Gönderi

Emr-i bil-maruf yapmak üzere bir grup hoca Çayırova'ya gitmişti. Bir camiye girmişler, bakmışlar kimse yok. Ah cemaat! İnsanlar camide yok ama sinemada var. Bizim hocalar Çayırova halkına sormuşlar: Biz vaazu nasihat etmek için geldik, nerede cemaat bulabiliriz? Onlar da: Kahvede demişler. Bunun üzerine hocalar kahveye gitmişler. Kahveden içeri girdiklerinde orada bulunan bir genç: Camiden kahveye kaçtık, bu yobazlar bizi burada da buldular, diye homurdanmış. Bunu duyan Ubeydullâh hoca o gencin yanına gitmiş ve ona: "Allah'a inanıyor musun?" diye sormuş. Genç: "Hayır!" demiş. Ubeydullâh hoca: "Peki seni kim yarattı?" diye sormuş. Genç: "Annem ile babam" demiş. Ubeydullâh hoca: "Peki anneni ve babanı kim yarattı" diye ikinci bir sual sormuş. "Onların anne ve babası" demiş. Ubeydullâh hoca bakmış ki bu sual ve cevap silsilesi Adem (Aleyhisselâm) a kadar varacak. Sorusunu değiştirmiş ve demiş ki: "Peki bazı anne ve babalar erkek evlâd istiyorlarken kız çocukları oluyor, ya da kız çocuk istiyorken erkek çocukları oluyor. Madem onları anne ve babaları yaratıyor, neden istedikleri gibi olmuyor?" Bu soru karşısında genç başını önüne eğmiş ve cevap bulamayınca: "Hoca efendi! Şimdiye kadar neden gelmediniz, bunlar gâvur etti bizleri." demiş, Allah'ın varlığına inanmış. Hal böyle iken, bizlere: "Sükût durun, hakikatleri anlatmayın" diyorlar. Niçin? Millet gâvur olsun diye. Bu bahsi geçen genç ya Ahmed ağa ya Mehmed ağanın veya bir başka müslüman kardeşimizin oğludur. Peki babası müslüman olan bu genç inançsızken ona müslüman bir kız verilir mi? Bu adamın şahitliği kabul edilir mi? Bu inancı üzere ölse cenaze namazı kılınır mı? Mesele nerelere kadar varıyor. Bir kimsenin cenaze namazının kılınması için müslüman olması lâzım.
·1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
351 görüntüleme
Müstefîd 1Hanımefendi okurunun profil resmi
Münafıkların başkanı Abdullah İbn-i Übeyy İbn-i Selül Öldü. Has müslüman olan Oğlu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e geldi. Onu babasının cenazesine çağırdı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de: "Namazını kıl ve göm." buyurdu. Münafığın oğlu ise: "Ey Allah'ın elçisi: Babamın namazını sen kıldırmazsan hiç bir müslüman onun namazını kılmaz. Ey Allah'ın elçisi! Allah aşkına! Düşmanları sevindirecek şeyi bana yapma, diye yalvardı. Resulullah da onu teselli etmek ve etrafındakiler de namazın hatırı için iman ederler düşüncesi ile davetini kabul etti. Tam kalkıp namaz kılacakları sırada Hazreti Ömer namazın kılınmasına engel olmak için Peygamberimizle kıble arasına dikildi. Daha sonra da bu münafık adamın sağlığında yapmış olduğu çirkinlikleri sayıp dökerek: "Bu Allah düşmanının namazını nasıl kılarsın?" dedi. İşte bunun üzerine bir rivayete göre şu ayet-i celile nazil oldu: "Onlardan (münafıklardan) Ölen hiç bir kimse üzerine hiç bir zaman namaz kılma, kabri başında (gömülürken veya ziyaret için) durma. Çünkü onlar, Allah ve Resulünü tanımadılar ve kâfir olarak can verdiler." (Tevbe Suresi: 84) Bu ayet-i celile inince Hazreti Peygamber Abdullah İbn-i Übeyy'in namazını kıldırmaktan vazgeçti. Bir başka rivayette ise bu ayet Hazreti Peygamberin Abdullah İbn-i Übeyy'in namazını kıldırmasından az bir zaman sonra inmiştir. Bu ayetin inişinden sonra Hazreti Peygamber hiç bir münafığın cenaze namazını kıldırmamış ve kabrine de gitmemiştir.
Risale-i Kudsiyye 1
Risale-i Kudsiyye 1
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.