Gönderi

·
Not rated
Bazı kitaplar vardır, hissel yönü öyle baskındır ki yapıyla, teknikle uğraşmaksızın öykünün akışına bırakırsınız kendinizi; payınıza düşeni alır, yolunuza devam edersiniz. Bu kitap, yani Sakura Çiçeği böyle bir kitap mı? Evet, böyle bir kitap. Her şeyden önce, bir yaşanmışlık var bu kitapta. Bırakılmışlık, geri kalmışlık, yalnızlık motiflerinin özenle işlendiği satırlar var. İsyan var sayfalarda, kabulleniş de. Tabii başka türlü bir kabulleniş bu. Nasıldı, “elinde zafer bayrağıyla merdivenleri ikişer ikişer tırmananların”, bir gün tırmanacak olmanın inancını yansıtan kabulleniş. Karanlıklar içinden aydınlıklara özlemle bakan bir kız çocuğu var. Savaşım gücünü yitirmeyen bir savaşçı da. Yalnızlığın yakıcılığını bilen bir “tekil”; kalabalığın avutan, yaraları saran, soğutan, sağaltan yanını öğrenen “çoğul” var. Bağlılık, sevgi, aşk… Birkaç alıntıyla bitirmeden önce söyleyeyim: Kadınlar, özellikle anneler sevecektir bu kitabı, şüphe yok. Evet, bitiriyoruz. "Koca şehri karanlıklar sararken yıldızların görünmesiyle gülümseyen hayallerimin, o pembemsi düşlerimin bir gün kararacağından, karanlık ülkelere gideceğinden korkuyordum." "En zorlu yürüyüş, yalnız başımıza çıktığımız yürüyüştür." "Bu koskoca şehirden dışarı baktığında, renk renk yanan ışıkların senin dünyandan ne kadar uzak olduğuna şahit oluyorsun." "Hani babamın gölgesi yeter derler, evimin direği derler; şimdi söylesene, hangi evin direğisin?" "Bir gün karanlık gecelerin parlak yıldızları bizim için yanacak ve o zaman bil ki o yıldızlar gökyüzüne hükmetmiş olacak." "Eskiden hayal ederdim; hava kararınca sırayla yanan ışıkları sayan ben, bugün o ışıklı evlerden birinin içindeydim." Başka ne diyelim? Bitirdik! ;)
Sakura Çiçeği
Sakura ÇiçeğiHavva Şermet · Panu Kitap · 20223 okunma
·
128 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.