Gönderi
İngiltere tarihi, bu krallığı yönetenler açısından çok ilginç. 1066'da vefat eden Edward the Confessor'dan sonra gelen tüm monarklar aslen İngiliz soyuna mensup değil. Fatih William Normandı, Plantagenetler ve onların torunları York ile Lancasterlar Fransız kökenli, Tudorlar Galli, Stuartlar İskoç, sonrasındakiler de Alman...
Stefan Zweig, hırslı ve bahtsız Mary'nin hayatını romanlaştırarak akıcı bir dille anlatmış. İdealleri büyük olan ama bir türlü kaderin cilvesini alt edemeyen buruk bir kraliçe var karşımızda. Neredeyse doğar doğmaz İskoçya kraliçesi olur; on altı yaşındayken Fransa kralı ile evlenir ama iki yıl sonra kralın vefatıyla İskoçya'ya döner; protestan ve katolik mücadelesinin gölgesinde kuzeniyle evlenip ülkesindeki ikiliği yoluna sokmaya çalışır ama nafile; çok sevdiği kocası tarafından suikast girişimine uğrar, kurtulur ve kocası ölür; üçüncü evliliğini de güçlü bir İskoç düküyle yapar buna da diğer dükler karşı çıkar, hop bir karışıklık daha. Lordlar isyan eder, Mary İskoçya'dan kaçar, kuzeni Elizabeth'in yardımını ister ama isyanı bastıramaz. Yetmezmiş gibi İngiltere tahtındaki kuzeni Tudorların Elizabeth'inin evlenmeme inadı yüzünden kan bağıyla İngiliz varisidir ve Elizabeth tarafından ihanetle suçlanır. Nihai sonda ise Elizabeth'in emriyle kellesi alınır...
Hep bir şeyleri yerine koyma niyetiyle yola çıkıp sürekli tökezleyen makus bir talihe şahit oluyoruz. Ama hayat bu ya, Mary kafasındaki düzeni kuramasa da oğlu James İskoçya ve İngiltere tahtına çıkar!
Mary'nin hayatı deyim yerindeyse "vermeyince mabud neylesin mahmud" durumu...
Kitabın üslubu gayet akıcı. Ayrıca son yıllarda dikkatimi çeken bir diğer konu da Can, İthaki gibi yayınevlerinin kapak tasarımlarında kendilerini aşmış olması. Takdire şayan doğrusu.
·
146 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.