Gönderi

"Lütfen bunu iyi düşün Azra. Sevginin kaynağını karşındaki insan zannedersen ona köle olursun. Sevginin kaynağı sensin. Yaratan sana vermiş o kaynağı. Özgür yaratılmış bir ruh olduğun halde, neden başkasına köle olasın?" "Ben kimseye köle olmam" dedi yine o kibirli tavrıyla. "Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun daha.”" "Bence sen de bilmiyorsun kim olduğunu" dedim. "Ben karşımda bir köle görüyorum sadece." Yumruklarını sıktığını fark ettim o an. Esaslı bir yumruk atacak gibi görünüyordu. İçindeki çıbana dokunduğumu hissettim. Canı çok yanmıştı belli ki. O da benim canımı yakmak isteyecekti elbette ama yumruklarından başka silahı olmadığını düşünüyordu ne yazık ki. Bana vurmamak için dudaklarını ısırdığını görebiliyordum Tırnaklarını avuçlarına saplamıştı adeta. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Yüzünü ellerinin arasına alıp gizledi kendini. Teselli etmek için ne koluna dokundum ne de susmasını istedim ondan. Dilediği kadar ağlamasına izin verip bekledim. Çünkü bu kez kendine kızdığı için değil, her şeyin farkında olduğu için ağlıyordu. "Kusura bakma" dedi kendini toparlamaya başladığında. Ayağa kalkıp çantasını astı omzuna. Elini uzattı, yüzünü yerden kaldırmadan. "Teşekkür ederim. Nasılsa bir daha görüşmeyeceğiz. Siz beni tanımıyorsunuz, ben de sizi. Sadece isimlerimizi biliyoruz. Öyle de kalsın zaten. Değişik bir karşılaşma oldu bu böyle, tesadüf işte. O kadar utanıyordu ki tanımadığı bir adamın karşısında bu kadar güçsüz ve çaresiz görünmekten, beni hayatının sonuna kadar görmek istemediğini söylemeye çalışıyor, giderken yine kibirli bir tavırla kırılan onurunu kendince kurtarabilmek için uğraşıyordu. Onu anlayışla karşıladım. "Nasıl istersen" dedim. "Istediğin gibi olsun. Yalnız hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Bence sen de bunu unutma olur mu?"
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.