Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

🗣️ Bayağılaşma Beklemek sabırlı olmak demek midir? Yoksa fırsatları kaçıran bir tuzak mıdır? Kendi yaşamında bunu sürekli gözlemlediğimde beklenenin sabırlı olmakla bir ilgisi olmadığını gördüm. Sabır nerede durulması gerektiğini bilmektir. Oysa beklemek sürekli durmayı istiyor. Beklemenin ne kadar tehlikeli bir süreç olduğuna bu ülkede yaşayan her insan öğrendi diye düşünüyorum. Nasıl mı? ✓ Bekler sahip çıkmazsanız biri sahip çıkar. ✓ Bekler yönetmekten kaçarsanız biri veya birileri çıkar yönetir. Kendi çıkarlarınızı kendiniz yönetmezseniz birileri çıkar sizi kendi çıkarları için yönetir. ✓ Bekler gitmezseniz biri çıkar sizden önce gider. Gidemediğiniz ayak basmadığınız yer sizin değildir. Burada bir gerçek yaşanmışlığı anlatmak istiyorum. Mustafa Kemal bir gün Gaziantep'in bir köyüne atıyla gider. Köylü bir teyze sen kimsin diye sorar. Yakından ilk kez gördüğü için Mustafa Kemal'i tanımaz. Kendisini tanıtır. Buralarda sizin gibi değerli bir komutanın ne işi olur şaşırttınız der bizi. Mustafa Kemal o muhteşem yanıtı verir. "Gidemediğiniz yer sizin değildir." ✓ Bekler görmezden gelirseniz biri/birileri sizden önce görür. ✓ Bekler geç kalırsanız pişman olmamız hiç bir işe yaramaz. ✓ Bekler ben yapmayayım başkaları yapsın derseniz, aynısını sizin gibi başkalarıda der toplum olarak hepiniz bu tuzağa düşer, bu tür davranmanızı isteyenlerin tuzağına kendi rızanız ile düşmüş olursunuz. ✓ Bekler her değerin size sahip çıkacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz, beklemeyenler değerlerinizi yozlaştırararak elimizden almaya kalkar hatta o yozlaşmış değerler ile sahip çıkmadığınız için yaşamak zorunda kalabilirsiniz. ✓ İlgi duymaz ve sizi ilgilendiren her konuda duyarsız yaşamayı tercih ederseniz ilgi duyanların iştahını artırırsınız. ✓ Bekler sırası var acelesi yok derseniz sırayla tüm değerlerinizi kendinizle birlikte kaybedersiniz. Bütün bu yazdıklarım tanıdık gelmedi? Aşağı yukarı son yirmi yıldır ülkemizde yaşayan herkese tanıdık geldi değil mi? İnsan hayatı bekleme yapmaya yetmeyecek kadar kısadır. Sabırlı olmak bir yere kadardır. Neyiniz var, neyiniz yok elinizden alınırken hala sabrediyor ve bekliyorsanız bunun adı teslimiyettir. O zaman biz böyle bir toplum değilken nasıl oldu da bu hale geldik sorusuna bir yanıt bulmak gerekir. Tolstoy der ki; ✓ Düşünmeyi öğrenebilmiş hiç kimse bir şeye körü körüne inanmaz. O zaman bir toplumu körü körüne inançlara sabitleyen çabanın ne olduğunu bulmak gerekir. Burada karşımıza dini siyasete alet eden ve parayı kontrol eden sömürgeci tüm ideolojiler çıkar. Dini niyetine alet edenler düşünmeyi yok eden bir araç olarak dini kullanırlar. Söylemleri itaat et rahat et. İtaati yaratana ve dolayısıyla yaratanın yeryüzünde ki temsilcisi kendilerine karşı biat ederek göstermenizi beklerler. Allah'a havale et kenara çekil derler sürekli. Sürekli haline şükretmeni isterler? Bekle, sabret cennet sonunda sabredenlerin olacak diye vaaz verir bu sömürgenin dilleri. Beklerken, sabrederken, öteki dünyada cenneti hayal ederken kaybeder bütün değerlerini, onurunu, haysiyetini, malını, mülkünü, toprağını hatta canını bile. Bekletenler, sabrettirenler yeri geldiğinde kendilerini kurtarmak adına bekleyen ve sabredenleri bir an önce o cennete kavuşmaları için şehit olmalarını da ister. Dincilerin ve parayı kontrol edenlerin yönettiği hiçbir toplumda bilimin, sanatın, tiyatronun, kitabın ve sorgulayan düşüncenin yeri yoktur. Çünkü bilim, sanat, tiyatro, kitap ve özgür düşünce toplumu sömürgenin elinden kurtaracağı için sömürgecileri tahtından eden bir tehdit olarak görülür. Dinsiz olarak suçlanır, komünist vb ithamlar ile suclarlar. Oysa aynaya bak diyen bir toplum olmadığı durumlarda bunlar yaşanır. Bu sebeple Charles Darvin ne der; ✓ Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olurlar. Tavuk 🐔 toplum bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtaların alındığının farkında bile olmaz. Topraklarımızı bile satmaya başladılar. Halı ayağının altından kayıyor. Hala cennete gideceğim diye rüya görüyor toplumun en az yarısı. Dini kullanarak kendilerine hak olarak gördüklerini başkaları için çok görüyorlar ise onların dini sömürgenin dinidir. Kendilerine saray, han, hamam, israf ve şatafatlı yaşamı layık görenler eğer çöpte ekmek toplamak zorunda kalan insanların varlığından bihaber bir yaşam sürüyorlar ise o din zalimlerin dinidir. O toplum ise o zalimlerin köleleridir. Bir toplumun bundan daha büyük bir felaketin içine düşürülerek yok edilemez. Bir toplumu din tuzağı içine düşürerek yok etmenin dışında ondan daha etkili bir yöntem yoktur. Eğitim ve öğretimin din düzeyine düşürülme sebebi de budur. Bugün hayatınızda güç zehirlenmesi, kin, nefret, intikam, yozlaşma, bayağılaşma ve bir partiye sadakat dışında ne var? Bu toplumu bu duruma kim getirdi? Bekleyenler, seyredenler, bu dayatmanın bir parçası bugüne kadar olmamayı başarmış olanlar bugünden itibaren ellerini taşın altına koymazsanız bu toplumu bu durumdan kim çıkartacak? Bizi bu duruma düşürenlerin, bizi bu duruma düşürenlere destek olanlar gibi bizi kurtaracaklarına mı inanıyorsunuz? Düşündürücü bir çağda yaşadığımız halde hala düşünmeden, sorgulamadan yaşamaya çalışan insanlara bir anlam veremiyorum. Toplumda ki bayağılaşmanın sebebi sınıf ayrımcılığı ile paranın kontrolünün bireyselleşmesi ve bu özentinin yaygınlaşmasıdır. ][ Önder KARAÇAY ][
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.