsun:)
Ramazan Risalesi
Ramazan RisalesiNureddin Yıldız · Tahlil Yayınları · 20102,654 okunma
·
175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.