Gönderi

·
Puan vermedi
Unutulan
"Unutulan adını verdiği hikâyesinde tavanarası metaforuyla eşsiz bir anlam alanı sunar okura Oğuz Atay. “Ben tavanarasındayım sevgilim!” diye seslenen adsız kadının bir delikten aşağı doğru bağırmasıyla başlar hikâye. Tonu yükseltilen bu ses, sadece bir metnin başlaması değil aynı zamanda bu sese muhatap kılınan okurun da kendi tavanarasına, bilinçaltına çekilmesine bir çağrıdır aslında. “Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim” diyen karşı ses, tavanarasında gizlenen, göz önünden alınarak karanlığa terk edilen, üstü örtülen, bilinçaltına itilen ne varsa aydınlansın ister. Fakat her şeyin ayan beyan görünmesi, feneri tutan elin hareketine bağlıdır. El nereye yönelirse fener de orayı aydınlatır. Tavanarasının karanlığında gezinen kahramanımızın eli, feneri “yakın bir yere tut”ar ve “annesiyle babasının resimleri”ni görür. Tavanarasında, karanlıkta, dehlizde, bilinçaltında karşılaşılan ilk manzara tesadüf müdür…? Biran için bu fotoğrafları tavanarasından aşağıya indirmek ister. “Aşağıda onlara bir yer bulabilir miyim? Koridorda, sandık odasında…” diyerek evin düzenini gözünün önünden geçirir. Ve resimlerden birini alarak “yüksekçe bir yere” koyar. Bilinçaltına itilmiş olanın üste çıkarılması, diğer bir ifadeyle tavanarasından aşağıya indirilmesi, onun yüksekçe bir yerde konumlandırılarak görünür olmasına bağlıdır. Her resim zamana düşülen bir nottur aslında. Fotoğraflanarak anın yakalanması, çok kısa bir süreliğine bile olsa, ölümlü bir varlığın sonsuzluğu arzu etmesi demektir. Bu arzudan dolayı belki de insan, geçmişteki an’lar için değil gelecek için fotoğraf çektirir. Unutulan’ın kahramanı da “ne kadar çok resim çektirmişim yarabbi!” diyerek bakar tavanarasındaki fotoğraflarına. Ve hayıflanır resim çektirirken verdiği pozlara: “Duruşlar da gülünç. Kim bilir hangi filimden” diyerek tavanarasına çekilip bilincinin altındaki ile yüzleşebilenlere has bir farkındalığı ulaşır ve duruşunun, tavrının, bakışının anlamı üzerine düşünmeye başlar. Ödünçlenen kimliklerin duruşu yansımıştır fotoğraflara. Fener ışığının aydınlığında devam eden tavanarasındaki gezinti amaçsız değildir aslında. Tıpkı insanın her eylemini kendisi için yapması ve kendi yarımlığını tamam etmek için uğraşması gibi tavanarasında / bilinçaltında çıkılan yolculuk da yüzleşmek istenilen gerçeğe doğru yönelir. Kendiliğin ve sahiciliğin elde edilmesiyle sonuçlanan her yüzleşme, bilhassa bastırılmış duygu değerlerinin gün yüzüne çıkmasına imkân vermişse sonuç şiddetli olur. Kahramanımız için de durum aynıdır. Karanlık içerisinde fenerin yöneldiği alanda karşısına çıkan aydınlık, bastırdığı, bilinçaltına ittiği, korktuğu, unuttuğu ve göz önünden kaldırarak tavanarasına hapsettiği eski sevgilisidir. Oğuz Atay bu yüzleşme / karşılaşma anının şiddetini kahramanı aracılığıyla muhatabına hissettirmek isterken çağrışım alanları çok derin ve geniş olan söz dizimlerini özellikle kullanır: “Dizleri titredi, dişleri birbirine çarptı, ayağının altından kayıp gitti döşeme…” derken tavanarasında yerde yatan sevgilisi, “tozlanmış, örümcek bağlamış”tır. Ancak “korkusuna rağmen fenerle birlikte, ona yaklaş”ır. Sol elinde bir tabanca tuttuğunu ve şakağından kendini vurduğunu görür. Fantastik ögelerin bilinç akışı tekniğiyle beraber ustaca kurgulandığı metnin bu kısmından sonra hikâye kahramanı, tam bir yüzleşme durumuyla karşı karşıya kalır. Şiddetli bir kavgadan sonra sevgilisini tavanarasına / bilincininaltına itmiş fakat hiçbir zaman tam olarak unutma gerçekleşemeyeceği için yüzleşme de ani olmuştur. Böylelikle evlendikten sonra eski sevgilisi ile ilgili bilincinin altında bastırdığı tüm yaşanmışlıklar, hatıralar, anılar, duygular tozlanmış tavanarasından birer birer gün yüzüne çıkar. Ve sonunda “hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi” deyiverir. Neyi unutur ki insan? diye sormuştum yazının başında. Şimdi verilen cevaplara şunu da eklemenin tam vakti: Bu dünyadan bir kez geçeceği bilincini taşıyan, hissedebilen, soru sorabilen, sahicilik arayışında olan ve fark etme yetisini köreltmeyen insan unutmaz. Unutamaz. Tıpkı Oğuz Atay’ın kahramanları gibi. Bilince, eşyaya, varlığa ve hatıralara sinen yaşanmışlıklar hiçbir zaman unutulmaz…" Kaynak: arkakapak.babil.com/tavanarasindan-...
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,8bin okunma
·
280 görüntüleme
Ceyhun guney okurunun profil resmi
yüreğinize sağlık, güzel bir yorum olmuş. okuyalı 2 yıl geçmesine rağmen sayenizde tekrar anımsamış oldum.
Büşra okurunun profil resmi
Ne mutlu bana
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.