Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ÇARESİZLİĞİN METAFİZİĞİMSİLİĞİ | Mart ayı öykü etkinliği
#158444292 Uykusuzluğun kitabını yazabilecek kadar uykusuz kaldığı fakat o kitabı yazabilmek için biraz uyuması gerektiğini biliyordu, yatağında kafasının yerini değiştirdiğinde düşüncelerinin bir önceki yerde kalacağını düşündüğünden koca yatakta kafasını koymadığı tek bir karış kalmamıştı. Fakat bunun bir işe yaramadığını, yatağın köşesinden düşüp, kafasını yere attığı kitaba çarptıktan sonra gördüğü ışık huzmesiyle birlikte çok geç olmadan anladı... Gelelim çocukluktan hepimize öğretilmiş ama şuan sadece magazin programlarında dahice işlevi gerçekleştirilen 5N1K sorularına "Ne düşünüyordu?" "Nasıl düşünüyordu?" "Neden düşünüyordu?" "Ne zaman düşünüyordu?" "Nerede düşünüyordu?" Ve son olarak "Kim düşünüyordu?" Şimdi bu soruların hepsini cevaplayarak bir öykü yazabiliriz.... Bir dakika şuan zaten bir öykünün içinde değil miydik? Bakıyım... Evet öyleymiş E öylese sondan başlayarak devam edelim. Kim olduğu hiç mühim olmayan, akciğer solunumu yapan, dışardan bakıldığında insan denilen, fakat bu konuda şüpheleri olan bir canlı, gece melatonin salgılaması gereken saatlerde stres hormonu salgılayarak yatağında bir sağa bir sola dönmek suretiyle uykusuzluk problemi çekiyor ve bunun bir çaresine bakmak gerektiğini düşünüyordu. Bunun için sabah ilk iş bir doktorla görüşmesi gerektiğini biliyordu, fakat gidecek miydi? ...Kim bilir? Her zaman ki gibi sabah yaptığı ilk iş, bir kahve koyup işe giderken onu yavaş yavaş yudumlamak oldu. Eli cebinde yürürken, parmaklarına bir şey takıldı çıkarıp baktı ve iki gece önce ayrıldığı karşı cins, akciğer solunumu yapan canlının, sokakta mendil satan canlıdan aldığı bir mendil poşetiydi. Suratında ebleh bir sırıtmayla en yakın konteynıra kadar elinde taşıdı. Bir yerlerden duymuş "çıp kıtısını kıdır çıpını ılındı tışıyınlır dınyıyı kırtırıcık" o kadar kolay olduğu düşündüğünden olsa gerek bunu her yaptığında dünyayı kurtarmışcasına içi huzurla doluyordu. Zaten yapılması gereken bir şeyi yaptın diye neden mutlu olunur anlamıyordu da . "O değil de, bu dünyanın hangi yanını kurtaracaksın Allah aşkına" diye düşündü. Gece düşünecek bir soru daha... Bu dünyayı kim kurtaracak? Ne zaman? Nerede? Nasıl? Nedeniniyse hepimiz biliyoruz. Bu durumda ben ne yapmalıyım? Ya da şuan bu gidişat için ne yapıyorum... Kaç milyar insanın sorumluluğu neden tek başıma yükleniyormuşum gibi geliyor? Öyle gelmiyor tam olarak öyle zaten... Herkes gibi alacağını al yaşayacağını yaşa ve defolup git bu yerden, neden illa senin bir şeyler yapman gerektiğini düşünüyorsun? diyelim ki yaptın bu ne kadar anlamlı ne kadar verimli olacak? Gibi sorular ve kendi kendine verdiği cevaplarla iş yerine varmıştı. Hep yaptığı gibi etrafında ki soluk alıp veren yaratıklara baktı. Hepsi hep bir telaş hep bir yerlere varma düşüncesinde. Önünde arkasında ne olup bittiğiyle ilgilenmeyen sırf anlık keyifler için yaptıkları şeyleri yüzünden, adına "dünya" dediğimiz gezegen arada bir öksürmese kimse acaba hasta mı oldu? diye durup düşünmüyor düşünse bile pek işe yarar şeyler yapıldığı yok. Oysa o çok yaşlı, ve üzerinde bulunan adına 'insan' dediğimiz kanserli hücrelerin birbirlerine açtıkları savaşlar yüzünden her biri mükemmel organlar olan kara parçalarını kaybediyoruz, nefes alıp verebilmesini sağlayan akciğerlerini kesip budayıp bir nevi botoks gibi taş ve tuğlayla yerini doldurmaya çalışıyoruz. Sindirim sistemi olan denizleri kendi pislikleriyle dolduran bu kanserli hücreler, Dünyanın bağırsaklarını da bozdu ve ikinci beyni olan sistemin içinde yaşayan organizmalar karaya vurmaya başladı. Dünyanın dışına çıkıp onun ruhunu aramak isteyenler -ki bu çok kötü olmamakla beraber- geri de bıraktıkları çöpler yüzünden birde deri kanserine yakalanmasına sebep oldular. Ying Yang dedikleri şey bu işte. Daha bir sürü şey yapıyoruz üzerinde yaşadığımız yeryüzüne. Bütün bunların bir çaresi olmalı diye düşündü. Biraz sonra tüttürdüğü sigaranın külleriyle birlikte ağzından şu cümleler döküldü "Dünyada Dünya'dan daha çaresiz bir varlık yok. Bu konuda milyarca canlı aynı çaresizliği yaşıyoruz ama ne kadar farkındayız. Bir an önce bunun çaresine bakabilirsek, çaresizliğin de çaresine bakmış oluruz. Diğer durumdaysa sonsuz bir çaresizlik cümlemizi bekliyor olacak."
··
535 görüntüleme
Umut Onal okurunun profil resmi
Öyküyü okurken tıpla ilgili bir mesleğinizin olabileceğini düşündüm, yanılmamışım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.