1948-1984 Çift Taraflı Eleştiri, Bir UyarıBir şaheseri geç de olsa okumak güzel. Umberto Eco'nun önsözü kitabı berraklaştırıyor. Soğuk Savaş dönemini iliklerine kadar yaşamış, ülkeleri fersah fersah karışlamış, bugün belki bilemeyecegimiz ve anlayamayacağımız acılar çekmiş bir yazarın kaleminden o dönemi okumak sanki o dönemin içinde yaşamak gibi.
Kitap bir distopya, yani karşı-ütopya. Ütopyalarda bir "düş" sunulur. Karşı-Ütopyalarda ise "karabasan!" Kitap "Hayvan Çiftliği" ile beraber esaslı bir komünizm ve onun aktörlerinin eleştirisi. Ikinci dunya savaşı sonrası mevcut durumun açıklaması ancak bu kadar gerçekçi ve vurucu olabilirdi. Zaten Orwell bu kitapların ardından komünistler ve sosyalistler tarafından lanetlendi, ajan olarak görüldü ve hakaretlere uğradı. Aşağılandı.
Orwell'ın tasvir ettiği karabasan dünyada rejimin ana hedefi ve en korkuncu insanların her şeyin ötesinde Victor Frankl'ın en küçük irade parçacığı gibi ifade ettiği ve kendin olabilmek için son durak olan "tercih etme, ne yapılırsa yapılsın en azından istediği gibi inanmak" kabiliyetini de almaktır. Diğer bütün işkenceler bunun gölgesinde kalır. Aytmatov'un "mankurt'undan" hallice bir şey olur rejim mağduru. Çünkü artık bireyin ruhu da rejim tarafından emilmiştir. Benliğinin içi boşaltılmış, kötürüm bırakılmıştır. Birey başka bir "ben" olmak üzere icbar edilmiş ve kalbinin derinliklerinde istemese de rejimi istemenin daha lazım geldiği arasında bir çelişkide boğulmuştur.
Kitap yalnızca bir sosyalizm eleştirisi değil fakat kontrolcü, yönlendirici ve dayatmacı tüm rejimlerin eleştirisi olarak aynı zamanda bir Batı tenkitidir. Tüm gelecek nesillere uyarıdır. Çünkü Batı dünyasının da kontrolcülük, empoze ve dayatmacılık konusunda başka yöntemleri vardır.