Gönderi

96 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 hours
Sürücü Koltuğu
Kitabı okuyup bitirdikten sonra sanki lise öğretmenim "Kitabın ana fikri neydi?" diye sormuşçasına endişeye kapıldım. Evet, kitabı okumak eğlenceliydi, ilginç bir yolculuktu. Merak unsuru her daim yerli yerindeydi, anlatım akıcıydı, gerilim öğesi de yeter dozda kullanılmıştı. Kısacası okurken keyif aldım diyebilirim. Gelgelelim kitabın ana fikri, benim bu kitaptan ne anladığım konusu sallantıdaydı. Ben de önce buradaki kitapla ilgili incelemeleri okudum, onlardan feyz almaya çalıştım. Fakat incelemelerde yazılanlar benim kitap hakkındaki düşüncelerimle örtüşmedi, benzeşmedi. Ben kitapta çok ciddi bir yalnızlık gördüm, karakterimiz Lise bence çok büyük bir yalnızlık çekiyordu. Yalnızlık varsa sevgi ihtiyacı da had safhadadır. Yalnızlık ve sevgi açlığı ona kafayı yedirtmeye başlamıştı. Belki bir tatil işe yarar diye düşünüldü. Ama tatile giderken yalnızlığını da yanında götürmüştü. Tatil için gittiği yerde hep yalnızlığına çare olacak birini aradı. İşte Lisenin sözleri: "Bana sorarsanız beklediğim adam bir köşenin ardından çıkıverecek, hemen şimdi, her an." "Öyle bir işkence ki! Onun nerede, ne zaman ortaya çıkacağını tam olarak bilememek. Kitapta en az onun kadar yalnız bir karakter daha var o da Bill. O da kendi yalnızlığının çaresi olarak Lise'i görüyor. Gelgelim Lise "Sen benim tipim değilsin." diyerek onu reddedecek. Çünkü Lise artık saykodelik bir noktada, en az kendi kadar sayko birini arıyor. Bir şekilde normalden saptıysan normalden uzaklaşmak da istersin. Bakın Bill ve Lise ne diyor?: "Sen açlık duymuyor musun?" "Hayır, yalnızlık duyuyorum ben." "Benim yanımdayken yalnızlık duymazsın." Sonuç olarak benim anladığım yalnızlık ve sevgi açlığı, insana kafayı sıyırtabilir, insanı ölümü arzular hâle getirebilir.
Sürücü Koltuğu
Sürücü KoltuğuMuriel Spark · Siren Yayınları · 20181,074 okunma
37 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.