Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

472 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
İBN İSHAK, HZ. MUHAMMED ve TARİHİN ÖRTÜLEN YÜZÜ İLE İLGİLİ İNCELEME
Hristiyan ve İslam kaynakları “İbrahim’in, Musa’nın dini, yani ‘Tevrat-Zebur’ tahrif edildi, Kuran / İncil ise onların tahrif edilmemiş / bozulmamış halidir” diyorlar. Yahudi din ve bilim insanları ise, “Tevrat-Zebur” zaten Allah kelamı değil, Yahudi kavminin İbrahim’den sonraki tarihidir, geçmişidir, Musa’ya inen on cümleden oluşan, on emir dışında Yahudi kavmine Allah ayet indirmemiştir” diyorlar. Arkeoloji ve Tarih bilimi verileri ise, bahsi geçen Musa başta olmak üzere, bu kaynaklardaki çoğu bilginin doğruluğunu desteklememektedir. Kur’an’da, Tevrat çoğu İncil’le birlikte olmak üzere on altı âyette on sekiz defa geçiyor ve hepimizin adı sanı “Yakup, İsa, Musa, Davut, Süleyman” vs gibi Yahudi adları. Tarih’in babası sayılan Herodotos Tevrat-Zebur ve Yahudi Kavmini ciddiye alınmayacak kadar, küçük ve önemsiz bir topluluk olarak görmüş olmalı ki, Tarih kitabında onlardan hiç söz etmemiş, ya da bunu ben fark edemedim. Son yirmi yılda, yaşadıklarımızı anlamak için, önce dinleri, inançları, tapınmanın, biat etmenin temelini, sebeplerini anlamak gerektiği kanaati edindim Önce Herodot’un Tarih’i, Homeros’un İlyada’sı, Tevrat-Zebur ve İncil’de okudum. Kuran, hadis kitapları ve İmam-ı Gazali’nin İhya-u Ulumi-din’ini ise çocuğumdan beri, defalarca okudum. İbn’i İshak’ın Hz. Muhammed’i, İslam peygamberi Hz. Muhammed hakkında ilk tarih çalışmasıdır ve bazı kısımları sansürlenerek İbn Hişam’a tekrar yazdırılan sürümü, bütün İslam yazılı kaynaklarının temelini oluşturur. Maalesef o sansürlenen asıl kaynak tamamen ortadan kaldırılıp imha edildiğinden, bu eserde ancak ondan bulunabilen kalıntılardan oluşturulmuş, eksikleri olan bir kaynaktır. 3500 yıllık bir dönemde bulunduğumuz coğrafya ve bu coğrafyadaki sosyal hayat, yaşama, yönetim, beslenme, gelenek göreneklerle, kadın erkek ilişkileriyle ilgili eşsiz, benzersiz kaynaklardır bunlar. Bize anlatılanlarla Yahudilerin elinde bulunan Tevrat-Zebur, İncil’in ne kadar farklı, hatta alakasız olduğunu görmekten dolayı hayretler içinde kaldım. Yahudi tarih yazıcıları kendi krallarını lanetlerken, Hristiyan ve İslam neden onları yüceltir? Sorusuna maalesef bir cevap bulamadım... “Tevrat – Zebur, İncil, Kuran tahrif edildi” diyenler umarım bu kaynakların bozulmamış halini ortaya koyarlar da, gerçeğini de görmüş oluruz ama emin olun, bunlar, ‘tahrif edilmiş’ haliyle de çok faydalı, çok öğretici ve aydınlatıcı. İbn İshak’ın bu emsalsiz eserinin beni en çok etkileyen yönü ise, benim de çocukluğumdan beri hiç aklımdan çıkmayan ve beni daima dehşete düşüren bir konuya değinmiş olmasıdır. Bize hep Hz. Muhammed’in putları yıktığı, İslam’ın yüceliği, onun güzel ahlakı vs söylendi durdu ama Hz. Muhammed yeni bir din ve Tanrı tebliğ ederken, Araplar dinsiz ve Tanrısız bir hayat sürmüyorlardı... Onların da dini, Tanrıları, gelenekleri, görenekleri vardı. Hz. Muhammed putları yıkarken, aslında bir tolumun atalarından miras kalan kadim dini, inancı, gelenek ve göreneklerini yıkıyordu. Şimdi bir an düşünelim, dedeniz, babanız, kardeşleriniz belki de yanınızda küçük oğlunuz, emmi dayı, hep birlikte camide Cuma veya bayram namazına hazırlanıyorsunuz ve biri çıkıyor cemaate, ‘yapmakta olduğunuz ibadetlerin saçmalığından, yanlış olduğundan bahisle, sizler ve inancınızla alay ediyor, tehditlerde bulunuyor. Sizin hiç bilmediğiniz, duymadığınız bir “Tanrı’dan vahiy geldiğini, bundan böyle bütün ibadetlerin kendi söylediği gibi yapılacağını, aksi halde katlinizin vacip olacağını, cesetlerinizin dipsiz kuyulara atılacağını, kurda kuşa, köpeklere yedirileceğini, eviniz, hayvanlarınız, bağ bahçe ve bütün mülkleriniz, eşiniz, kızlarınız, ana, bacılarınızın, köle / cariye olarak paylaştırılacağını, satılacağını, tecavüz edileceğini” söylediğini düşünelim. Size de çok korkunç ve dehşet verici değil mi?.. İşte o dönem yaşanan tam da bunlar, hatta daha fazlasıdır. SONUÇ OLARAK: Bu okumalardan gördüğüm, anladığım odur ki, Firavun ailesinde, Firavun terbiyesiyle yetişen Musa kendi krallığını kurmak için, halkını türlü vaatlerle kandırarak Mısır’dan çıkarıyor. Gerisi işgal, yağma talan, tecavüz, katliam, kan, gözyaşı ve zulüm… Tabi Musa kendi krallığı ve firavunluğunu kurmakta başarılı olunca da binlerce insan onun yolunu izleyerek, onlar da kendi iktidarların kurma girişiminde bulunuyorlar. Yani, üç semavi dinden söz edilse de aslında hepsi Musa’nın yolunun yolcusu… Açlık, yokluk, umutsuzluk, her an ölüm tehlikesi, baskı, zulüm, ötekileştirme yoksa ve bütün kapılar kapalı değilse, kimse kimseyi ilahlaştırmıyor, tapınmıyor ve biat etmiyor… Hukuk dışı yollara saptıysanız, mutlaka kendi 15 Temmuz’larınızı tertipleme gücünüz de olacak. Musa ile Hz. Muhammed başarılı olurken, peygamberlik iddiasında bulunan pek çok insan gibi, Hz. İsa, Hasan Mezarcı veya Mehmet ali Ağca’nın ciddiye alınmamalarının altında yatan gerçek neden de onlara itaat eden bir milis güçlerinin bulunmamasından kaynaklansa gerek. Türümüz yani insan, ölüm korkusu ve hayata bir anlam yüklemek için farklı inançlar edinmiş. Aklımız ve ahlakımızın yerine dinimizi koymamak şartıyla elbette inanıcımız, ibadetlerimiz olmalı. Ama bir yerde tapınma, ilahlaştırma, biat varsa, orada açlık, yokluk, baskı, zulüm, çaresizlik, kan, gözyaşı da var ve özgür düşünceye yer yok demektir. Bunu da unutmamalıyız. Dolayısıyla da bütün bu ‘din, iman, inanç, ilah’ anlatımlarının tümünün arkasında bir güç ve iktidar mücadelesi de var. Ve eğer, o dönemleri birincil kaynaklardan okursanız, Firavunlar, Sezar, Napolyon, II. Abdülhamid, İttihatçılar, Atatürk, Mussolini, Hitler, Stalin veya günümüzün saray muktedirleri neyi gaye edinmişlerse, Musa, İsa, Hz. Muhammed’in de aynı gaye için mücadele ettiklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Yalnız şu kadarını da belirtmeliyim ki, burada anlatılan Muhammed çocukluğundan beri, korkunç hezeyanlar-sanrılar gören, ciddi psikolojik rahatsızlıkları olan, intiharı düşünen birisidir. Ve bunun için kendisi, üfürükçülere götürülmekte, muskalar yazdırılmaktadır. Benim babam da babasız büyümüş ve ciddi psikolojik rahatsızlıklar geçirmişti. O sebeple İsa ve Hz. Muhammed’in babasızlığı ve ruhi bunalım durumları benim için ayrıca hüzün vericiydi. Bu kitabı, bir dini olan veya dinsiz herkese okumalarını tavsiye ediyorum. Okuyarak kalın. KİTAPTAN ALINTILAR. İSLAM'DA BİLİM VE MÜSLÜMAN'IN DÜNYA ALGISI Resulullah dedi ki: “Kâbe, dünya yaratılmadan 2.000 yıl önce yaratıldı. Sonra da ondan genişletilmek suretiyle dünya yaratıldı.” (Sayfa 135) METEOR TAŞI MI, CENNET YAKUTU MU? Enes b. Malik Resulullah'ın şöyle dediğini rivayet etti: “Hacerülesved, Cennet yakutlarındandır. Ona müşrikler dokundu. Onların dokunması sebebiyle siyahlaştı.” (Sayfa 137) HZ. MUHAMMED'İN AKLINA PUT KARŞITLIĞINI SOKAN ADAM. Resulullah Zeyd b. Amr b. Nufeyl'den şu şekilde bahsetmiştir: ‘Putları ilk olarak yeren ve bana onları yasaklayan odur.’ (Sayfa 170) ŞİMDİ ÜFÜRÜKÇÜ LAZIM DEĞİL! Ebu Cafer'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah'a Mekke'de zaman zaman göz değmesi isabet ederdi. Bu durum kendisine vahiy gelmeden önceydi. Hadice bt. Huveylid de (eşi) onu Mekke'de yaşlı bir kadına götürür, ona rukye (okuyup üvleme-üfürük) yaptırırdı. Kur'an nazil olmaya başladığı zaman da, daha önce olduğu gibi, yine ona göz değdi. Hadice kendisine, "Ya Resulullah! Seni yine yaşlı kadına (üfürükçü) götürüp rukye yaptırayım mı?” deyince Resulullah "Şimdi gerek yok." buyurdu. (Sayfa 179) DÖRT BİN PEYGABERİN EN HAYIRLISI! Resulullah "Yaklaş ey Selman, bana hakkında vahiy gelmeyen bir şey sormuştun, onun için cevap veremedim. Şimdi vahiy geldi: Şüphesiz Allah dört bin peygamber gönderdi. ... ben peygamberlerin en hayırlısıyım, benim vasim, (ümmet) vasilerin en hayırlısıdır, benim torunlarım da torunların en hayırlısıdır." dedi. (Sayfa 181) AH O SESLER!.. Ebu Bekr onun elinden tutup, "Haydi birlikte Varaka'ya gidelim." dedi. Resulullah Varaka'ya olanları şöyle anlattı: "Yalnız kaldığım zaman, arkamdan, 'Ya Muhammed! Ya Muhammed' diye bir ses işitiyorum. Ben de o zaman bulunduğum yerden kaçarak uzaklaşıyorum." dedi. (Sayfa 188) BEN ŞAİR YA DA MECNUN MUYUM? Resulullah şöyle anlatıyor: “O bana uyurken geldi ve ‘Oku’ dedi. Ben ‘Okuma bilmem’ dedim. Beni öyle bir sıktı ki neredeyse öleceğimi sandım. Sonra beni bıraktı ve tekrar ‘Oku’ dedi. Ben yine "Okuma bilmem" dedim. Bu sözü (okuma bildiğim halde) bir daha benzeri bir tekliften kurtulmak için söylemiştim. ....Uykumdan uyandım. Sanki kalbimde bir kitap şekillenmişti. Allah'ın yarattıkları içinde, bir şair veya bir mecnuna kızdığım kadar hiç kimseye kızmam. Sonra kendi kendime ‘Yoksa ben bir şair veya mecnun muyum?’ Kureyş asla benimle konuşmaz. En iyisi, dağın yüksek bir yerine çıkayım, kendimi oradan atıp öldüreyim. İşte o zaman yaşadığım sıkıntıdan kurtulurum." dedim. (Sayfa 186) KAYIPTAN GELEN SESLER! Resulullah Hadice'ye, "Yalnız kaldığım zaman bir ses işitiyorum. Allah'a yemin olsun ki, bunun kötü bir şeye işaret olmasından korkuyorum." dedi. (Sayfa 188) ŞU ARKADAŞIN GELDİĞİNDE BANA HABER VERİR MİSİN? Hadice de bu konuda onu cesur ve sağlam durmaya teşvik ettiği zaman "Ey amcaoğlu! Şu sana gelmekte olan arkadaşın tekrar sana geldiğinde onun geldiğini bana haber verir misin? diye sordu. Resulullah "Evet" diye cevap verdi. ... Hadice "Şu anda onu görüyor musun?" diye sordu. Resulullah "Evet!" dedi. Sonra Hadice Resulullah'a, "Sağ tarafıma otur." dedi. Resulullah dönüp Hadice'nin sağ tarafına oturdu. Hadice, "Şimdi onu görüyor musun?" diye sordu. Peygamber yine "Evet!" dedi. Bu kez Hadice Resulullah'a "Dön ve kucağıma otur." dedi. Resulullah'da dönüp Hadice'nin kucağına oturdu. Hadice yine, "Şimdi onu görüyor musun?" diye sordu. Resulullah yine "Evet!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hadice başörtüsünü çıkarıp attı. O sırada Resulullah hala kucağında oturuyordu. Hadice, "Şimdi onu görüyor musun?" diye tekrar sordu. Resulullah bu kez "Hayır!” diye cevap verdi. (Sayfa 190) BUNDAN SİZE NE! Kureyş ulularından Biri: "Ne bu hal?" diye sordu. Oradakiler, "Hayrolsun! Ömer b. Hattab dinini terk etti." dediler. Kureyşli yaşlı adam onlara, "Bırakın şu işi! Bir adam kendine bir din seçmişse, bundan size ne?” (Sayfa 257) KÂBE HÂKİMİYETİ İLE İLGİLİ İKİ KABİLE ARASINDAKİ DENGELER BOZULUYOR Ebu Cehil dedi ki: "Biz şan ve şeref konusunda daima Beni Abdülmenaf ile mücadele halinde olduk: Onlar yemek yedirdiler, biz de yedirdik. Onlar bazı görevler üstlendiler, biz de üstlendik. Şimdi onlar, 'Bizim, gökten kendisine vahiy gelen bir peygamberimiz var,' diyorlar. Biz buna nasıl yetişiriz!” (Sayfa 262) KÖTÜ ŞEYLERİ ARAMIZA SEN SOKTUN Bu düşüncelerle geldi yanlarına oturdu. Ona ''Ey Muhammed! Biz sana kusurlarını hatırlatalım diye adam gönderip çağırttık. Biz senin gibi kavmine fitne sokmuş başka hiçbir Arap bilmiyoruz. Atalarımıza sövdün, dinimizi ayıpladın, bizi cahillikle itham ettin, tanrılarımıza küfrettin, birlik ve beraberliğimizi bozdun, dağıttın. Ortada kötü bir şey varsa, aramıza onu sen soktun.” (Sayfa 262 - Düşün Yayıncılık) ONU LAT VE UZZA MI ÇARPTI! Zennire'nin gözü kör olmuştu. O da, Müslüman olduğu için eziyet gören kimselerdendi. İslam dininden başka her türlü inancı reddediyordu. Gözünün görmemeye başlaması üzerine müşrikler "Onun gözünü Lat ve Uzza kör etti." dediler. (Sayfa 264) YA, MUHAMMED! “Bize gelen haberlere göre, sana bunları Yemame'deki er-Rahman denilen adam öğretiyor. Allah'a yemin olsun ki biz, asla o er-Rahman denilen adama inanmayız.” (Sayfa 274) RABBİN BUNLARI YAPARSA... “Ya Muhammed! Sen de biliyorsun ki, bizim kadar ülkesi dar, suyu az, sıkıntı içinde yaşayan başka bir millet yok. Öyleyse, seni gönderen Rabbinden bizim için şunları iste: Ülkemizi daraltan şu dağları sürüp götürsün, memleketimizi genişletsin, topraklarımızda Şam ve Irak nehirleri gibi nehirler akıtsın, geçmişte yaşamış olan atalarımızı diriltsin, dirilttiği kimseler arasında Kusay b. Kilab da bulunsun.” (Sayfa 273) TANRILARIMIZA KARIŞMA SENİ RAHAT BIRAKALIM! Ebu Cehil b. Hişam, "Bizi eleştirmeyi ve kötülemeyi bırak. Bizi de tanrılarımızı da hiçbir şekilde eleştirme. Biz de seni Rabbinle baş başa bırakalım.” (Sayfa 328) KENDİSİNİN SAYISIZ KUMASI VARDI AMA... Ali, Ebu Cehil'in kızını, amcası el-Haris'ten istedi. Bu hususu Resulullah'la da danıştı. Resulullah "Bana onun neyini soruyorsun? Soyunu sopunu mu?" diye sordu. Ali, "Hayır. Ne emredersiniz? Onu öğrenmek isterim." dedi. Bunun üzerine Resulullah: "Fatıma, benden bir parçadır. Onun üzülmesini istemem." deyince Ali, "Fatıma'nın istemediği şeyi yapmam." dedi. (Sayfa 347) ALTI YAŞINDA NİŞAN, DOKUZ YAŞINDAYKEN 54 YAŞINDAKİNE EŞ. Hadice'nin vefatından üç yıl sonra, Resulullah Aişe ile evlendi. Aişe henüz altı yaşındaydı. Fakat Resulullah onunla, dokuz yaşındayken zifafa girdi. Aişe on sekiz yaşındayken Resulullah vefat etti... (Sayfa 348) AİŞE MUHAMMED'E VERİLİRKEN O KADAR KÜÇÜK BİR ÇOCUKTU Kİ... ... Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: “Resulullah gerdeğe girmeden önce benim biraz şişmanlamamı istiyor ve bunun için çaba sarf ediyordu. Şişmanlayıncaya kadar bana bol bol hurma yedirdi. Gerçekten de güzel bir şekilde yağlanmış ve şişmanlamıştım.” (Sayfa 348) SALINCAKTAN HZ. MUHAMMED'İN YATAĞINA... Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: “Ensar kızlarıyla iki hurma ağacı arasında kurulmuş salıncakta oynarken annem elimden tuttu. Annemin bana ne yapacağını bilmiyordum. Direncimi göstermek için ellerimi karnıma koydum. Benim gitmek istemediğimi görsün ve anlasın istiyordum. Fakat annem beni götürüp temizledi ve Resulullah'ın yanına bıraktı.” (Sayfa 348) SÖZÜN BİTTİĞİ YER!... İbni Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (s) önünde dolaşan Abbas'ın kızı Ümmü Habib'e baktı, "Şu kız ben sağ iken ergenlik çağına gelirse onunla evleneceğim." Fakat o kız (bebek) ergenlik çağına gelmeden Resulullah vefat etti. (Sayfa 359) O, ÖLÜRKEN GERİDE KALAN KADINLAR Resulullah vefaat ettiğinde hanımlarından (cariyeler hariç) dokuzu sağ idi. Kendisinden önce sadece Hadice bt. Huveylid ve fakirlerin annesi Zeynep vefat etmişti. (Sayfa 361) EŞİNE HİÇ SORMADAN YANINA GİREN İNSANI ÖLDÜRMEYE ADAM GÖNDEREN BİR PEYGAMBER Resulullah (oğlu) İbrahim'in annesi Mariye'nin yanına amcasının oğlu olan bir Kıpti'nin girip çıkmasını hoş karşılamadı. Beni çağırarak, "Şu kılıcı al, git. Eğer onu, Mariye'nin yanında bulursan öldür." buyurdu. Ben, ya Resulullah! Senin emrini yerine getirmek için bükülmez, keskin kılıç gibiyim. Emrettiğin şeyi mutlaka yaparım. ...Kılıcı kuşanarak, onu Mariye'nin yanında bulurum düşüncesiyle gittim. O beni görünce kılıcımı çekip sıyırdım. Bunun üzerine o da kendisini öldürmek istediğimi anladı. Koşarak bir hurma ağacına çıkmaya başladı. Ağacın yarısına vardığı zaman, ona yaklaştım. Kendisini sırt üstü attı. Düşünce bacaklarının arası açıldı; erkeklik uzvu yoktu. (Sayfa 363) BENİ KAYNUKA OLAYI: Resulullah (s) onları Beni Kaynuka çarşısında toplayıp kendilerine şöyle dedi: "Ey Yahudiler! Allah'tan korkun ki, Kureyş'in başına gelen felaketin bir benzeri sizin de başınıza gelmesin. Müslüman olun. Çünkü siz, benim peygamber, bir resul olduğunu biliyorsunuz. Kendi kitabımızda bunu buluyorsunuz. Allah da size bu hususta bir sorumluluk yüklemişti.” (Sayfa 417) İŞTE GERÇEK İSLAM - İSLAM'DA SUİKASTLERİN YERİ “Ebu Naile Ka'b'ın saçlarını tekrar okşayıp kokladı. Böylelikle Ka'b'a hem güven telkin etti, hem de onun saçlarından rahatlıkla tutabileceğini anladı. Bir müddet daha ileri gidip geldikten sonra, tekrar Ka'b'ın saçlarıyla oynarken sıkıca saçlarından tuttu ve arkadaşlarına "Vurun Allah'ın düşmanına" dedi. Onlar da vurdular. Kılıçları arkası arkasına üzerine indi. Kılıçlar, hiçbir şekilde, onun başka bir şeyden fayda görmesine imkân vermedi.” (Sayfa 425) OKÇULAR ÖLÜLERİ SOYMAK İÇİN DAĞILINCA İŞ FEDAİLERE DÜŞTÜ. Resulullah insanlar etrafında toplandığı zaman, "Bizim (benim) için kim nefsini Allah'a satar?" diye sordu. Beş kişilik Ensar grubu içinden Ziyad b. es-Seken ayağa kalktı. Resulullah'ın önünde adam adama çarpıştılar. Hepsi birer birer onun önünde öldürüldü. (Sayfa 436)
Hz. Peygamber'in Hayatı ve Gazveleri
Hz. Peygamber'in Hayatı ve GazveleriMuhammed ibn İshak · İlk Harf Yayınları · 201315 okunma
·
1.022 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.