Gönderi

330 syf.
5/10 puan verdi
"İnanın bana, hayatın tek gerçek yanı kurgudur, yani hikâyelerde anlatılanlardır." (Syf 83 ) Tıpkı Ahmet ve Mehmet kardeşlerin hikayesinde olduğu gibi... Her şeyden elini çekip, yalnız yaşayan emekli inşaat mühendisi Ahmet Bey ile meraklı, genç bir gazeteci kızın tanışmasına vesile olan cinayetin ardından kurguyla gerçeğin karıştığı, hikâye içinde hikâye ile merhaba ️ Kitabın analizi için oldukça zorlandım açıkçası. Nereden başlamalı, nelerden bahsetmeli, hangi kısımları atlamalı bilemedim. Aslında çok beğendiğimden değil, kitabın arka kapağındaki "muhteşem bir roman, mutlaka okuyun, şaşırtan, öğreten, Tolstoy gibi..." yorumlardan ve öve öve bitiremeyenlerden ötürü bir inceleme yazısı yazmak zorunda hissettim. "İnsanların birbirini ilk tanıma anındaki mesafeyi yok eden şey neydi; konuşmak mı, bir arada zaman geçirmek mi, birbirini daha iyi tanımak mı?" (syf 232 ) Ahmet bey'in içinde bastırmış olduğu duygu ile gazeteci kızın merakıydı bence aralarındaki mesafeyi yok eden. Fazla merak iyi değildir diye boşuna dememişler. Gazeteci kızımız da bu meraktan nasibini almaktan son dakika kurtuldu sanırım. "İnsanlar delidir! Neyi niçin yaptıklarını bilmezler. Beyinlerinde bir diktatör vardır, onları hormonları yönetir ama bunun farkında olmazlar, kendi iradeleriyle davrandıklarını sanırlar." (syf 82) Alıntısı da tam olarak ikisinin arasında geçenlere uyuyor diye düşünüyorum. Kitabın tamamının katili bulmak üzere yazıldığını düşünüyorsanız, durun! "Hayatta insanların başına gelebilecek en kötü şeylerin ölmek ve öldürmek olduğunu mu sanıyorsun?" (Uz)- (Syf 111 ) Karakterin kitap boyunca kendini arayışı, içsel yolculuklar, yalnızlık gibi bir çok duygunun, değişen ruh halleri ve yaşanan olayların seyri güzel bir zamanlamayla işlenmiş. Ancak bu kesinlikle okumak için yeterli bir sebep değildir bana göre... "Kurgunun hayattan daha gerçek olduğunu, daha doğrusu gerçeği anlamanın tek yolu olduğunu (syf 58 ) söylemiş ama bazı gerçekleri göz ardı etmiş ya da eksik kalmış gibi. Mehmet'in Olga'ya olan aşkı yüzünden yaşadıkları anlatılırken, aşkından söz edilmemiş olması gibi... Aralarında bir aşk olduğunu düşündürecek tek bir cümle okumadım sanırım. Güzelliğine aldanmak başka aşk başka. Ludmilla'nın aşkından da söz edilebilirdi. Kimsenin aşkından bahsetmeyip, aşkı kötüleyip durması da "İnsanın en kötü yalanı, kendine karşı olanıdır..." (syf 222 ) cümlesini açıklıyor herhalde. 306 sayfalık kitapta kurgunun en can alıcı noktasına yer vermemiş mesela. Ortada çocukluk döneminde geçirilmiş bir travma var ama bize yansıtmamış. Öte yandan "Shutter Island, Memento, Gone Girl, Incendies, El Cuerpo, Murder on the Orient Express, Identity, El Secreto de Sus Ojos, Unknown, Fracture, Escape Plan, Loft" ve şu an adı aklıma gelmeyen bu tarz filmler sayesinde daha kitabın yarısına gelmeden katilin kim olduğunu ve ikizlerin durumunu çözüp, sondaki ters köşe muhabbetinden mahrum olmam "Benim sanatım hiçbir şeyi gizlemeyen görüntülerden oluşmaktadır. Bu görüntüler gizem uyandırır ve dolayısıyla eserlerime bakan insanlar kendi kendilerine şu basit soruyu sorarlar:' Ne anlama geliyor?' Aslında hiçbir anlama gelmiyor, çünkü gizem aslında hiçbir şeydir, gizem bilinemez." " Diyor ressam René Magritte. Kitabın kapağında bulunan resim; ünlü ressam René Magritte'e aittir. Aşıklar (The Lovers) tablosuna bakınca; tek duvar ve tavandan oluşan ilginç odada, kumaşla kaplı yüzlerini kapatan engele rağmen öpüşmeye çalışan bir çift görüyoruz.Eser hakkında bir çok yorum yapılmıştır. 'Aşkın gözü kördür' mesajını ilettiği de bu yorumlardan bir tanesidir ki, kitabı ilk elime aldığımda çıkardığım anlam bu olmuştu. Beni okumaya iten tek sebep de bu tabloydu. Tabloyu görmek isteyenler için link bırakıyorum. c1.staticflickr.com/5/4248/34517056... Akıcı, yormadan ,bazen merak uyandıran, bazen ne yani hepsi bu muydu, bunun için miydi diyebileceğiniz bir kitaptı.
Kardeşimin Hikayesi
Kardeşimin HikayesiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2019106.1k okunma
·
1,206 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.