Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
Bir film, bir kitap ve ben. Martin Eden. Yıldızlara varmak üzere yola çıkmış ama..bir bataklığa girmişti.( syf.410) Ah Martin! Halbuki yavaş yavaş yok oluşunun var olmaya başladığına dair ilk anların, cümlelerin... Bak bu da ilk şiirlerin; " Aşkı parçalamayı dene. Sadece dene. " Sanki suç işlemiş gibi ödersin sonuçlarını. Özellikle inkar edersen aşkın güzelliğini... Basit bir adam için..." Tek varlığı kalbi olan bir adam için. " 1800'lü yılların ikinci yarısında kapitalist sistemin ağır, demir yumruklarını her fırsatta acımasızca yoksul  halkın üzerine indirdiği bir dengesizliğin cereyan etmeye başladığı o dönemde bundan ziyadesiyle nasibini alan bir gemici ve burjuvazi sınıfına ait genç bir kızın tanışmasıyla başlayan  filmde Brissenden da dediği gibi " Bir peri masalında yaşıyorsun Martin. Prenses ve denizci." Evet tam olarak aralarında  sınıfsal farkın bariz bir şekilde olduğu ve de sonuçlarının bu noktadaki ayrım kadar keskin, hazin bir şekilde sonuçlanacağı bir hikaye. Filmde ve de eserde " bir gencin aydınlanma süreci içerisinde yaşadığı dönemin siyasal ve toplumsal ilişkilerine dair dinamiğin bütün çıplaklığıyla ele alındığını " aynı zamanda bu noktada radikal eleştirilere " - Politikalarınızdaki birey nerede? Ona ne yapıyorsunuz? " şeklinde Martin Eden' in ' bireyciliği' temsil etmesiyle dönemin  siyasal düzenin bozulmalarını ifade ederken; öte yandan sınıfsal ayrımın inşa ettiği kast sisteminin (burjuva-alt tabaka insanının ayrımı) çevrelerindeki iktidar yapılarının ve piyasa düzeninin hâkimiyetini öne çıkaran hikâye, bugünün edebi üretim ve tüketim süreçlerini gözler önüne seriyor. Her ne kadar  filmde Martin' in "- O sadece hayal gücünüzün bir ürünü " olarak nitelendirirerek "bireyciliği" Martin' e atfedildiğine dair izlenimler yaratsa da Jack London' ın kapitalizim-emperyalizm yayılmanın ayak seslerinin savaş naralarıyla başlamaya yüz tuttuğu bu dönemde zamanın iri çarkları arasında sıkıştırılmış yoksul halkın yaşam koşullarının zorluğunu bizzat deneyimleyerek ve de gözlemleyen biri olarak yaratmış olduğu Martin karakterinden bağımsız olmadığını söyleyebiliriz. Bu noktada Martin' in kült bireyciliği onu insani mitine bağlı olmaya götürürken aynı zamanda  toplumsal çatışmayı irdelemesine bağlı olarak roman sonunda çelişkili bir zihinsel ve ruhsal kopuşa sürükleyerek dünya üzerinde yapayalnız bırakır. Ve yanıldığını bu sözlerle dile getirir: " Bir zamanlar bütün masumiyetimle yüksek makamlarda oturan, güzel evlerde yaşayan, banka hesabı olan eğitimli insanların ne kadar değerli olduklarına inanırdım. "( syf. 379). Kesin olan tek şey vardı:...şöhreti olduğu için, tanınmış olduğu için ve bir de - neden olmasın? - yüz bin dolar parası olduğu için istiyor olmalıydı. Burjuva toplumu insanın değerini böyle ölçüyordu. " (syf.440). "Bayağılık; esaslı bir bayağılık. İtiraf ederim ki burjuva inceliğinin ve kültürünün temeli budur." (syf.459). Martin' in Ruth' a kendisini yok edecek o vurgun cümleyi kurduğu ana dönelim; " Senin gibi konuşmak, senin gibi düşünmek... Senin gibi olmaya karar verdim. " dediği ana...varoluşsal bilincini yitirmeye başladığına dair ilk anlarına... benliğinin kaybolmaya yüz tuttuğu ve de içinde gark olduğu karanlığa... Martin. Geldiği yere geri döndü. Fakat denizin hırçın dalgalarının bir üstünde bir altında...ama olduğu yerde.. " Karanlığın içindeydi artık. Bunu fark ettiği anda da farkındalığı sona erdi. " (syf.480).
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393.2k okunma
·
444 views
Raskov. okurunun profil resmi
"Ben iflah olmazsa bir gerçekçiyim..." Martin çoğumuzun arkadaşı olan bir karakter.. Güzel bir inceleme olmuş, elinize sağlık 🌿😊
Zeynep Aksungur okurunun profil resmi
Teşekkür ederim😇
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.