Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

278 syf.
7/10 puan verdi
Teknoloji Bilincine Doğru Bir Adım
Salih Uyan'ın 2014 yılında yayımlanan zekice isimlendirdiği "E-beveyn Olmak" kitabı, hayatımızda vazgeçilmez konumda olan ve dikkatlice kullanıldığında faydası zararından çok, bilinçsiz kullanıldığında ise zararı faydasını yok edecek seviyede olan telefon, internet, sosyal medya, oyun gibi konular üzerinde ebeveynlere tavsiyeler içermektedir. Söz konusu kitap, teknoloji konusunda bilinçlendirme çalışması olarak da nitelendirilebilir. Yazarın samimi üslubu, kitapta yer alan anılar, çeşitli araştırmalardan örnekler ile kitap kendini daha çekici kılıyor. Kitabın neredeyse her makalesinin sonunda yer alan karikatürlerin bazılarında kaliteli espriler var. Ayrıca her bölümün sonunda "Ne Yapmalı?" başlığı altında çok önemli tavsiyelerle hap bilgiler verilmektedir. Böylece "E-beveyn Olmak", salt bir araştırmadan ziyade hem okuması eğlenceli hem bilgilendirici hem de anne babalara teknoloji konusunda rehberlik edecek bir eser olarak duruyor. Sunuş ve on iki bölümden oluşan bu eserin ilk bölümü "Z Kuşağı Çocukları" başlığını taşımaktadır. Sunuş bölümünde internet ve sosyal medyanın güzellikler içermesi yanında tehlikeler de içerdiği; hatta tehlikeyi güzelliklerin yanında/içinde içerdiğine dair çarpıcı bir metafor veya tasvir yer almaktadır. Yazar bu durumu şöyle anlatıyor: "İnternet öyle bir dünya ki iyiyle kötü yan yana duruyor. Balla zehir aynı raflarda..." (s. 12) Birinci bölümde yazar günümüz ebeveynlerinin teknolojiyle sonradan tanıştıkları için "dijital göçmen", 2000 yılından sonra dijital dünyanın içine doğan çocuklara ise "dijital yerli" ismini vermektedir. Bu isimlendirme ile bazı ebeveynlerin teknoloji ile aralarının iyi olmadığı da ortaya çıkmış oluyor. Çağdan ve çocuklarından geri kalmak istemeyen ebeveynler kendilerini teknoloji konusunda geliştirmelidir. "Anlamıyorum" sözünün bir bahane ve savunma ifadesi olduğu, anlamamanın başka, çocuğu kontrol etmeninse daha başka bir durum olduğu belirtiliyor. Her ne kadar ebeveynler teknolojiden çok anlamasa da, çocukları korumaları gerektiği aşikardır. Bunun için anne babaların yapmaları gereken şey çocukları "bu karanlık ve puslu vadide" tek başlarına bırakmak değil, kurallar koymak ve kontrol etmektir. Yazar daha sonra teknolojiye dair ailelerin 3 farklı tutum içinde olduğunu belirtiyor. Bazı aileler olabildiğince serbest, bazıları radikal bir şekilde karşı, bazıları ise kuralcıdır. Yazara göre bu tutumlar içinde en sürdürülebilir olanı kuralcı olandır. Teknoloji kullanımı noktasında kesinlikle kurallar koyulması gerektiği yazar tarafından kitap boyunca ısrarla dile getiriliyor. Ayrıca çocukların ödev bahanesiyle velileri kandırıp kuralları aşabileceği uyarısı da bir anı ile anlatılıyor. İkinci bölüm "Teknoloji ve Aile" başlığını taşımaktadır. Yazar bu bölümde internetin tehlikeli olmasının sebebinin faydayla zararının birbirine karışmasından kaynaklandığını iddia etmektedir. Masum bir çocuğun ödev için kullandığı siteden bir anda çok tehlikeli reklamlar ile zarar görebileceği, yanlış yerlere gidebileceği yahut izlediği bir videonun yanında önerilen videoların içeriği gibi tehlikeler bu durumu güzel bir şekilde anlatmaya yeter. Bu gibi tehlikelere maruz kalmamak için, tehlikenin çocuğa, ailemize hâkim olmaması için hâkimiyet bizim elimizde olmalıdır. Kontrollü ve tedbirli olmak gerekiyor. Tabiî internete hâkim olunmaya çalışıldığı kadar çocukla diyalog da kurulmalıdır. Yazar bölümün devamında çocuğun sanal kimliği ile tanışılması gerektiğini belirterek ona şu gibi soruların sorulmasını tavsiye ediyor: "En sevdiğin web siteleri hangileri?", "Şu âna kadar hangi sitelere kayıt oldun? Yani hangi sitelerde bir kullanıcı adı ve şifreye sahipsin?", "Kaç tane mail adresin var? En çok hangini kullanıyorsun?", "Hiç görüntülü chat yaptın mı?", "Bir blogda yazıyor musun?", "Hangi oyun sitelerine üyesin? Veya hangi online oyunları oynuyorsun?", "Facebook, Twitter veya Instagram sitelerinden hangilerini üyesin ve hangisini en aktif olarak kullanıyorsun?", "Facebook'ta kaç arkadaşın var?", "Facebook arkadaş listende, gerçek hayatta tanışmadığın kaç kişi var?", "Facebook hesabında herhangi bir uygulama kullanıyor musun?", "Hiç internete özel resimlerini veya videolarını yükledin mi?", "Şu âna kadar herhangi bir arkadaşınla şifrelerini paylaştın mı?". Yazar üstteki soruları sorarken anne babanın kötü hissetmemesi gerektiğini, onların çocuğu koruma konusunda en öncelikli konumda olduklarını belirtiyor. Çocuğa güven ve ona karşı ebeveynliğin ayrı şeyler olduğunun da çocuklara uygun bir dille anlatılması gerektiği yine yazarın önemle vurguladığı bir konudur. Üçüncü bölüm "Akıllı Telefonlar" başlığını taşımaktadır. Bölümün girişinde TÜİK'in 2013'te yaptığı araştırmadan bazı önemli sonuçlar aktarılmıştır. Bu araştırmaya göre cep telefonuna sahip olma yaşı ortalama 10 olarak tespit edilmiştir. Yine bu araştırmaya göre çocukların telefonunu telefon olarak yani iletişim için kullanmadıkları da tespit edilmiştir: %66,8'i oyun oynamak için, %65,4'ü mesajlaşmak için, %30,7'si internete girmek için telefonu kullanmaktadır. Telefonun daha çok bir eğlence aracı olarak kullanılması, hatta bunun çocuğun avunması ve susması için çok küçük yaşlarda kullanılması sonucu çocuklarda motor-kas becerileri gelişmemekte, akranlarıyla iletişim problemleri artmaktadır. Yazarın haklı olarak ifade ettiği gibi çocukları susturmak için onları teknolojiye alıştırıp sonra da onları engellemeye çalışıyoruz. Sözü çocukları teknolojiden uzak tutup, kendileri bağımlı olan ebeveynlere getiren yazar, çocukların sözden çok davranışlara bakıp, taklit ettiklerini vurgulayarak ebeveynlerin kendi teknoloji kullanımlarını kontrol etmelerini gerektiğini ifade ediyor. Cep telefonunun hangi yaşta çocuğa verilmesi gerektiği konusunda ise yazar "Ne kadar geç o kadar iyi." manasına gelen sözler söylemektedir. Doğumdan itibaren çocuğun teknoloji, telefon ile etkileşimi yaşlara göre şu şekilde vermektedir: - 2 yaşından önce teknoloji uzak tutulmalı. - 3 yaşında bazı eğitim uygulamaları kullanılabilir. 3-5 yaş arasında en fazla günde 30 dakika kullanıma izin verilmeli. - Çocuk tek başına akıllı cihaz kullanmaya en erken 12 yaşında başlamalıdır. 10 yaş ve üstünde günde en fazla 1 saat, lisede olduğu yaşlarda günde en fazla 2 saat kullanımına izin verilmelidir. Salih Uyan, çocuğun sokak yerine telefonu seçiminin ciddi bir tehlike uyarısı olduğunu belirtmektedir. Telefon veya tablet gibi sürekli internete bağlı olan cihazların sürekli tehlikeye açık olduğu, bundan dolayı çocukların kullandıkları cihazlarda internet kullanımının sınırlandırılması gerektiğini söylüyor. Dördüncü bölüm "Televizyon ve Çocuklar" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde yazar, yaş aralıkları belirterek televizyonun zararlarına işaret ediyor. Burada beni oldukça etkileyen bir veri var. Sizlerle paylaşmak istiyorum: "Siz de mutlaka bir yerlerde şahit olmuşsunuzdur. 4 aylık bir çocuk büyük bir gürültüyle ağlamaya başladığında annesi bir müzik kanalını açar, sesini son perdeye getirir ve bebeğe, 'Aaaa, bak. Ne yapıyorlar?' gibi konuşmalarla bebeğin dikkatini televizyona çekmeye çalışır. "Bu yapılan hareket her ne kadar masum gibi gözükse de, şu ana kadar yapılan bilimsel araştırmalar bu davranışın bebeğin zihninde hasara yol açtığını göstermektedir. Çünkü 0-2 yaş arasındaki bebeklerin zihinsel çalışma şeklini düşündüğümüzde, durağan ve sakin görüntülere ve seslere ihtiyaçları oldukları görülür. "Oxford Universitesi'nde farmakoloji profesörü olan araştırmacı yazar Susan Greenfield bu alanda yaptığı araştırmalarla, teknolojinin çocukların beyninde hasara yol açtığını bilimsel olarak ispatlıyor." (s. 92) Evet, görüldüğü üzere 0-2 yaş arasındaki çocuğun dikkatini çekmek için izlettirilen aşırı renkli ve hareketli videolar beyin hasarı meydana getirebilir. Böyle bir tehlike sigaradan bile daha tehlikeli bir noktaya işaret ediyor. Sigara için yapılan bilgilendirici video, afiş gibi şeylerin çok daha fazlası teknoloji için evleviyetle yapılmalıdır. Konu buraya gelmişken şahsi olarak yiyecek konusunda da firmaların ciddi bir denetim, ailelerin de ciddi bir bilinçlendirilmeye ihtiyacı olduğunu, bunların sigaradan daha da zararlı olduğunu büyük harflerle belirtmek istiyorum. Yine erken yaşta çocuklara izletilen televizyon/telefonun dikkat eksikliği ve dil gelişimini de olumsuz etkilediği belirtilmektedir. Ayrıca fiziksel olarak hareketli olmaları gereken çağda çocuklara izlettirilenler onların hareketsiz kalmasına sebep olmaktadır. Tek amacı daha fazla izlenmek olan televizyon kanallarına çocukları emanet etmek, onları burada kontrolsüz bir şekilde uzun süreler bırakan anne babalar ile "çocuğuna bakmaktan usanarak yabancı bir aileye evlatlık veren anne babalar" arasında yazara göre "çok da fark yok"tur. Yine televizyonda var olan şiddet ve cinselliğin çocukları olumsuz şekilde etkilediği de belirtiliyor. Konu televizyonda olan şeylere geldiğine göre dizilerin çocuklardan uzak tutulması gerektiği konusunda ailelerin ciddi önlemler almaları gerektiğini düşünüyorum. Sadece diziler değil, reklamlar da son derece tehlikeli. Dizi ve reklamların vermek istediği mesajlar, senaryolarının iğrençliği bunlardan hem aileleri hem de çocukları uzak tutmak için yetersebep olarak duruyor. Dizi konusunda daha fazla bilgi için Murat Soner'in YouTube kanalına bakılmasını tavsiye ediyorum. Sadece dizi veya reklamlar değil, güya çocuklar için olduğu iddia edilen çizgi film ve animasyonların da içerik olarak son derece sıkıntılı olduğu yazarın üzerinde durduğu konular arasındadır. Subliminal mesajlar konusuna da değinen yazar, bu konuda birçok örnek vermektedir. Beşinci bölüm "İnternet ve Dil" başlığını taşımaktadır. Uyan, internetin konuşma ve yazma dilini yozlaştırdığı ve safiyetini olumsuz etkilediğine dair bir anıyla bölüme giriş yapmaktadır. Dil konusuna farklı bir açıdan daha değinen yazar, şöyle bir tespitte bulunuyor: Batı tasavvurumuz filmler ile oluşmakta, filmler ise çoğunlukla dublajlı izlenmektedir. Türkiye'de dublaj işini Türkçe'yi en güzel konuşan kişilerin yaptığı ifade edilerek, filmlerdeki bütün kişilerin sanki son derece nazik ve iyi bir şekilde konuştuğu izlenmine sebep olduğunu vurgulamaktadır. Bu da Avrupa, Amerika insanı hakkında yanlış izlenim ve düşüncelere sebep olmaktadır. Altıncı bölüm "Hangi Yaşta Hangi Teknoloji" başlığını taşıyor. Bu bölümde genel olarak belli yaş aralıkları arasında teknolojik cihazların kullandırılması, alınması gibi konular üzerinde durulmaktadır. Bu yaş aralıklarından en kritiği yazara göre 10-14 arasıdır. Bu yaş aralığında tabletin belki alınabileceği; ama telefon için erken olduğu vurgulanmaktadır. Yedinci bölüm "Sosyal Medya" başlığını taşımaktadır. Yazar bu bölümde sosyal medyanın tehlikeleri konusunda dikkatli olmak gerektiğini, çocuğu anne babadan daha fazla kimsenin düşünmeyeceğini, kişilerin istediği isim ve fotoğrafla sahte hesaplar açabildiği bir ortamda kontrolü elden bırakmamak gerektiğini, paylaşımlar konusunda çok çok dikkatli olunması gerektiğini, dijital izlerin kolay kolay temizlenmediğini, artık kişiyi tanımanın sosyal medya hesabına bakmakla mümkün olduğu gibi sosyal medyaya dair birçok yönden uyarılarda bulunmaktadır. Sekizinci bölüm "Oyunlar" başlığını taşımaktadır. Salih Uyan, bölüme üzgün çocukların sanal oyuna yönetilmesinin yanlış olduğuna işaret etmekle başlıyor. Üzgün olan çocuğa oyun değil, sevgi gösterilmesi gerektiğini belirtiyor. Oyunlarda yer alan şiddetin çocukları şiddete yöneltmediğini yapılan araştırmalarla ifade eden yazar, oyun konusunda şiddetten önce bağımlılık konusu üzerinde durulmasının gerektiğini ifade ediyor. Çocuğun bağımlı olduğunun anlaşılması noktasında birçok noktayı işaret eden yazara göre oyun kademeli olarak buraktırılmaya çalışılmalı, çocukla bütün süreç boyunca iletişim içinde olup, atılan adımların sebepleri anlatılmalıdır. Oyun oynama konusunda ideal olanın sadece hafta sonları belli bir süre olduğu ifade edilmektedir. Yazar özellikle oyunu azaltırken onun yerine daha iyi bir şeyin konulması gerektiğini de önemle ifade ediyor. Aslında bütün teknolojik cihazlar azaltılırken bu hususun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dokuzuncu bölüm "Çevrimiçi Güvenlik" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde çocukların şifrelerini kimseyle paylaşmaması gerektiği, alışveriş yaparken dikkatli olmaları gerektiği, antivirüs kullanmak gerektiği gibi konular üzerinde durulmaktadır. Onuncu bölüm "Siber Zorbalık" başlığını taşımaktadır. Bu bölüm gerçekten kitabın önemli bölümlerinden birisi. Çünkü teknoloji konusunda uyarı, bilgilendirme yapan kişilerin çoğu daha sanki bunlar yeni çıkmış da yeni tanıyoruz gibi bir düşünce içerisindeler. Ancak artık internet, sosyal medya, televizyon vb. yıllardır bizimle beraber. Onlarla yaşamayı, onları daha bilinçli kullanmayı ve onlar hakkında daha kapsamlı ve ufku geniş bilgiler vermeleri gerek. İşte bu bölüm tam da söz ettiğim ufuk genişliği ve uyarılarda bulunuyor. Artık sorunumuz sosyal medya, televizyon kullanılır mı değil, bunları nasıl daha iyi ve verimli, dikkatli kullanabiliriz düzeyinde olmalıdır. Örnekle anlatmak gerekirse Ramazan'da artık "Ne orucu bozar?" sorusu yerine "Orucu daha iyi nasıl tutabiliriz?" gibi bilinç sorularına geçilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Siber zorbalığın tanımı şöyle yapılmaktadır: "en genel anlamıyla interneti kullanarak hedef seçilen kişiye sürekli ve isteyerek zarar verme isteği". (s. 251) Çocukların bu konuda ciddi bir şekilde uyarılması gerektiği, herhangi bir şey yaşadıklarında ailesiyle paylaşmaları gerektiği üzerinde durulmaktadır. Siber zorbalık yüzünden yaşanan intiharlar ve cinsel istismar örnekleri verilerek konunun ciddi olduğu ve tedbirin üst düzeyde alınması gerektiği yazarın ısrarlı vurguları arasındadır. On birinci bölüm "Güvenli İnternet Hizmeti" başlığını taşımakta ve Türk Telekom'un sunduğu hizmetin tanıtım yazısı aktarılmaktadır. Son bölüm olan "Dijital Vatandaşlık Sözleşmeleri"nde çocuk ve ebeveynler için kitap boyunca yapılan uyarılar sözleşme formatına getirilmiş hâlde sunulmaktadır. Hayatımızın içine girip vazgeçilmezlerimiz hâline gelen televizyon, internet, telefon, sosyal medya ve oyunların kullanımı, çocukların bunları nasıl kullanmaları gerektiğine dair birçok değerli bilgi ve öneri içeren "E-beveyn Olmak" kitabı, teknoloji bilincine doğru giden yolda anne babalara, eğitimcilere başlangıç kitabı olarak tavsiye edilebilir. Bu incelemeyi medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/e-beveyn-olmak-...
E-Beveyn Olmak
E-Beveyn OlmakSalih Uyan · Babıali Kültür Yayıncılığı · 2014558 okunma
493 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.