Gönderi

Fâni Dünyanın Hali
Şimdi bu fâni dünyanın hâli, kederli, yorucu, sıkıntılı, bir günü diğerine uymaz. Her gün bir felâket, bir hastalık, nihayet ihtiyarlık ve arkasından ölüm... Herkes ağlar, mâtem evinde yüzleri gülmez, gönüller perişan... Hani o senin köşklerin, sarayların, hani o senin cânım hanımların, kızların, gelinlerin, oğulların? Hani, saya saya bitiremediğin servetlerin, gözleri kamaştıran altın ve ziynetlerin? Şimdi bulunduğun daracık mezarda ve oradaki korkunç karanlık zulmetler içerisinde her gün bir perişanlık içindesin değil mi? O güzel yüz bakılmaz hale gelmiş, o cânım âzâlar, hele o gözler, mümkün olsa da bir görsen, nasıl dağılmakta, çürümekte. Vücudunu az zamanda kurtlar istilâ etmiş, herbirisi bir taraftan kemirip yemekte. Artık ne bağırmak var, ne de ağlamak. Sen bugünleri unutuyor ve dünyada rahat edeyim diye geceni gündüze katıp çalışıyor, haram-helâl demeden topluyorsun. Artık aklına ne seni yaratan Allah Celle celâlühû geliyor, ne emirleri, ne Allah’ın Resûlü sallâllahü aleyhi ve sellem ve onun sünnetleri! Maksadın çalışıp dünya birinciliğini almak... Hedefin pek güzel, lâkin ölüm olmasa. Fakat iş ölümle de bitmiyor. Bu hayatı veren Allah celle ve alâ seni bir de imtihana çekip, “Sana verdiğim ömrü nerelerde harcadın? Kazandığın paraları nerelere sarfettin?..” diye sual edecek. Gençliğini, bilgini, nasıl amel ettiğini de yine sorarlar; bir mesuliyet günü ki, kılı kırka yararlar. Dillerin değil ellerin söyler, ayakların da şehadet eder. Sen yine câhillik edip, “El nasıl söyler, ayaklar da nasıl şehadet eder” diye sakın tereddüt etme. Çünkü bugün elimizde bulunan tahta, teneke ve cam parçalarından yapılan teyplerin nasıl konuştuğunu görmekteyiz ki, bunları yapan Allah Teâlâ’nın mahlûkları... Öyle ise Allah Teâlâ’nın yapamayacağı bir şey yoktur. Etleri de konuşturur, kemikleri de...
Sayfa 49
·
266 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.