Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

değerin pahayı aştığı yere nasıl sürgün edildim?
(Uzun olduğundan bu şiiri kendim için paylaşıyorum. Yaklaşık on sene önce Eskişehir'de, Anadolu Üniversitesi'nin kütüphanesinde, benim için zor bir depresyon zamanında okumuştum Zahit Atam'ın Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması kitabını. Gariptir, belki tamamen duygusallık, belki şiir gerçekten çok güzel ; ama on yıldır okuduğum onca şeye rağmen bu şiiri bir türlü unutamadım. Lafı uzatmayayım, okuyan ve benimle hemdert olan olursa, o insana en derin saygılarımla...) bazen düşünürüm aslında bazeni eksik oldu belki de bu yüzden yanlış oldu nedense ben sürekli düşünürüm birikir bende tanık olduklarım ve yaşadıklarım birden boğulurum derin hisler içinde yaşanılanların altında yaşantılar üstüme dökülür gayri yeni bir ahlak kurmak için yollara düşmenin zamanıdır bilirim çıkış yoktur buradan önce çekeceksin tefekkürün yükünü yığılmış yaşanmışların öteledikleri hesap sormaya çağırır insanı nedir ne değildir diyeceksin kendine ruhunun derinliklerinde tartıya koyacaksın kendini ne kaçacak bir ahali ne sığınacak bir sevdan var artık ne de kalabalıkların içinde kaybolarak kurtulabilirsin kendinden kendi içinde yarattığın benlikten gayrı sarsılmak için düşmüştün yollara bir sürgün gibi ne ötelenecek bir şey kaldı ne de kaçamak uğraşların sağladığı kovuklara sığınabilirsin artık söylenememiş sözlerin ağırlığını taşıyorsun nicedir sessiz uzlaşımlarda eprimiş ruhunun baskısını hissediyorsun artık yorgun düştün sana el olanların bağrışları altında koşturmaktan hala kulaklarında uğulduyor söz patlamasının savurgan kelimeleri tedirgin bakıyorsun özensiz kelimelerin yığınına hayatın duyumsanmamış derinliğinin eşiğindesin artık ruhunun izlerini taşımayan söyleşilerin kimliksizliğinde tükettin günlerini anık paylaşamadığın sessizliklerde boğuldun yetti artık karşındakinin yanında sessizliğinde akıttığın gözyaşları ruhun kendini dinlemeye aç ve muhtaç kendi dinleyememekten yorgunsun gayrı yeter artık dinlediklerin gayrı yeter edinilmiş bilgeliklerin showları bilmedin mi ki sen kendine sürgünsün yalanın geçmediği diyarlara sürgün kaçış yok kendi ellerinle tıkadın bütün kovukları sana rağmen senin ruhun eline sazı aldı sahte kurtarıcılara sığınmaktan azat oldun "paylaşılan yalanlar" sen üretmesen de azap oldu artık ruhun kendini dinlemeye muhtaç kaçmaktan değil kaçamamaktan yorgunsun söz ötekinin bitkinidir diyan terk et ki kendi yasalanm bulasın artık cinayetten yoruldun insan ruhunun katledildiği masalara sürgündün nedamet getirme ama ama aldın yükünü şimdi işleme sükutun isyanına sığınma vaktidir zamanın ötelediği seni bulmak için diyarlar aşman gerekli söylevlerin değil insani çığlıklann yurduna sığınmalısın en masum itiraflann yapılacağı yerde maverasın artık yenilmemek ve teslim olmamak için geri çekil hoş cenge çıkmaktan da nefret edersin nefsin banşa aç ruhun kanlı diyarlarda geziyor herkesin kendinden kaçacağı yerlerde kendinle çatışmak için: ilişkilerin tükettiği sıradanlık içinde kaybolmamak ... mekanın boğucu tekdüzeliğine selam vermek yaraşmaz herkese doyurmuyor uzlaşmaların yığınağı artık seni nasıl oldu bilemedin niçin sorusunun benliğini kaplaması ihtiyaçlann boğdu seni gençliğin bedensel hafif ruhani girişimcilikleri birer suç ortaklıklanna dönmüş masalardaki tanıklıkların nasıl da bilemeden içinden yükselen sesin itirazlanm ... keşfedemedin kendini gayri yollara düşme zamanı geldi demişti seferi olmak kendinden göçle başlar bilemezsin gitgide uzaklaştın hemen yam başındaki ellerden fark edemeden ötekilerden ötekileştiğini gitgide kalabalık masalarda yalmzlaştın perdede gördüklerinle ruh arkadaşlığı masandakilerden daha da yakınlaştı sana hayal dünyanı ele geçirdiler önce sordun nasıl oldu diye tasavvurunu kaybettin önce esirleştirdiler onu esarete isyan etme isteğinin ötesi sürgündür yıkık kentlerin içinden geçerek sevilesiz sakinlerin sevimli yüzlerindeki suretleri kaybettin önce yorgunluk nedir bilmeden gidecek heyecanla cezalandınldın önce yola çıkmaya yazgılı oldun yazgısızlığın rehberliğinde yaratmak için değil keşfetmek için bakmaya başladın bildin ki bildiklerin toprağı eşeledikçe kayboluyor bildin ki bildiklerinin yanıtları yetmiyor böğründeki ağırlık rehberlik için zorluyor taşımadıklarını arıyorsun aradın ki onların mahiyetini cevapsız yollarda kaybolarak çıkacaksın meydanlara o meydanlar ki olmayan meydanların kahramanlarıyla doludur silik insanların sığındıkları limanların gür sesle bağıran muktedirleri sarsmaz oldu seni gidecek bir yol bulamadın onlann ardında kendini ararken kendine mahkum oldun bilmezsin kendini kendini bilmek içindi seferiliğin yola çıkmadan önce dökündün üstündekileri yok pahasına değerin pahayı aştığı yere gitmeye mahkum oldun eğlence bitti artık ruhun kelepçelendi kendine direnecek kadar güçsüz değilsin artık yitmedin ama kendini de bulmadın kendinle yüzleşecek kadar güçlü müsün? mutsuzluğa doyum kendini bulman için güçlendiriyor seni mevzilerini pekiştirirken tatminin atıllaştırıcı gücünün boyunduruğundan kurtul özgürlüğü istiyorum diyordun insanların arasında kayboldukça ruhun bedenine esir oldu kutsanmış bedenlerin yok ettiği ruhlar arasında gezinirken bedenin herhalde örselenmiş olduğu için elindeki tek kıymetlin ruhun kalmıştı ne kaçacak bir mirasın var ne doyuracak bir hamin şimdi kendine sürgünsün yoklukla doyacak kadar açsın kendine tamahkarlık tanrım ne büyük çelişki kendine açlıkla beslenince büyüyorsun nesnene yönelttiğinde ruhen ölüyorsun ne öteki diyarlara açım ne gezip görmek için düşülen yollarda kendimden kaçarken mutluyu oynayabilirim artık ben kendini dinlemeli ki "hayır diyebilsin" demem o ki yani ortak aklın olmadığı mekanlarda ortak istemlerde ortaklık kuruluyor nesnene ne kadar yakınlaşırsan nesnenin o kadar kıymetsiz olduğunu anlıyorsun nesnenin değerini artıran kolektifleştirilmiş histeri kendine sürgünlük histerik yücelere karşı tek silahın oysa silahlardan her zaman nefret etmiştin bir tavuğun kesilmesine bakamayan sen şimdi çölde oruç tutup nefsini dinlendirmek için kendine savaş açtın ne kendini dinlemeyi yücelttin ne bulacağın kendinden eminsin ama kendini onlara teslim edecek kadar kendinden vazgeçemedin demek gizlice sorarsın kendine ve belki de hiç bilemeyeceksin niçin sürüleşemiyorum diye bugüne değil tarihe adanmak şimdiye değil geçmişe yazgılı olmak benine teslim olmamak için benini bulmak belki de iktidann tasallutundan benini korumak hiçbir zaman bilemedin içinden niçin? sorusu nasıl filizlendi her sığındığın toplulukta tam en heyecanlı anda basit bir boşluk olarak karşına çıktı: niçin? yanıtı bulamadığında ilk önceleri sürüye uymaya çabaladın ama teskin değil ajite oldun sığınaklarında kanlı rüyalarla uyandın ruhunun parçalanmış al yanaktan isyanını pekiştirdi muhtemeldir ki yalan söylememek için tek çare yalana ihtiyaç duymamak o da yoklukla doyacak kadar kanaatkar olmaktan başka yolu olmayan bir şey kendinle tatmin olmadıktan sonra tatmin nesnelerinin kölesi olmaktan çıkar yol yok gayri bilirsin gariptir nefsini köreltmedin açlıktan kınlıyorsun aksine sadece nefsin ruhunla banştı nefsin açlığı ruhunun açlığına dönüştü beslemek için güçsüzsün niçinlerin bütün sofradakileri yiyip tüketti niyedir bilmiyorum sofradaki her şey dönüşüyor bir koca başlı ? ne dönüşüyor niçin niçin dedikçe yöneldiğin her şey diyar değiştirip çöle sürükleniyor seferiliğin böyle başladı açlığın başka türlü doymaz artık meydan okuyarak yola çıkmadın ama meydan okumadan yolunda gidemedin de kendini ispatlamak zorunda değildin ama ispatsız da hiçbir şeye inanamadın yanıtsız sorular sürükledi seni çöle tuzaklann ve yalanların mekanına sannlann ve hezeyanların mekanına edinilmiş bilgeliklerin sessizliklerin diyanna her sesin çatallanıp başkalaştığı insanın susuzluktan kınldığı mekana kendi gölgenden gayri başka bir serinlik bulamadın gittin ama sevdin de orayı alaycı kahkahalar diyarı değil orası sessiz gülümsemelerin donuk bakışların işitilmez çığlıkların diyarı sevdin diyarını nefsini terbiye ederken gayri artık boyun eğerek madalyaya ihtiyacın yok kolektif yalanların ironinin rahatlatıcı sahte yüceltimlerinin süslü imgelerin büyük keşif olarak sunulan kreasyonlar mutlu mesut yaşanan karşılıklı insan esir etme ayinleri sefam olsun diyecek bir ahlaki yitiklik uçucu erdemler iktidara yamanarak elde edilecek yandaşlık gücü kendini muktedir hissetmek için "ötekini beslemek" gücünü görmek için cumaya diklenmek hayran olduğun için körleşmek tükenecek sevdaların neferi olmak hissetmediğin tutkunun esiri olmak :varlık özgürlükten korkmayacak kadar ona aşık olmalı :kölelik mi? nefsi tok olmayanın kamı aç olur :özgürlük mü? kendinden kaçamadığın yerlerde atılacak gücü bulmak (Zahit Atam, Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması kitabından )
·
277 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.