Gönderi

622 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
“Yaşama gücünü yitirdi ama yüreği hiçbir sahteliğe düşmedi, lekesiz kaldı.” “Bütün kötülükler etrafını alsa, dünyanın altı üstüne gelse Oblomov kötülüğün ardından gitmez, her şeye rağmen temiz, dürüst ve iyi kalır.” “Onun gibi insanlara dünyada az rastlanır; kalabalıklar içinde birer inci gibidirler.” Anladım ki kitabı bitirsem de Oblomov’u yüreğimde bitiremeyeceğim, ebediyen benimle yaşamaya devam edecek. Bir olayla karşılaştığım zaman, ‘Oblomov olsa ne yapardı?’ diye cevabını bildiğim bir soru soracağım kendime ardından yüzümde bir tebessüm oluşacak. Oblomov, kolayca hüzne kapılıp, bir o kadar da kolay yeniden umut edebilen bir insan. Ruh hali karmakarışık, dünyanın en mutlu adamıyken birden dünyanın en mutsuz adamına dönüşebiliyor. Hayatının bir değeri, bir anlamı yok. Oblomov için hayatın anlamı bir zamanlar aşk olmuştu. Fakat sevilmeye layık bir adam olmadığını idrak edip de büyülü aşkından ayrıldığında hayatının anlamı aşk olmaktan çıktı ve yeniden o tembel, yaşamayan, umursamayan haline dönüştü. Çünkü aşık olduğu kadın, kendisini sığmayacağı bir kalıba sokmaya çalışmıştı ve bu Oblomov’un ruhuna aykırıydı. Daha sonraları bir kadınla daha karşılaştı Oblomov ve beni en çok etkileyen kısımlardan biri de bu oldu. Çünkü bu kadın Oblomov’u her şeyden ve herkesten üstün görüyor, Oblomov’u bu hali ile seviyordu. Her şey Oblomov’a layık olsun istiyordu. Çok enteresan değil mi? Aynı insan, iki farklı kadının gözünde bambaşka değere sahip, ikisi de farklı bir biçimde bakıyor ve Oblomov da farklı şeyler görüyorlar. Birisi Oblomov’u kendine layık göstermeye çalışırken, ötekisi Oblomov’a layık olmaya çalışıyor. Bence aşk ne dönüşmek, ne de dönüştürmektir. Olduğu gibi kabul edip, olduğu halinden güzellikler bulabilmektir. Kitabı okurken sayfalar arasına gizlenmiş cümlelerde zaman zaman Oblomov’dan kendime pay çıkarttım. Her birimiz zaman zaman biraz Oblomov değil miyiz zaten? Boşuna ‘Oblomovluk’ kavramı çıkmamış olsa gerek. Her şeyi ertelemeyi seviyor, kafasında planlar kurup onları hiçbir zaman gerçekleştirmiyor. Oblomov için evi, odası, yatağı ve hırkası olsa, hiçbir şeye elini sürmese yeterli. Neden uyuduğunu soranlara, vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için, diyebilecek kadar hayattan umudunu kesmiş birisi… ‘Yahu kalk Oblomov, kalk da bir işle meşgul ol, çalış, üret… hazır gelsin diye bekleme’ diye düşünmekten kendimi yedim. İlk 50 sayfa boyunca yataktan kalkamamış bir adamdan bunları beklemek de benim hayalperestliğim olsa gerek. Fakat her şeye rağmen bu hayattan yüreğimizde bu denli yer edinmiş bir Oblomov geçti. Ve giderken ardında bir iz bıraktı. Umarım o iz Oblomovka kaderini yaşamadan Ştolst’un himayesinde güzel bir hayat sürer. Çünkü her şey ailede bitiyor. Kendi irademiz var kabul ama Oblomov ailesi onu böyle yetiştirdiği için böyle bir insan oldu. Bu konuda Ştolst’a güvenim sonsuz çünkü zamanında Oblomov için de çok uğraşmıştı. Hayatı her anlamda sorgulatan bir eserdi. Kişinin kendine göre bir şekilde ders çıkartabileceğini umuyorum. Benim çıkarttığım ders ise, hayatı ertelememek gerektiğiydi. Bir kez geliyoruz bu dünyaya, doyasıya yaşamamız gerekir. ‘Ne zaman yaşayacağım ben’ diye sorup hayatı kendimize zehir etmek yerine yaşamdan keyif almayı denemek hiç şüphesiz hayatımızı daha anlamlı kılacaktır.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,7bin okunma
··
332 görüntüleme
leylünehar okurunun profil resmi
Bizim yerli "Mecnun" kişisinin tarifi bu:D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.