Gönderi

Kibirli İnsanların Akıbeti
🌹🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🌹 Kibir ve iyiliği başa kakmak hakkında ayet ve hadisler. 1. Ebû Zer’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurdu: “Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için elîm (can yakıcı) bir azap vardır.” Râvî dedi ki: Resûlullah bu cümleyi üç kere tekrarladı. Sonra Ebû Zer (r.a): “–O hâlde bu kimseler tam bir mahrumiyete ve hüsrana uğramışlardır. Onlar kimlerdir, ey Allah’ın Resûlü?” diye sordu. Resûl-i Ekrem de: “–Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyata satmaya çalışandır” cevabını verdi. (Müslim, Îmân, 171. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Libâs, 25/4087; Tirmizî, Büyû’, 5/1211; Nesâî, Zekât, 69; Büyû’, 5; Zînet, 103; İbn-i Mâce, Ticârât, 30) 2. Seleme bin Ekva’ (r.a) der ki: Resûlullah şöyle buyurdu: “Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlim ve cebbârlar grubuna kaydedilir. Böylece onlara verilen ceza buna da verilir.” (Tirmizî, Birr, 61/2000) 3. Hârise bin Vehb el-Huzâî’den (r.a) rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Size Cennetlikleri haber vereyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin ehemmiyet vermediği, fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir. Size Cehennemliklerin kimler olduğunu haber vereyim mi? Bütün katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî, Edeb, 61; Eymân, 9; Tefsîr, 68/1; Müslim, Cennet, 47. Ayrıca bkz. Tirmizî, Cehennem, 13; İbn-i Mâce, Zühd, 4) 4. Amr bin Şuayb (r.a) babasından, o da dedesinden rivâyet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Mütekebbirler/kibirli kimseler, kıyâmet gününde insan sûretinde küçük ve kırmızı karıncalar kadar haşrolunacaklardır. Zillet her taraflarından onları saracaktır. Cehennemdeki “Bûles” adı verilen bir zindana sürükleneceklerdir. Onları ateşlerin ateşi kuşatacak ve Cehennem ehlinin Tînetü’l-habâl denilen kan, irin ve pisliklerinden içirileceklerdir.” (Tirmizî, Kıyamet, 47/2492; Ahmed, II, 179; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 557) 🌹🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🌹 HADİSLERİN AÇIKLAMASI Bir kısım büyük günahlar vardır ki, kıyâmet günü Cenâb-ı Hak onları işleyenlerle konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları tezkiye edip temize çıkarmayacaktır. Birinci hadisimizde Allah Resûlü, bu şekilde karşılık bulacak günahların bir kısmını zikretmiştir. Ehemmiyetine binâen de verilecek cezayı üç defâ tekrar etmiştir. Hakikaten bu duruma düşen bedbahtlar, Ebû Zer’in (r.a) ifade ettiği gibi tam mânâsıyla mahrûmiyete ve hüsrâna uğramışlar, çok ağır bir cezaya çarptırılmışlardır. Böyleleri, Allah’ın gazabını hak eder, şiddetle cezalandırılır ve neticede Cehenneme müstahak olurlar. Allah Teâlâ’nın bir kimseyle konuşmaması, ona yüz vermemesi, sâlih kullarına gösterdiği kabulü ve hoşnutluğu ona göstermemesi, o kişiye fayda sağlayacak ve onu memnun edecek sözler söylememesi demektir. Cenâb-ı Hakk’ın bir kimsenin yüzüne bakmaması, ondan yüz çevirmesi, ona lûtuf ve merhametiyle muamele etmemesi mânâsına gelir. Allah Teâlâ’nın bir kimseyi temize çıkarmaması da, o kişiyi günah kirlerinden ve ceza görmesine sebep olacak kötülüklerden arındırmaması demek olur. İşte bu büyük cezaya çarptırılacak olan mahrumlar; kibirli, iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyatla satmaya çalışan kimselerdir. 🌹🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🌹 ALLAH’IN YASAKLADIĞI HUY Kibir, Allah’ın hiç sevmediği ve şiddetle yasakladığı büyük günahlardan biridir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Kibirlenip de insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman 31/18) “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!” (İsrâ 17/37) Büyüklük Allah’a mahsus bir vasıftır. İnsanın kibirlenmesi, Allah’a ait bir vasfı kendisinde görmeye çalışmasıdır ki son derece yanlış bir anlayış ve insanın haddini bilmemesidir. Zira insanın inkâr edilemeyecek derecede bâriz olan şu vasıfları, devamlı onun eksikliğini ortaya koyup durmaktadır: Acziyet, za’fiyet, yanılma, unutma, câhillik, zulüm, acelecilik, cimrilik, menfaatine düşkünlük, nankörlük… Yaratılış safhaları ve hayatının sonu îtibâriyle de insanın övünülecek bir tarafının olmadığı açıktır. Dolayısıyla kibirlenmek ona yakışan bir davranış değildir. Allah Teâlâ bir kişiye maddî mânevî nimetler lûtfetmişse, onun gurur ve kibire kapılması değil, her şeyi veren Cenâb-ı Hakk’a şükretmesi îcab eder. Zira kulluğa yakışan tevâzû ve şükürdür. Bir kulun kendisinden daha az lûtfa mazhar olmuş kişileri hor ve hakîr görmesi, her şeyden önce Cenâb-ı Hakk’a saygısızlık olur. Kibir, insan için en büyük nefs âfetlerindendir. Kibre dûçâr olup şöhret sevdâsına tutulan bir kişi, pek çok zulümler işler de farkında bile olmaz. Netîcede kendisini alçaltıp rezil eder ve zâlimlerden olur. Nitekim ikinci hadis-i şerifte: “Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlim cebbârlar grubuna kaydedilir. Böylece onlara verilen ceza buna da verilir” buyrulmuştur. Kişinin büyüklenip kendisini olduğundan üstün görmesi, kendini beğenmesi ve nefsini palazlandırıp herkesten kıymetli olduğuna inanması, onu acı bir âkıbete sürüklemektedir. Bir kimse bu kibir ve böbürlenme hâlini ilerletirse, sonunda zâlimler ve mütekebbirler dîvânına kaydedilir ve onlarla birlikte esfel-i sâfilîne yuvarlanır. Firavun, Kârûn ve Hâmân’a verilen ceza ona da verilir. 🌹🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🌹 KİBİRLİLİK KENDİNİ BEĞENMİŞLİK . Kibirlilik ve kendini beğenmişlik, insanların sadece duygu ve düşüncelerinde değil, aynı zamanda tavır ve davranışlarında, giyim kuşamlarında da kendini gösterir. Bu niyetle yapıldığında, elbiseyi eteği yerde sürünecek derecede uzatmak ve sürümek, bunun tezâhürlerinden biridir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Allah Teâlâ, böbürlenerek elbisesini yerde sürüyen kimsenin kıyamet günü yüzüne bakmaz.” (Buhârî, Libâs, 1, 2, 5; Fedâilü’s-sahâbe, 5; Müslim, Libâs, 42-48) Ancak kibir duygusuna kapılmadan güzel elbise ve ayakkabı giymekte bir beis yoktur. Giyilen güzel şeyler kibirlenmeye, gururlanmaya yol açarsa, o zaman sakıncalı olur. İnsan; kibirlenmek, farklı olduğunu hissettirmek, çalımlı çalımlı yürümek için değil, Allah’ın verdiği nimetin üzerinde görülmesi ve O’nun lûtuflarına şükretmek için güzel giyinmelidir. Güzel ve yeni bir elbise giyince de Efendimiz’in tavsiyesi üzerine hamd edip fazla elbiselerini muhtaçlara vermelidir. (Tirmizî, Deavât, 107/3560) Âlimlerimiz, Sünnet’e uygun olan giyinme tarzının elbiseyi baldırlara kadar uzatmak olduğunu söyler, topuklara kadar inmesini ise câiz görürler. Kibir düşüncesi olmasa bile elbisenin topuklardan aşağı inmesini de, Resûlullah’ın yasağına ters düşeceği için mekruh kabul ederler. Resûlullah Efendimiz şöyle buyurur: “Bir Müslümanın güzelce giyinmesi, elbisesinin eteklerinin baldırlarını örtecek şekilde olmasıyladır. Elbisesini topuklarına kadar uzatmasında bir günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan kısım ise ateştedir. Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz.” (Ebû Dâvud, Libâs, 27/4093. Ayrı-ca bkz. İbn-i Mâce, Libâs, 8; Muvatta’, Libâs, 12) “…Elbisenin eteklerini dizinin aşağı tarafına kadar kaldır. Eğer bundan hoşlanmazsan topuklarına kadar indir. Fakat elbiseni yerde sürünecek kadar uzatma, çünkü bu kibirden ve kendini beğenmekten ileri gelir; Allah kibirlenip kendini beğenenleri sevmez...” (Ebû Dâvud, Libâs, 25/4084)
··
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.