Gönderi

172 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 6 days
2022 (Pars) yılında okuduğum 19.betik [Gökek ayının ilk betiği]
Bilimkurgunun imkânlarını kullanarak evrenden ve insandan bahsetme sırası yerli yazarlara geldi. 2011-2015 yılları arasında, Türkiye Bilişim Derneği Bilimkurgu Öykü Yarışmaları'nda dereceye giren öykülere merhaba diyin. Varoluş, toplum, insanoğlunun geleceği ya da sadece bir olasılığın yaratabileceği ruh halleri olsun, bu memleketin yazarlarının da bilimkurgu aracılığıyla anlatacağı hikâyeler var! Bu öykü seçkisinde korku gerilim öykülerinden tanıdığım Funda Özlem Şeran yanı sıra Murat Kaya Beşiroğlu ile Tevfik Uyar yani bilimkurgunun başarılı isimleri görünce çok mutlu oldum. Kullanma Kılavuzu (2014 2.'si) - Funda Özlem ŞERAN (1984); Durağan başlayan öyküde son sayfalarda gülmekten dolayı tekrar okumak zorunda kaldım. O kadar güldüm ki resmen gözlerimden yaşlar aktı. Dünya'da gelişen teknolojiye rağmen hala yaşlılık ve diyabet hastalıklarına çözüm bulamaması dikkat çekiyor. Öyküyü okurken kuzenimle ilgili bir anı aklıma geldi. Kuzenim çarşıya çıktığı bir gün kilosunu merak edip ortak baskülün üzerine çıktı. Sadece kilosunu göreceğini sanarken baskülün yapay zekası onun kaç kilo olduğunu bas bas bağırarak söylemeye başlayınca kuzenim utancından yerin dibine girmiş bir şekilde etrafına bakmaya başlar. Sonra basküle dönerek "Sus! Anladım. Neden tekrar ediyorsun." diye bağırmış. Fırıldak (2013 2.'si) – Tevfik UYAR (1978): Daha onun çıkardığı Tek Kişilik Firar adlı öykü seçkisinde bu öyküyü okudum ve o seçkide beğendiğim öykülerden biridir. Kıyamet Sonra Bilimkurgu türüne ait olduğunu kabul etmiyorum. Bu öykü; Uzaylı İstilası Bilimkurgu türüne ait olacağını mantıken uygundur. Küresel çaplı bilimkurgu yazarı olsa da uzaylı konusunda ad vermede Türkçe'nin dil gücünden faydalandığı için beni çok mutlu etti. Bu öyküyü distopik olarak yazılsaydı en çok sevdiğim öykü olurdu. Öyküde kendime dair iz gördüm. Öyküdeki sağ gösterip sol vurmanın nedeni aşık iken en yakın arkadaşımınki zevk ve egosuymuş. Arkadaş geçinen insanlara sesleniyorum; bizlere dost kazığı atmak yerine dürüstçe mskul bir şekilde ne istediğinizi söyleyiniz çünkü böyle davranmasanız siz hep kaybedenlerden olacaksınız ve hiç kimse size güvenmeyecektir. Eşçip (2015 1.'si) – Burçin TETİK (1978); Bedenin sınırlarını aşarak, en mahrem yere, bilinçli zihne yapay gereklilikten ötürü müdahale edilmesi tedirgin ediciliği aşıp korkunçluğa varan öyküde durağanlık hakim olsa da öykü topluma ayna tutuyor. Belki öyküde kadınlar üzerinde mesaj verse de özgürlük alanı kısıtlanan her insanın sesi oluyor. 2017 yılında benzer bir durum yaşadım. İzmir'de fizik tedavi görürken babama ikinci kez şans verdim ama vermez olaydım. Her gün aramasından rahatsız olduğum gibi yanıtını bildiği soruları tekrar tekrar günlük olarak sordu. Elimden geldikçe ona aynı yanıtı verdim. Eyyüp (AS) gibi sabırlı biri değilim. O gün içinde arama engeli koydum ve "oh be dünya varmış" dedim. Eşçipi ve Ebeveynçipi isteyenlere versin. Ben istemiyorum çünkü dirisinden hayır görmediğim gibi çipinden de hayır görmem. Anlam Satan Android (2011 3.'si) – Murat Kaya BEŞİROĞLU (1971): Bu öyküyü daha önce biliyordum ve hatta Ogox romanın protosu olarak hep düşledim. Öyküyü okurken yabancı bilimkurgu öyküsü olduğunu öğrendim. Karakterler Alman olduğu için ve Alman adları kolay telaffuz ediliyor. Öyküde Türk-Alman kültürlerinin arasında kalan bir gurbetçinin gözüyle bilimkurgu öyküsü nasıl düşlendiğini görüyoruz. Almanya'daki gurbetçilerimizin varlığı bildiğimiz için yabancı bilimkurgu öyküsünde Türk izleri pek sırıtmıyor. Kalemin ilk bilimkurgu öyküsünde Almanya sahasının bilimkurgu evrenine uydurulmasının nedeni kalemin çocukluk yıllarımda yani 1970-1980 yılları arasında beyaz eşyalar genelde Almanya'dan getirildiği için ve Alman disiplinidir. Gelecekte Almanya bir bilimkurgu ülkesi olabilir çünkü hem Alman sanayisi hem de Alman disiplinliği olduğunu Alman bilim ve teknolojisi yüksek bir ivme yakalar. Öykü aslındaAfacan Robotlar öyküsünün protosu gibi geldi bana. Başarısız bir Android'in tekrar geri dönüşümü imkanı uyandırdığı için o Android'den iki afacan robot yaratılır çünkü felsefenin tutmadığı yerde komedi gümbür gümbür tutar. Elbette kalemin düş dünyasına kalmıştır. Süleyman Dilmaç'ın İsimsiz Meseli (2011 Mansiyon Ödülü) – Ümit Yaşar ÖZKAN (1977): Günümüzde geçen öykü, canlı bir varlık olan dilin belli olasılıkların dışına taşabilme potansiyelini ima ederken, sabit yargıların genel geçer olabileceği şüphesini ekiyor. Süleyman Dilmaç'ın anlatma tarzı bende çok güzel anılar uyandırdı. İslam Öncesi Türk Tarihi dersini veren Uygur Türkleri'nin Heredot Cevdet'i Erkin Ekrem'in ders anlatma tarzı bana Ekmek Teknesi dizisindeki Heredot Cevdet karakterinin halk hikayelerini anlatışına benzetiyorum. Böyle insanlar çoğalırsa önemli alanda kalıcı izler bırakacak adımlar atılır. Mesela Göktürk Türkçesi yeniden canlanan Türk lehçesi olabilir. Ders anlatımlarda açıklayıcı anlatım yerine güldürü ve öykülenme yöntemi kullanılırsa başarılı olur. Öyküde kalem bize bilimkurgu öyküsü yazarken karakter ve mekan adlarında dilimizin gücünü göstermeliyiz mesajı verdiğini iliklerime kadar his ettim. Tarak (2015 3.'si) – Özgür TIRPAN (1978): Ana konu, öykünün geçtiği geleceğin kendisi olsa da, bunu o dünyada yaşayan birilerinin hayatına mercekle baktırarak yapıyor. Kafamda distopya elementlerini kullanan ütopik gelecek fikri canlandı. Öyküde %75 kurgu ve %25 açıklayıcı anlatım olsaydı çok güzel bir eser ortaya çıkarırdı çünkü hepimizin gönüllerinde taht kururdu. Ben de şehirdışındayken bazen uyanıp "Anne! su!" dedikten sonra etrafıma bakınca anlıyorum ki şehirdışındayım ve sonra tek uyumaya devam ediyorum. Anne ile evlat arasında oluşan bağı yapay zeka bile öykünülmeyecektir çünkü o bağ görünmez ve çok güçlüdür. Sssz (2012 2.'si) – Bülent ÖZGÜN (1983): Cemalettin Sipahioğlu'nun bu öykü için yazdığı "Kısacık öykünün tadını kaçırmamak için tadında bir yorumda bulunsam daha uygun düşer: İletişimin vazgeçilmezliği, iletişimi sekteye vuran engellere rağmen sürer. Yoksa halimiz nicedir." sözlerinden hangi ulusa mensup olsak da anadilimizi kurallarına göre yazıp konuşmalıyız anlamını çıkarıyoruz çünkü anadil bizi dünyada tanıtan ayna özelliğini tanışıyor. Güzel ve kuralların uygun hareket edersek kendimizi karşıya çok güzel bir şekilde tanıtırız. Eleştirel yönünün yanı sıra yüzümü güldüren bir öyküdür. Laleli'den Dünya'ya, Laleli'den Dünya'ya... (2015 Mansiyon Ödülü) – Emel ALTAY (1981): Barış Demirbaş'ın "Karakter ve mekan adlarına takılmadan eserin ne anlatmak istediğini anlamaya çalış." öğüdünden yola çıkarak öyküyü yorumlayacağım. Öyküde zamansızlık ile zaman bolluğunun farklı taraflardan yarattığı kişisel beklentilerin çatışmasını amlatıyor. Yani Tanrı bizim için en ideal gezegeni seçtiğinin kiymetini anlamalıyız çünkü bu ideal gezegenin kiymetini bilmesek yarın öbür gün başka gezegenlerdeki zaman algısına adapte olana kadar bu öyküdeki gibi benzer sıkıntılar yaşarız. Bu sıkıntılar sonucu çevreye zarar vermeye devam edeceğiz. İyi ki de ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz. Anın tadını yaşamak çok güzeldir. Yani son günmüş gibi dolu dolu yaşamalıyız bu ölümlü yaşamı... Benden Geriye Ne Kaldı? (2013 Mansiyon Ödülü) – Can ORAL (1984): Öncelikle ister din düşmanı olsak ister inançlı olsak er yada geç İslam dinindeki kıyamet senaryosu gerçekleşecek yani kıyamet kopmasıyla dünya hayatı bitiriyor. Sonsuzluk hayatı başlayacak. Kendimizi mitolojilerimizdeki kıyamet senaryolarıyla kandırmamalıyız çünkü gerçekçi ve akıl sahibi olmalıyız. İnsanın ölümsüzlüğü beden değiştirerek değil klonlamayla sağlanır çünkü ruh gözle görülmediği için onu emecek teknolojiyi yaratmak imkansızdır. Yazarın belirttiği teknoloji ise taklit yani öykünç teknolojisi diyebiliriz. Öykünç teknolojisi farkındalık yaratmaz sadece var olandan similasyon yaratır. Kıyamet sonrası bilimkurgu öyküsü değil de aynı kurguyla başka türde yazılsaydı kültür mirası hakkında konuşur ve düşünür olurduk. Kıyametten sonra bu gezegen olamayacağı için kültür mirastan konuşmak bence uçuk kalır. Suçların En Büyüğü (2014 1.'si) – Murat MIHÇIOĞLU (1972): Tanrı'ya ortak koşma gödümlü öykü benim gibi inançlılar için sınıfta kalmış çünkü Tanrı'nın böyle bir olanak bizlere veremez. Tanrı'nın sınırlarını çizdiği ve yazdığı evrensel yasaların hüküm sürdüğü bu düzlemde bizler Tanrı'ya şükretmek varken ona ortak koşmaya çalışıyoruz. Bu öyküde yazarın ateistvari bir tutumu olduğunun farkına varıyoruz. Kopyala Yapıştırlarla evreni yeniden kopyalıyorsanız o zaman düşleriniz gücüyle Hz.İsa (AS)'ın babasız olarak varoluşuna makul bir açıklama yapınız. Çember (2012 3.'si) – Emrah KOÇAK (1985): Bilim ve teknoloji gelişse de görünmezlere hükmetme gücüne erişilmez. Tanrı'nın yazgı melekleri tarafında yazılan yazgılarımıza fiziksel bir temas olamaz yani zamanda yolculuk yapıp geleceğe gidilmez çünkü gelecek daha gerçekleşmemiş olduğun için gelecekteki durum hakkında bilgi edinemez. Şöyle bir yaklaşım olabilir; anın geleceği tasarlayabilirsin. Yazgıda yaşanılanları zamanda yolculuk yapılarak düzeltebilinir. Onun için öncelikle zaman makinesi icat edilmelidir. Sonuç olarak metafizik konuları bilimsel bir perspektif çerçeveeinde bilimkurgu öykülerinde işlenemez. İşlense de o öyküler bilimkurgudan ziyade fantastik olarak kabul edilir. Bu konseptte Volkan Çekirdek'in yazdığı Yapay Kader romanı incelemenizi öneriyorum. Salyangoz (2011 1.'si) – Murat BAŞEKİM (1975); Öykü teknikleri açısında kısmen başarılı olmasının nedeni akıcılık, sürükleyicilik ve merak uyandırıcılık, aşırı açıklayıcı anlatım sayesinde öldürüldü. Zamanda yolculuğu bilimsel veriler ile ayakları sağlam bir şekilde yere bastırırken aşırı detaylar ve Latince terminler bana bunaltıcı geldi. Bu kadar gereksiz ayrıntı yerine C'nin neden iki bilim adamını öldürdüğünü anlatılsaydı daha güzel bir kurgu ortaya çıkardı. Çivi (2013 1.'si) – Sinan İPEK (1971); Bir çivi virüsüyle binlerce yılların birikimi olan uygarlığın çökmesi bana birazcık abartılı geldi çünkü insanların genlerine tecrübeler birazcık zorlansa da kaldığın yerden uygarlığını sürdürmeye devam eder. Batı'nın tarihöncesi anlayışını terk ediniz. Bugün uzaya çıkan insanoğlu, Adem (as)'e bahşedilen akıl ve iradenin yanı sıra canlılara ad verme kabiliyetinin ürünüdür. Biz canlılara ad vererek ve onları inceleyerek sağlam bir teknoloji üretiyoruz. Üç boyutlu yazıcının son sürümününü takdir ettim çünkü insanoğlunun var olan teknolojiye yeni soluk getirmeyi biliyor. Cennet (2011 2.'si) – Savaş Zafer ŞAHİN (1978); Öyküdeki en mantıklı olan daha doğrusu ayakları sağlam bir şekilde yere basan 2.Âdem adlı öykücüktür. Mağara duvarına çizgilen Hadron dizilimi ancak Homo Sapiensler bırakabilir çünkü Âdem (as)'a bütün adları öğrettiği gibi her canlıya ad verme yetisi verildiğinden dolayı soyundan gelen bir torun, o hadron dizilimi çizmiş olabilir. İkincisi de insanoğlu soluncan deliğini bulsa da Âdem (as)'in cennette geçirdiği günlere dönemez çünkü öyle bir şey olursa Dünya Sınavı'nın bir anlamı kalmazdı. Sosyal (ve ilahi) (ko) Medya (2012 1.'si) – Murat BAŞEKİM (1975); Bu haliyle nasıl 2012 yılındaki yarışmanın birincisi seçilmiş. Resmen o dönemki öykülere haksızlık edilmiş. Bu anlatı bir öyküden ziyade kafa ütüleyen bir yazıdır. Öyküleştirme kısmında bu anlatıyı simülasyon dünya içinde gerçekleşen bir durum olarak kurgulanabilinirdi. Ayrıca öyküdeki RüyaTube adı birazcık komik olsa da o teknoloji geleceğin Tiktok'u olabilirdi. İlginç rüyaları kurgulamak için rüya sahiplerinden izin alınır. Gitmek (2011 Mansiyon Ödülü) – Deniz UYMAZ (1985); Öncelikle uzay operasında seçilen kavramlardan dolayı bu öykü benim için sınıfta kalmıştır. Mademki Uzaylı'nın yaşadığı yerleri ve tanık olduğu kültürlerin adlarını Türkçe seçmiyorsanız o zaman seçtiğiniz dilin ülkesine gönderiverin. Bizim cahil Anadolu'dan ne istiyorsunuz. Seçilen adları çıkarttığınız zaman öyküyü %75 beğenirdim çünkü bizleri anlatan objektif bir öyküdür. Tek kusuru da gereksiz ayrıntılar olmasıdır. Zafer (2013 Mansiyon Ödülü) – Tolga AYDIN (1989); Çeviri tadında olan öyküde absürt derecesinde bir düşsel kurgu vardır. O da bitkilerin intak sanatıyla konuşturulmasıdır. Onların verdiği yanıtlar gayet yerinde yanıtlardır. İyi ki de bitkileri konuşturan şeyin ne olduğu hakkında detaylı bir anlatım yoktur. Bitkiler gezegeni yaşanır halini korumakla görevli Tanrı'nın kullarıdır. Hem bir yanda koruyor hem de Tanrı'ya ibadet ediyorlar. Tosca V2.0 (2014 3.'sü) – Özgür HÜNEL (1989); Türkçe yazılmış İtalya Latini bilimkurgu öyküsünde sanat ve beşeri aşkın harmanlandığı operada artırılmış gerçeklikle sahnelenmesi göz önünde piksel piksel canlanırken üzüntüyü derinden his ettim. Keşke bu teknoloji, Türk tiyatrosunun en önemli eserlerinden Şair Evlenmesi piyesini kurgulasaydı. Bu tür eserleri yarışmada ilk üçe sokmak ve seçkiye dahil etmek bence manidar bir durumdur. Türk Bilimkurgu Edebiyatı'na mı Latin Bilimkurgu Edebiyatı (İtalya)'na mı hizmet ediyoruz? Bence bu soruyla ısrarla yanıt vermiyoruz bu gidişle... Olmak ya da Olmamak (2012 3.'sü) – Özgür HÜNEL (1989); Türkçe yazılmış Anglosakson (İngiliz) Germen Bilimkurgu öyküsündeki teknoloji ile kalemin önceki öyküsündeki teknoloji arasında bir seçim yaparsam öncekini yeğlerim çünkü sanat dalları, sanal başlıklarla değil görsel gösteri ile büyüleyici olur. Hamlet piyesi yerine edebiyatımızda Cafer Cabbarlı'nın Sevil piyesine dikkat çektirmelidir çünkü Sovyet döneminde kahramanlık gösteren Türk (Azerbaycan) kadını tanıtılmalıdır. TBD'nin bastığı bilimkurgu öykü betiklerinden en vasatı bu betik oldu. Derlemecinin öykü seçimleri iyi değildir. Her yıl katılıp dereceye giren kalemlerden sadece bir öykü seçmelerini istenirdi. Mansiyon ödüllü öykülerin ağırlıklı olması göze batıyor çünkü dereceye giren öykülerin bazılarına yer verilmemiş. Bu konuda derlemecinin üzerine düşen görevde öncelikli dereceye giren öyküler ondan sonra mansiyon ödüllü öykülere yer verirdi. Ayrıca TBD'den yarışmalarda Türk Bilimkurgu Edebiyatı'nın gelişmesi açısında öyküleri seçmede daha dikkatli ve titiz çalışılmalıdır. TBD, ülkemizdeki bilimkurgunun sesi olduğu için gelecekte daha iyi sonuçlarının altına imzalarını atacağına inanıyorum. Okuyup okumamayı sizlere bırakıyorum. #BetikEli #TürkiyeBilişimDerneği #Dünyalılar #Kolektif #İletişimYayınları #Kitapyorumu #Öykü #Bilimkurgu #Uzaylıİstilası #YapayZeka #ZamandaYolculuk #Teknoloji #KitapTutkusu #KitapOkumakÇokGüzelŞeydir #OkudumBitti #Bookstagram #Bookstagramer
Dünyalılar
DünyalılarKolektif · İletişim Yayınları · 201632 okunma
·
450 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.