Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

220 syf.
5/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Nereden başlasam… Agatha Christie ne yazsa okurum dediğim bir yazardı ta ki bu kitaba kadar. Hiç bu kadar ıkınarak okuduğum bir Christie kitabı olmamıştı. Kitap 12 adet kısa öyküden oluşuyor. Baş kahramanımız da mutsuz insanlara ücreti karşılığında mutluluk vadeden Parker Pyne adındaki emekli bir istatistikçi. Mesleği sayesinde insanların nelerden mutsuz olduğunu çözdüğünü savunan bir adam. İlk öykülerde biraz sıkıcı ve tahmin edilebilir olmasına rağmen akıcı ilerlerken ortalara doğru nedendir bilmem akmamaya başladı, öykülerin dinamiğinin aynı işlemesinden olabilir, e zaten sonuçta böyle çıkacak diye ne heyecan kaldı ne bir şey. Aslında ilk altı öyküden sonra Parker Pyne bir yolculuğa çıkıyor, yolculuk esnasındaki olayları okuyoruz. Tarz biraz daha polisiye yaklaşıp da akış değişse de sanırım bende oluşan sıkkınlıktan dolayı ben okumakta çok zorlandım. Bırakmayı da düşündüm ama sonra tekrar hiç okumak istemem diye en azından diğer hikayelerine de şans verip okuyup bitirmek istedim. Neyse ki son üç öyküde biraz daha toparladı da en azından inadımdan pişman olmamış oldum. Kitaba polisiye demek bence hem türe hem de yazarın kendisine ve diğer eserlerine haksızlık olur. Agatha Christie’nin diğer öykü ve romanlarındaki şaşırtma unsurunu bu kitapta yakalayamadım. Beni şaşırtmadı, heyecanlandırmadı. Başka Poirot romanlarında da karşılaştığımız Ariadne Oliver karakterinin ilk ortaya çıktığı esermiş bu kitap, biraz onun hatrına biraz Agatha Christie okumayı özlediğimden biraz da Poirot, Marple, Tommy ve Tuppence gibi karakterlere aşina olduğumdan ötürü Parker Pyne’ı da tanımak istememden okumak için bu kitabı seçtim. Fakat başlamadan önceki heyecanımı, hevesimi kursağımda bıraktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Parker Pyne beyle şahsen bir alıp veremediğim olmadı ancak akıştan dolayı karakterle tanışıp kaynaşamadan geçip gidiyor öyküler halbuki Poirot ya da Marple öyle mi, Ariadne Oliver desen adı geçmesi ve “cameo” gibi gelmesi dışında göründü, etkisi oldu diyemeyeceğim. Okuma esnasında hep şu düşünce döndü; kafamda bu karakterin mini televizyon dizisi olsaydı keyifli olurdu, ancak o da polisiye tarzda değil de daha çok komedi ve “sitcom” şeklinde hayal ettim. Kitap okurken kafada oluşmayan gizem de belki görselleştiğinde, yazılı olduğunda söylenmesi gereken ama dizi olursa sadece görselliğe bırakılacak bazı oyunlarla daha etkili hale gelebilirdi. Daha önce de değindiğim gibi son altı hikayede akışın Parker Pyne’ın müşteri kabul etmesinden yolculuk esnasında başına geçen olaylara evrilmesiyle Christie tarzına yaklaştık son üç hikayede de Christie okurlarını mutlu edebilecek seviyeye ulaşabildik bana göre. En azından sonda tekrar akıcı ve merak uyandıran bir hale döndü, baştaki öyküler gibi “e ne oldu şimdi bu muydu” düşüncesini yaşatmadan okuttu. Sonuç olarak okuma yolculuğunda beni sıkan, yer yer bıktıran ilk Agatha Christie kitabı olmakla beraber karaktere daha derinlikli, katmanlı öyküler yazmış olsaydı Parker Pyne’ın da diğer ünlü karakterleri gibi sevilebileceğini düşünüyorum. Görüşlerimde iyileşmeye yol açan son üç öyküsü için müteşekkir olarak, Agatha Christie’nin bilidiğim karakterlerinin öyküleri değil de romanlarına ağırlık vereceğim. Siz de onlara alışıksanız bu kitap beni fazlaca tatmin etmediği gibi sizi de etmeyecektir.
Parker Pyne İz Üzerinde
Parker Pyne İz ÜzerindeAgatha Christie · Altın Kitaplar · 2020208 okunma
·
215 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.