Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Şehid kendi akrabasından yetmiş kişiye şefaat eder.” Kulluk görevini yerine getirmeye gayret etmeyen çevreler bunun gibi hadisleri delil göstererek şöyle derler: "Biz her ne kadar kötü işler yapıp ibadet yapmasak da yine de Allah(c.c) bizleri büyük velilerin ve şeyhlerin şefaatiyle affedecektir. Onlarin vasıtasıyla bizleri cennetine sokacaktır. Zira Kur'an'da nice ayetler şefaatten bahseder. Hadislerde bahsi geçen nice âlim ve şehitler bizim gibi günahkârlara şefaat edecekler.” derler. Cevaben diyoruz ki, şefaat konusunda doğru düşünen çok az Müslüman mevcuttur. Zira Yahudileşmiş bazı kafalar, biraz evvel söylediğimiz gibi düşünürler. Bazı çağdaş Mutezileler de şefaati "torpil” diye değerlendirip, İslam'da ve Kur'an'da böyle bir şey yok, diyerek tüm şefaat çeşitlerini reddederler. Bu çağdaş Mutezileler, bu çıkışlarıyla tarihteki Mutezilelerin yapmadıklarını yapmaktadırlar. Çünkü eski Mutezilelerin hiç birisi büyük şefaati reddetmemişlerdir. Fakat bu çağdaşlar bu kısmı da reddederler. Hâlbuki hakiki Müslüman, şefaat konusunda ne onlar ne de bunlar gibi düşünür. Zira şefaat onlarca ayet ve hadislerde sabit olduğu gibi bazı şartlara da haizdir. Mesela; makbul şefaatte, şefaat eden kişi Allah(cc) katında bir değere sahip olmalıdır. Onun için şefaati istenilen kişi de şefaate layık olan kişi olup şirk ve küfür ehli olmamalıdır. Dolayısıyla şefaat keyif ve hevese göre değil, bilakis şartlar ve kaidelere bağlıdır. Allah(c.c) istediğine verir, istediği günahı affeder. Malum, gelecekte kişiye kimse şefaatçi olur mu olmaz mı? Şefaatçi şefaat ederken Allah(c.c) kabul eder mi etmez mi? Hepsi belirsizdir. Zira Allah(c.c) izin vermediği müddetçe kimsenin şefaati fayda vermez. Aslen Kur'an'ı bir bütün olarak ele alanlar bilirler ki, şefaat iki kısma bölünür. İlki, menfidir; ikincisi, müspettir. Menfi olan şefaat, şirk bataklığında yüzenlerin şefaatidir. Çünkü müşrik kafalılar her çeşit şirki işliyorlardı. Sonra putlarımız bize şefaat ederler, derlerdi. Allah(c.c) bunlara cevaben şöyle buyurdu: "Ve kimsenin kimseden bir şey ödeyemeyeceği, kimsenin şefaatinin kabul olunmayacağı ve kimsenin kurtulmayacağı bir günden sakının.” (Bakara 48) Müspet şefaat de Hz. Peygambere(s.a.s) özel, büyük şefaat ve günahkâr Müslümanlara yapılan şefaat diye ikiye bölünür. Hâsılı kelam günahkâr Müslümanlara şefaat hem şeran hem de aklen sabittir. Zira bir seyidin kölesini affedebileceği gibi, bir babanın mücrim oğlunu affedebileceği gibi, Allah(c.c) da bazı mücrim kullarını affedebilir. Akıl da bunu kabul eder. Fakat kişi istediği haltı işliyor, istediği şirki yapıyor sonra da şefaatçiler bana şefaat ederler, diyor. Şu anki çağımızın insanlarinin çoğunun düşündüğü gibi bu tür düşünceler hem aklen hem de naklen yanlıştır ve kökten batıldır. Eski müşriklerin tamamen yaptıklarına benzer. Bir Müslüman böyle düşünemez.
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.