Kırklı yıllardaki sol muhalefetin “kim”liğini, karşıtını ve
yaşadığı yeri tanımlarken kullandığı hemen her şey
Markopaşa’nın malzemesidir. Aynı malzemenin basındaki polemiklerin
çerçevesini de oluşturuyor olması, gazetenin bir başka avantajıdır.
Markopaşa’nın başlangıcında neredeyse Türkiye Sosyalist Partisi
yayını işlevini üstlenmesinin söz konusu olduğu düşünülürse ve
buna ilaveten Türkiye’ye özgü yerlilik arayışlarına yakınlıkları
göz önüne alınırsa siyasal konumu daha doğruya yakın bir
biçimde tanımlanabilir. Gerek Markopaşa gerekse gazetenin
önemli üreticileri kendilerini politik bir aidiyetle kimliklendirmemişlerdir.
Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın TSP üyelikleri oldukça kısa ömürlüdür,
Türkiye Komünist Partisi ile hiçbir zaman organik bir bağları olmamıştır
(Küçük, 1990: 401; Nesin, 1998: 158; Saydur, 1998: 59).
Ancak Türkiye Komünist Partisi’nin o dönemdeki işleyişi ve
uygulamaları çerçevesinde, Yalçın Küçük’ün belirttiği gibi,
aydın hareketini TKP’nin çalışmalarından tümüyle ayırmak mümkün değildir.
Solcu Türk aydını, uzunca bir süre, ya TKP üyesi ya da sempatizanıdır;
hiç olmazsa karşıtı değildir (1990: 31).
Dönemin muhalefetini oluşturan ikinci önemli unsur ise demokrasi
arayışıdır. Demokrasiye atıf yaparak oluşan her karşı çıkış
hep sol olarak tanımlanacaktır ve kimi zaman da demokratik
tezler sosyalizm sanılarak savunulacaktır.
Özetlersek, dönemin sol muhalefeti demokrasi, halkçılık ve
antiemperyalizm üzerinden kendini var etmiş, çoğunlukla adı
zikredilmese bile bu sosyalizm sanılmıştır.
Markopaşa’nın muhalif duruşu, dönemin sol muhalefetinden farklılıklar
göstermemektedir. Özgünlüğü, sosyalizmi milli bir mesele
olarak gören Esat Adil Müstecaplıoğlu’yla (Gökmen, 1998:175)
ve “Sovyetizm, sosyalizmin geçekleşen bir şeklidir;
fakat gerçekleşebilecek tek şekil değildir.
Sosyalizme dayanan başka hükümet ve idare şekilleri de bulunabilir”
(Gün, 13.10.1946) diyen Mehmet Ali Aybar’la olan ruh akrabalığıdır.
Markopaşa, bu ruh akrabalığının ve yerellik arayışındaki
bir hareketin ürünüdür. Gazetede yazı yazanlar ya da gazetenin
meseleleri aynı paydadan çıkmaktadır.
Ankara’da Yurt ve Dünya ile İstanbul’da Zincirli Hürriyet,
Gün ya da Gerçek benzer bir siyasal kimliğin ürünüdür.
Mehmet Ali Aybar, Zincirli Hürriyet’in ilk sayısında “Nereye Gidiyoruz?
Cumhuriyet’in yirmi beşinci yıldönümünde ikinci bir Sevr
antlaşması mı imzalayacağız?” (5.4.1947) derken,
aynı konuyu işleyen ve aynı başlıklı broşürü yüzünden Aziz Nesin
hüküm giyecek, sürgüne gönderilecektir. Esat Adil, Markopaşa’da
konu edilecek, Aziz Nesin 1948 yılında çıkardığı Başdan gazetesinde
onunla röportaj yaparak Türkiye’ye özgü bir sosyalizmi
savunan görüşlerine yer verecektir. Esat Adil’in TSP’sinin
parti programı incelendiğinde, partinin kendini
Türkiye Cumhuriyeti’ni “tam bir halk devleti” haline getirmek için
“demokrat”; ...her türlü iktisadi ve içtimai adaletsizliği ortadan
kaldırmak için “sosyalist”; milletin siyasi ve iktisadi tam bir hürriyet
ve bağımsızlıkla devamını sağlamak için “milliyetçi” ve bundan
başka “beynelmilelci ve barışçı” ve “laik” olarak tanımladığı anlaşılmaktadır
(Uyar, 1998: 205-6).
Markopaşa’nın siyasal duruşunun millici, anti-Sovyet, legalist
ve Avrupa sosyalizmlerine yakın görüşlerden aldığını söylemek
yanlış olmayacaktır. Ancak bunu söylemek aynı zamanda
tam anlamıyla doğru da olmayacaktır.
Çünkü gazetenin yayımlandığı dönem tam bir kargaşa halidir,
komünist olarak tanımlanan çoğu insan, bunun ne olduğunu
anlatamayacak kadar bilgisizdir. Aynı şey, suçlayan taraf için de geçerlidir.
Dönemin sağ literatürü incelendiğinde itham edilen kişilere
yönelik argümanların tutarsızlığı açıkça görülmektedir.
Aziz Nesin’in Yeni Adam dergisine gönderdiği öyküler için
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, “bunlar sosyalist hikâyelerdir” diye not
düşmekte, Nesin de bunu bir türlü anlayamamaktadır:
“Moliere’in kahramanının ‘Ben nesir konuşuyormuşum da haberim yok’
dediği gibi, ben de sosyalist olduğumu bilmiyordum.
Ben doğal olarak sosyalisttim. Çünkü yoksul aileden geliyordum,
toplumsal adaletsizliklere hep tepki gösteriyordum.
Sosyalizm de buymuş. Bunu bilmiyordum tabiî. (...)
Tan gazetesinde köşe yazarıyken yazdığım yazıların hepsi sosyalist
olarak görüldü. Oysa benim ölçüm şuydu:
Bir olay çıktığı zaman önüme bakıyordum:
Halka yararlı mı zararlı mı? İşte sosyalizm de bu zaten...
Marksizmi bilmiyordum, teorik hiçbir kitap okumamıştım.
Zaten kitap da yoktu” (Kabacalı, 1995a: 154).
Sayfa 23 - İletişim Yayınları - Markopaşa’nın Siyasal KimliğiKitabı okuyacak