Gönderi

Orucu Kasten Bozmanın Kefareti 61 Gün mü? -Hadislerin Yanlış Anlaşılması-
Kasdî olarak orucunu bozan kimseye, kefâret gerektiği yaygın bir kanâattir. Buna da, -Hadîs külliyâtının çoğunda birtakım farklılıklar ve çelişkilerle rivâyet edilen- özetle şu meâlde bir Hadîs sebeb olmuştur: “Ramazan ayı'nda karisiyla cinsî münasebette bulunan ve Resûlullâh'a gelerek kendisine Allâh'ın hükmünü uygulamasını isteyen bir kişiye Resûlullâh, -kefâret olarak- bir köle/câriye âzâd etmesini söyler; adam buna gücü yetmeyeceğini ifade edince, peşpeşe iki ay oruc tutmasını söyler; adamın, zâten bu durumun oruç yüzünden başına geldiğini hatırlatması üzerine de, altmış miskîni (veyâ fakâri) doyurmasını söyler; adam buna da imkânının bulunmadığını ifâde edince, Resûlullâh ona bir zenbil hurma vererek, miskînlere-fakîrlere yedirmesini söyler; adamın Medine'de kendisinden daha miskîn-fakîr kimse bulunmadığını, hattâ aç sabahladıklarını belirtmesi üzerine de, Resûlullâh, onu [hurmaları], ailesiyle birlikte kendisinin yemesini söyler”. (E.Ö) • Âlimlerin ba‘zıları -Hadîs'in lafzını/zâhirini esâs alarak- sâdece orucunu cimâ [cinsel ilişki] yoluyla bozan kimseye; ba‘zıları ise –aynı Hadîs'i delîl getirerek ve kıyasla- hasta ve seferde olmadığı, bir mâzereti de bulunmadığı hâlde herhangi bir şekilde kasdî olarak orucunu bozan herkese kefâretin (-ki Hadîs'te zikredildiği üzere bir köle-câriye âzâd etmek, ona gücü yetmiyorsa iki ay oruç tutmak, ona da gücü yetmiyorsa altmış miskîni veyâ fakîri doyurmaktır-) farz olduğunu söylemişlerdir. Ba'zi âlimler ise, her ne şekilde olursa olsun orucunu bozan kimseye kefâret gerekmediğini ifade etmişlerdir, ki bizce de doğru ve Kur'ân'a uygun olan budur. Zikri geçen Hadîs'in/rivâyetin tüm versiyonları incelendiğinde ve baş tarafı tesbit edildiğinde, hâdisenin şu şekilde cereyan ettiği anlaşılır: Sözkonusu kişi, sırf oruç tutabilmek için -Ramazan ayına mahsûs olmak üzere- hanımına zıhâr yapar, fakat yine de (ba'zi rivâyetlere göre gündüz, ba'zılarına göre ise gece (leylen-leyleten]) dayanamayıp karısıyla cinsî münasebette bulunarak zıhârını bozar ve Resûlullâh'a müracaat eder; Resûlullâh da tabii olarak, Kur'ân'ın hükmü olan zıhâr kefâretini (bkz. Mücâdele: 3-4) uygular. (E.Ö) •Orucunu kasden bozan kimseye kefâret gerektiği iddiâsı, hâdisenin Ramazan ayı’nda cereyân etmesi sebebiyle mes’eleyi karıştırmaktan; derinlemesine incelemeden Resûlullâh'ın tatbik ettiği kefâretin oruc kefâreti olduğunu varsaymaktan kaynaklanmıştır. Aslında, kefârete delil olarak ileri sürülen Hadis dahi bu iddiâyı desteklemez; şöyle ki (E.Ö): •A) Hadîs'in baş tarafı tesbit edildiğinde, hâdisenin zıhârla ilgili olduğu net olarak ortaya çıkmaktadır. Zira, Hadis'te zikri geçen kişi, sırf oruc tutabilmek için -Ramazan ayı'na mahsûs olmak üzere- hanımına zıhâr yaptığını, fakat dayanamayıp hanımıyla cimâ etmek [cinsel ilişkiye girmek] suretiyle zıhârını bozduğunu açıkça ifâde etmektedir. B) Sözkonusu Hadîs'in versiyonları, Hadîs kitâblarının ba’zılarında “Kitâbu't-Talaq, Babu'z-Zuhâr”da geçiyor; ki bu da, rivâyette anlatılan hâdisenin orucla değil, zıhârla ilgili olduğuna delâlet eder. C) Adamın, -zikri geçen Hadis'teki- "Zaten bu durum oruc yüzünden başıma geldi" sözü de, mes'elenin zıhârla ilgili olduğunu gösterir. Yâni, adam demek istiyor ki: "Ben aşırı zaafım sebebiyle bir aylık Ramazan orucunu bile tutamaz iken, sırf Ramazan orucunu tutabilmek için karıma zuhâr yapmış ve buna rağmen dayanamayıp zıhârımı bozmuş iken, sen benden Ramazan orucuna ilaveten iki ay daha oruc tutmamı istiyorsun; hiç olacak şeymi?!" D) Zikri geçen rivâyetin ba`zı versiyonlarında adam, hanımıyla cinsel ilişkiye geceleyin [ley- len-leyleten] girdiğini açıkça belirtir, ki bu durumda adamın orucu, Oruç gecesi kadınlarınızla cinsel ilişkiye girmeniz helål kılındı. (...) Artık (oruc gecelerinde) onlarla cinsel ilişkiye girebilirsiniz (Bakara: 187) âyeti gereği zâten bozulmamış, Resûlullâh'ın tatbik ettiği kefaret de doğal olarak zıhâr kefâreti (bkz. Mücâdele: 3-4) olmuş olur. E) Ayrıca, Hadis'in hiçbir versiyonunda Resûlullâh adama, “Sen orucunu kasden bozmuşsun, bunun kefâreti de iki ay oruc tutmaktır" veya "Orucunu kasden bozan kimseye iki ay kefâret gerekir dememiştir. F) Hadîs'te zikri geçen kişi, hanımıyla gündüz cimâ etmiş (cinsel ilişkiye girmiş) olsaydı bile, yine kefâret gerekmezdi; zîrâ aynı rivâyetin ba'zı versiyonlarında Resûlullâh'ın adama, bir gün oruc tutmasını/kazâ etmesini emrettiği de kayıtlıdır. Zâten Kur’ân'a göre, oruc için hiçbir durumda kefaret [iki ay oruc tutmak] gerekmez. Netice olarak, -baʼzı âlimlerin de isabetle kaydettikleri üzere- Ramazan orucunu kasden bozan veyâ hiç tutmayan (-ki sonuç itibâriyle Ramazan orucunu kasden bozmakla hiç tutmamak arasında bir fark yoktur-) kimseye, kefaret gerekmez. Bu durumdaki kişi, öncelikle günahkâr olur ve tevbe etmesi gerekir; ikinci olarak da bozduğu veyâ tutmadığı orucları hem günü-gününe kazâ etmekle, hem de bozduğu veyâ tutmadığı her gün için bir miskîn doyumu fidye vermekle yükümlü olur. Ayrıca krs. Bakara: 184, not: 238. (E.Ö) Yazan: Ertuğrul Özalp Kaynak: Muhtasar Hak Dini Kur'ân Dili Meal Tefsir, Elmalılı Hamdi Yazır, İşaret Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2013. Hazırlayan ve Notlandıran: Ertuğrul Özalp
·
126 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.