Gönderi

100 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bataklıktan Beyaz Zambaklar Ülkesine Yolculuk
(!Spoiler içerebilir!) Eğitimcilik Fedakarlıktır “Fedakârlıklar yapacağız; hatta içimizden kurbanlar bile vereceğiz. Bu maalesef zorunludur ve bundan kaçınamayacağız. Ben sizleri fedakârlığa davet ediyorum ama hepinize değil, kendini feda etmeye hazır olanlara sesleniyorum.” (s.101) Öğretmenlik demek kendinden geçebilmek, kendini başkaları aydınlatabilmek için yakabilmek demektir. Öğretmenlik, eğiticilik herhangi bir başka menfaat için yapılmaz, yapılmamalı. Öğretmenlik içlerinde öğretme aşkını taşıyanların yakabileceği bir yaşama biçimidir. Öğretmen öğretmek için öğrencisinden çok okur, çalışır gecesini gündüzüne katar, pek çok emek sarf eder. Amacı başka menfaatler olan kişiler ise menfaatlerini elde ettikten sonra zaman geçirmeye çalışır, herhangi bir kaygı gütmez. Her İşi Zamanında Yapın “Her işi zamanında yapın. Çalışma zamanında çalışın; eğlence zamanında da eğlenin.” (s. 141) İnsanın hayatı sürekli tek düze bir şekilde gitmemelidir. Bir gün içerisinde sürekli çalışmak ya da sürekli eğlenmek doğru bir tutum değildir. Çalışma ve Eğlenme dengesini tutturabilmek insanları yüksek seviyede verim dengesine çıkaracaktır. Kitapta Futboldan örnek verilmektedir. Sporlar, idmanlar insan vücudu için önemli gerekliliklerdendir. Düzenli olarak idman yapmanın vücuda önemli faydaları vardır, ama bütün hayat amacı olarak bir sporu yapmayı hedeflemek doğru değildir. Bir ülkenin sadece top tepmesini bilen insanlara ihtiyacı yoktur. Ülkeye, milletini ekonomik, sosyal, ahlaki ve ilmi yönden geliştirecek bireylere ihtiyaç vardır. Kitapta da örnek verildiği gibi Avrupa’ya gidenler sadece onların eğlencesini taklit edip gelirlerse bunun ülkeye hiçbir katkısı olmayacaktır. Başka ülkelere eğitim için gidenler, o ülkelerden, kendi milletine faydalı olabilecek bilgileri taşımalıdırlar. Osmanlının son zamanlarında olduğu gibi, Avrupa’ya giden öğrenciler kendi milletine, medeniyetine yabancılaşmaya başlarsa ortaya büyük problemler çıkmaktadır. “Fin gençleri, sizin göreviniz topu daha uzağa ve yükseğe atmak değildir, sizin göreviniz Finlandiya’nın gelişmesini ve halkın ilerlemesini sağlamaktır.” (s. 142) Eğitim Ailede Başlar ve Uygulamalı Yapılır “Anne babalar ve büyükler çocuklara sürekli olarak ‘Yalan söyleme, kimseyi aldatma, böyle yapmak iyi değil, bu yaptığın günah’ diyorlar. Çocuklara bu öğütleri verenler bunlara kendileri uymuyor; yalan söyleyip, insanları aldatıyorlar. Çocuklara nazik ve terbiyeli olun diyenler başka insanlara karşı kaba ve nezaketsiz davranıyorlar.” (s. 145) Eğitim öncelikli olarak ailede başlamaktadır. Çocuk doğumundan itibaren sürekli ailesinin yanında bulunmaktadır ve ailesini gözlemleyerek hayatı tanımaya çalışmaktadır. Çocuğun davranışları ve tutumları aileye göre şekillenmektedir. Aile çocuğuna güzel bir şekilde örnek olup, özellikle ebeveynler uygulamalı olarak istendik davranışları çocuğa gösterebilirlerse, çocuktan olumlu çıktılar alınabilmektedir. Aile çocuğuna nasihatler verip, yasaklar koyup bunların hiç birisine kendisi uymazsa, bu emir ve yasakların hiçbir önemi kalmamaktadır ve çocuk bu sözlere kulak asmamaktadır. Çocuğunu eğitmek isteyen, belirli davranışları çocuklarında görmek isteyen bir aile, öncelikle bu davranışları kendisi sergilemelidir. Örneğin çocuğunun kitap kumasını isteyen bir aile çocuğuna ne kadar kitap okumanın faydalarını, güzelliklerini anlatsa, çocukta uzun ömürlü bir kitap okuma davranışı ortaya çıkmayacaktır. Aile günlük kitap okuma saati belirleyip, çocuklarının göreceği şekilde kitap okudukları taktirde bu istendik davranış daha etkili bir şekilde çocukta görülecektir. Çocuklarımızın nasıl olmasını istiyorsak öyle olmalıyız. Dediklerimiz ve yaptıklarımız tutarlı olmalıdır. Eğitim meselesi aileler tarafından ciddiye alınmalı ve okula havale edilerek sorumluluktan kaçılmamalıdır. Aynı Ağaçta Sağlam Meyve de Olur Çürük de “Jarvinen ile Karokep aynı madalyonun birer yüzü; aynı ağacın iki dalıdır. Ağacın gövdesiyse halktır.” (s. 172) Jarvin ile Karokep isimli kişinin hikayesinden bahsedilmektedir kitapta. Birisi ülkenin görmek isteyeceği sistemli, çalışkan, üretken, disiplinli bir bireyken diğeri de, katil ve hırsız bir kimsedir. Bu iki kişi de aynı milletten çıkmıştır ikisi de aynı ağacın meyvesidir. Eğer bireylerin üzerinde düşüp, emek harcayıp, ufak yönlendirmelerle onlara güzel sonuçlar alınabileceği gibi, kişiler görmezden gelinip, bireye hiçbir yatırım yapılmazsa da istenilmeyen neticeler alınması gayet normaldir. Kötü dediğimiz bireyler de bu milletin içerisinden yetişmiştir. Bunları görmezden gelmek doğru bir bakış açısı değildir. Aksine bu kişileri kötülüğe sevk eden sebepleri bularak bu yolu da iyilik yoluna kanalize etmek gereklidir. Robinson mu Biz mi? “Ey Finlandiyalılar! İki milyon nüfusa sahip olan bizler genç bir delikanlı olan Robinson Crusoe’dan daha aciz ve beceriksiz miyiz?” (s.176) Kitapta köy köy dolaşıp, insanlara konferans veren birisinin üç genç üzerindeki etkilerinden bahsetmektedir. Ülkesindeki gençleri bilinçlendirmek isteyen bir gönüllü köy köy dolaşarak Robinson’un hikayesi üzerinden gençlere “Siz bu kadar kötü bir durumda değilsiniz. Sizi, kendinizi geliştirmekten, üretmekten alıkoyan şey nedir?” ana mesajı altında gençleri çalışmaya ve üretmeye teşvik etmektedir. Bir konferansta dinledikleri gençlerin hayatlarını değiştirir ve hepsi alanında en iyi seviyeye gelerek üreten ve çalışan, zengin bireyler haline gelir. Buradan hareketle öğretmenlerin de gençleri umutlandırması, teşvik etmesi, onlara ilham verecek hikayeler anlatması oldukça önemlidir. Gençlerde gerekli potansiyel zaten bulunmaktadır. Öğretmene düşen ise öğrenciyi motive etmek, yol göstermekten ibarettir. Kim bilir zamanında öğretmeni tarafından harekete geçirilmeyen nice yetenek şimdi tembellik döşeğinde yatmaktadır. Bu açıdan öğretmenin görevi oldukça önemlidir. Bizim Medeniyetimizde İlham Alınacak Hikâye Var Mıdır? Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabında, üç gence örnek olan Robinson Crusoe hikayesi oldukça meşhurdur ve gerçekten de insanı motive edici bir hikayedir. Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe hikayesini İbn’i Tufeyl’in “Hay bin Yakzan” (Ruhun Uyanışı) adlı eserinden uyarladığı edebiyat çevreleri tarafından tespit edilmiştir. Batı medeniyeti, ilham alınabilecek hikayesini İslam Medeniyetinin ürünü olan bir eseri uyarlayarak elde etmiştir. Bizden hikaye uyarlayanlar böyle güzel sonuçlar elde ediyorsa, asıl hazinenin sahipleri olan bizlerin ne gibi hikayelere, motivasyon unsurlarına sahip olduğumuzu ifadeye gerek bile kalmamaktadır. Bizim medeniyetimiz, tarihimiz nice örnek şahsiyetlere, yeniden doğuşlara defalarca tanıklık etmiştir ve bunları okuyup anlatabileceğimiz nice eserler mevcuttur. Öğretmenlerin üzerine düşen vazife öncelikle bu eserleri okuyup hazmetmek ve daha sonrasında ise öğrencileri bu hikayeleri ilgi çekebilecek bir şekilde sunabilmektir. Hız ve haz çağı olan günümüzde bireyler oldukça aceleci bir yaşam sürmektedir. Bireyler, anneler, babalar, aileler günlük işlerinin, yetiştirmesi gereken sorumlulukların peşinde koşturup durmaktadır. Sürekli bir koşturmaca içerisinde bulunan bireylerin bilinçlenme şuuru olmamakla birlikte, günü kurtarsam yeter gibi, vizyonsuz bir görüş de insanlarda hâkim olmaktadır. İşte tam da burada eğitimciler devreye girmelidir. Annesinden babasından, bir amaç, hedef, motivasyon, yol haritası alamayan çocuğa elini uzatmalı ve ona yol göstermelidir. Zaten yaş itibariyle öğrenmeye açık olan temiz zihinler bu çağrıya cevapsız kalmayacaklardır. Okuduğum kitaptan öğrendiğim en temel fikir bu oldu: Ufak adımlar, sonuçta çok büyük ve güzel neticeler doğurabilmektedir. Önemli olan o adımı atabilmektir. “Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı; nal bir atı; at bir komutanı; komutan bir orduyu; ordu, koca bir ülkeyi kurtarır…”
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Karbon Kitaplar · 0100.5k okunma
·
343 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.