Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Peygamberler de denenir. Hatta insanlar içerisinde en çok sıkıntı ve belaya maruz kalanlar peygamberlerdir. Nitekim Sa’d (r.a.)’dan söyle rivayet edilmiştir: “- Yâ Rasulellah! insanlar içerisinde belaya en şiddetli maruz kalanlar hangileridir?” dedim. Rasûlüllah (s.a.s.): “Peygamberlerdir. Sonra sırasıyla [Allah katında] rütbece en üstün olanlardır. Kul dindarlığının [kuvvetliliği ve zayıflığı] durumuna göre belaya uğrar. Bir kimse dininde ne kadar sale- betli ise belası da o derecede şiddetli olur. Bela insanın yakasına o kadar yapışır ki üzerinde bir günah kalmadan yeryüzünde yürüyünceye kadar onu bırakmaz. ”4 Demek ki bir insan, imandaki derecesine göre sınanmakta, denenmekte, bela ve musibetlere maruz kalmaktadır. Bu yüzden alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber [s.a.s.)’in hayatının baştan basa çile, sıkıntı ve meşakkatler içerisinde geçtiğini görürüz. Diğer peygamberler de imtihana tabi tutulmuşlardır. Saffat sûresinin 10ü. ayetinden itibaren Hz. İbrahim ile oğlu İsmail arasında cereyan eden kurban hadisesinden sonra 106. âyetinde: “Bu, gerçekten çok açık bir imtihandır.” buyurulur. Başka bir ayet-i kerimede de yine Hz. İbrahim hakkında Söyle buyurulur: “Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: ‘Ben seni inananlara önder yapacağım’ demişti.”(5) Demek ki önder olmak için denenmek ve bunda başarı göstermek esastır. Süleyman (a.s.] da imtihana tabi tutulmuştur: “Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onun (melikenin tahtını) yambaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yokturYüce Rabbimiz hayatı ve ölümü de bizim hangimizin daha güzel amel isleyeceğimizi denemek için yarattığını belirtmiştir: “Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun herşeye gücü yeter. O (öyle yüce Allah) ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.”3 Dilediğini yaratır, dilediğini öldürür. Mutlak hükümranlık O’nun elindedir, O’nun hükmüne karsı koyacak hiçbir güç yoktur. Su halde Allah’ın yarattığı hiçbir şey anlamsız, lüzumsuz değildir. Hayatın da ölümün de bir anlamı vardır. Yüce Allah abesle iştigal etmez, bundan münezzehtir. Hayat anlamsız bir var oluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir; her ikisinin de anlamı ve yüce hikmeti vardır. Hayat çalışma, didinme ve gayret alanı, ölüm ise bu gayret ve çalışmaların neticelerinin alınacağı ebedî âleme dönüş noktasıdır. Dünya imtihan yeridir, hayat da baştan başa bir imtihandır. İmtihanda başarılı olmak için çalışmak, hem de çok çalışmak gerekir, imtihan denilince akla ilk gelen şey zorluklar, sıkıntılardır. Güçlük, sıkıntı ve. belalarla herkes denenir, bunun istisnası yoktur. Herşey imtihan vesilesi olduğu gibi, cihadda da imtihan vardır. Nitekim Muhammed sûresinin 31. âyetinde: “Andolsun ki içinizden ci- had edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” buyrulur. Görüldüğü gibi mü’minler cihad emriyle ve güçlüğü olan diğer mükellefiyetlerle denenecekler, imtihana tabi tutulacaklardır. Böylece kimin itaatkar, kimin isyankar olduğu ortaya çıkacaktır. Aynı surenin dördüncü âyetinde ise: “Allah dileseydi onlardan (düşmanlarınızdan) intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister.” buyrulur. Evet, Allah dileseydi İslam düşmanlarını yok eder, onlardan intikamı bizzat kendisi alırdı, müslümanların onlarla savaşmalarına, can ve mal kaybına uğramalarına gerek kalmazdı. Fakat Yüce Allah, hikmeti gereği öyle dilememiş, savaşı meşru kılmıştır. Bundan amaç da insanları denemek, emre uyanlarla uymayanları ortaya çıkarmaktır.Hûd sûresinin yedinci âyetinde söyle buyrulur: “O’nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.” Âyet-i kerimeden öyle anlaşılıyor ki Allah gökleri ve yeri insanı yaratmak için, insanı da imtihan edip denemek için yaratmıştır. Böylece yaratılışın bütün amacı insanın mükellefiyyetleri- ni yerine getirip getirmeyeceği hususunda imtihana tabi tutulmasıdır. Kehf sûresinin yedinci âyetinde de yeryüzü üzerinde bulunan bütün güzelliklerin, insanların denenmesi, hangilerinin daha güzel amel ve davranışlarda bulunacaklarının ortaya çıkması için yaratıldığı belirtilerek söyle buyrulur: “Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini, daha güzel davranışta bulunacağını deneyelim diye.”(Ey mü’minler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin basına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü’minler: Allah’ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”2 Dünyada insanların hayatları hep aynı çizgide devam etmez. Mutlu, sevinçli ve mesut günleri olduğu gibi, mutsuz, üzüntülü ve kederli günleri de olur. Mü’min mutlu ve sevinçli günlerinde şımarmaz, azgınlık göstermez. Mutsuz günlerinde basına gelen musibetler karsısında metanetini kaybetmez, sabreder ve bütün bunların Allah’tan olduğunu bilir, iste bu inançladır ki Yüce Rab- bine karsı isyanda bulunmaz, aksine yine O’na dönerek: “Ya Rabbî, senin nârın da hoş, nûrun da hoş; lutfun da hoş, kahrın da hoş" der.
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.