Gönderi

260 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
Bugün hava güneşli. İnsana yaşama sevinci veriyor. Dün Her Gece Bodrum'u bitirdim. Kafamda karakterler dolanıp duruyor. En çok da Cem'le Emine'nin yalnızlığı yüreğinize dokunuyor. Bu kitap hakkında o kadar çok yazılacak şey var ki. Boş zaman kavramı bile koskocaman bir külliyat. Yazar, küçük burjuvaları çok iyi gözlemlemiş. Romanda geçen zaman belli değil... 1970 yıllar olmalı... Bodrum o yıllarda bu kadar betonlaşmamış. Ama yazar daha o günlerde doğanın nasıl metalaştığını görmüş. Bu anlamda da modern insanın yaşamına bir ayna tutmuş gözüküyor. Hakikaten de bir yıl boyunca köle gibi çalışan beyaz yakalılar, yazları soluğu tatil beldelerinde alıyorlar. Kimisi huzuru doğada kimisi eğlencede buluyor. Bunları elde edebilmek için daha fazla çalışmak gerekiyor. Hep daha fazla... Çoğumuz tatilde görece "özgür" olduğumuzu düşünüyoruz. En azından sabahın köründe kalkıp yola düşmek yok. Habermas'ın dediği gibi yaşantımız ikiye bölünmüş durumda. Belki de bu yüzden tatillerde birçok şey yapmayı boş zaman olarak görüyoruz. Her Gece Bodrum'daki karakterler "özgür" olduklarını düşünseler de, aslında sistemin kuşatması altındalar... Kapitalizmin istediği harcamaları yapıyorlar... Doğanın kendisi ve insan ilişkileri meta yığını haline geliyor... Kimi düşünürler, boş zamanı "boş" olmaktan çıkarıp kendini gerçekleştirmek olduğunu söylerler. Ben de buna katılıyorum. Örneğin, Tarık fotoğraf çeker. Ancak çektiği fotoğrafların hiçbir sanatsal değeri yoktur. Bu konuda da kendini geliştirmek için uğraşmaz. Betigül, toplumsal normların kadını her anlamda kuşatmasına tepkisini cinsellik üzerinden verir. Canı istediği adamla yatar. Cem, içinde duygu olmayan birliktelikleri yavan ve anlamsız bulur. Hayata arkadaşlarının penceresinden bakmaz. Her gittiği mekan ona bir çok şeyi anımsatır. Örneğin, Kirke adlı tekne zenginliğin ve sömürünün simgesi olarak karşımıza çıkar. Cem için "boş zaman" sistemin kuşatılmışlığı içinde yemek, içmek, denize girmek, güneşlenmek, seks yapmak, bara gitmek, sabahlara kadar içip eğlenmek değildir. O aslında zenginlerin emekçilerin sırtından geçindiğini görür. Ancak edilgen ve korkaktır. Arkadaşlarına bağımlıdır. Bir yandan onları sevmek ister. Öte yandan nefret eder. Arkadaşlarına göre tatilde kitap okunmaz. Ancak o çoğu şeyi sorgular. Hayata o kadar kötücül bakar ki, umutlu olmayı bir türlü beceremez. Değersizlik duygusunun olması, arkadaşlarından sürekli ilgi istemesi, beklentilerinin aşırı ve insanlara bağımlı, içine kapanık olmasında "çirkin" olmasının da payı vardır. Cem'in her şeye bu kadar duyarlı olup da yalnızlaşması Emine'nin yalnızlığıyla paraleldir nerdeyse. En çok içinize dokunan da Emine'nin düş kırıklıkları oluyor. Toplumumuza göre, evde kalmış bu kadının yüreğinde öylesine bir sevilme isteği vardır ki, Kerem'in bir güzel bakışına, gülüşüne inanır. O gülüşlerin samimi olmadığı görünce yıkılır. Sahi bu toplumda kadınlarla ilgili rolleri içselleştirip kendisi olamayan kaç Emine var? Her Gece Bodrum, Bodrum'a tatile gelen bir grup gencin üzerinden küçük burjuvaların düş kırıklıklarını, yalnızlıklarını, kaygılarını, iç dünyalarındaki fırtınaları anlatıyor. Türkiye soluna ilişkin çok ciddi eleştirileri de var. Yazar, bunları kişilerin konuşmaları üzerinden veriyor. Roman bilinç akışı ve iç monolog yöntemiyle yazıldığı için geçmiş, şu an, gelecek birbirine karışıyor. Bunlar arası geçişte nedensel bağlantılar yok. Ancak mekanları iyi kullanıyor İleri. Mekanlar kişilerin psikolojik durumuna koşut olarak betimleniyor. Yer yer çok tekrara düşüyor. Bu da romanın okumasını zorlaştırıyor.
Her Gece Bodrum
Her Gece BodrumSelim İleri · Everest Yayınları · 2018398 okunma
·
422 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.