Gönderi

800 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 17 days
Merhabalar herkese, Bu ay #okudukokuyoruz grubumuzla beraber okuduğumuz bu kitaba nasıl yorum yapacağımı bilemedim doğrusu. Yazarın deyimiyle "bu çok uzun bir roman" olduğu gibi yorumunun da uzun olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak ben elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Özlü olmanın değerine inanan yazar, kitabı sadelik ve basitlik anlayışıyla otobiyografik roman olarak -duygular kendine ait olmakla beraber kurgusunda çevresindeki insanların hayatlarından da esintiler alarak- yazmış. İsmini de Spinoza’nın Etika’sından almış. Kitabın dili sade ve akıcı ancak bazı bölümlerde konuyu ve yapılan konuşmaları, kitabın konusunun geçtiği dönemin sanat anlayışına yön veren sanatçılar ve eserleri ya da akımlar üzerine olduğu için anlatılanı gözünde canlandırabilmek, anlamak adına araştırma yapma ihtiyacı hissediyor insan.Biraz da genel kültür bilgisi oluyor. Konusuna gelecek olursak, insanın en büyük esareti olan duyguları ve bu duyguların fıtri olarak var olanla beraber nasıl geliştiği üzerine genel anlamda. Bunu da bedeniyle aşağılanıp ruhuyla acıyı çeken, kendisi gibi olamayıp -olmak istemeyip- hayalinde kendini başkalarının yerinde canlandırarak mutlu olabilen, ruhu incinmiş bir çocuk olan Philip’in kendini bulma yolculuğuna konuk olarak okuyoruz. Bu süreçte Philip’in karşılaştığı farklı insanlar da farklı esaretleri temsil ediyor. Örneğin Hayward karakteri, miskinliğini edebiyat, sanat ve felsefeyle idealize ederek kendini kandıran bir tipleme. Philip üzerinden -insanlara ve toplumlara bakış açısıyla ya da başkalarının düşüncelerini benimseyip idealize ederek hayatının merkezi haline getirmekle neleri göz ardı ettiğiyle vs- düşüncenin esaretini okuyoruz. Çünkü Philip, herkesten ve her şeyden çok çabuk etkileniyor. Birisinin ona bir şeyi ballandıra ballandıra anlatmasıyla aradığı güzelliğin o olduğuna, onu elde ederse çok mutlu olacağına, hayatının amacının o olduğuna inanması çok sürmüyor. Sürü psikolojisiyle oluşan düşünce esaretini; edebi zevkin popülariteye bağlı olarak nasıl şekil aldığı, bilgi ve çevreyle gelişen değişim ve değişimi kendisiyle aynı yönde olmayanları küçümseme yanılgısıyla ya da bilginin doğruluğunun değil de bilgiyi verenin özgüveni ve savunmasının insan üzerindeki etkisinin esas alınması yanılgısıyla anlatıyor. Yine insanın hayat mücadelesinin düşüncelerine oradan da yüzüne yansımasını, insanın kendini objektif olarak değerlendirebilmesi için somut bir acı yaşaması gerektiğini, çabanın yeteneksizliğe faydası olmadığının ayırdına varmayı -kuru inattan vazgeçmek için- , acı çekmek yetmiyormuş gibi kendisine acı çektirmekten geri duramamayı, başına gelecekleri hissedip yine de kendini yaptığı şeyden alıkoyamamayı vs. pek çok duygunun esiri olmayı okuyoruz. Duygularının merhametine sığınmış, nereden eserse oraya savrulan bir çocuk olarak zamanla yarışır gibi kendini bulma öyküsünde, güzelliğin ve hazzın peşinde koşarken hayatın karşısına çıkardıkları ile onun gerçeklerine alışmaya başlayıp yine güzellikten haz duyarken artık gerçekler karşısında tiksinti duymadan, kabullenişle hatta içine girerek yaşamayı öğrenen Philip, peşinde koştuklarının kendi istekleri değil de başkalarının etkisiyle istedikleri olduğu ayırdına varıyor sonunda. Bu süreçte -okuyacak olanlar için söylüyorum- çokça üzülüp daha fazla sinirlenerek ve en sonunda gelen bir rahatlamayla kitabı bitireceksiniz. Buraya kadar okuduysanız kitap gerçekten çok güzel. Kesinlikle tavsiye ederim..
W. Somerset Maugham
W. Somerset Maugham
İnsanın Esareti
İnsanın EsaretiW. Somerset Maugham · İş Bankası Kültür Yayınları · 2021793 okunma
··
1 plus 1
·
989 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.