Gönderi

Vanitati İnsanlar hayatları alt üst olduğu zaman ancak gerçek farketme araçlarına başvururlar. Güneş, ağaç ve tüm o sesler. Ayrılık sonrası oluşabilecek boşluklara tutunarak yaşamaya ve hayatta kalmaya çalışırlar. Dünyanın kuralı bu değil mi zaten? Varolma amaçlı yaşamak olan canlılar boş hayatlarını doldurmaya çalışırlar. Aşk, sevgi, bağımlılıklar veya kariyer olarak dış dünyalarına yansıtırlar. Bunların bir sonu yokmuşçasına sarılırlar umutlarına. Sonları geldiğinde ise kaybolmuş hayaller arasında farklı arayışlar içerisine girerler. Bazıları ise kaçınılmaz son olan ölümü tercih eder. Ancak tekrar eski hayallerini ve umutlarını basit bir parfüm kokusunda bulurlar, veya bir şiirin dizlerinde. Bellide bulmak istedikleri için kendilerini kandırırlar. O zaman anlarlar ki yaşadıkları onca şey bu kadar basit kelimelere dökülemeyecek kadar önemli veyahut bu kadar kolay aşılamaz olduklarını benimsemektedirler. Ve kendilerini kandırmaya bu aşamada başlarlar. Unutulmaz veya aşılamaz sanılan her bağımlılık toksik bir etkeni doğurduğunu, başlarını gece yarısı yarı sarhoş bir halde yastığa koyduklarında vazgeçme aşaması devreye girer. Kaç ve kurtul. İnsanlar umut ve hayallerinden kaçmak için birden fazla yöntemi denemektedirler. İntihar, depresyon, işkolik olma veya hırsları için kendini pazarlama. 8 Mart gecesi neyi tercih ettiğimi soracak olursanız. Bilmiyorum. Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi 98 yaşındaki bir keşiş gibi kabullenip ağzımdan zerk olan o şarap ile uykuya daldığım gece saatler 12:03’ü gösteriyordu. Onca yaşanan hayal ve yarım kalan şeyleri sigarımın içerisinde camdan dışarıya fırlattım. Göğsünde ağladığım ve yalvardığı anlar aklımdan çıkmıyordu. Ağzımdan çıkan kelimeleri düşündükçe kendimden iğrendim “Özür dilerim, beni bırakma. Yapamam inan...”. Acılar ve yarım kalanlar insanı insan yapar değerler tartışmalarına bir şair edasında girmek istemem. Veya umutların kaçınılmaz sonu hazırladığı gibi bir makale hazırlayan psikolog. Ama her şey ortada değil mi? Yaşamak sanılanın aksine çok daha zor. Belki bu konuda bana katılmazsınız ancak elbet sizde bir zamanlar bu düşünce içerisindeydiniz. Veya bir gün yaşayacağınıza eminim. Başarısızlık diğer bir başarısızlığı doğurduğunu düşünmekteyim. Veya herhangi bir başarı diğer güzel olan her şeyi peşinden getirecektir. Bu kadar basite indirgemek ne kadar doğrudur bilemem ancak... belki de bu kadar basittir. Umutları kırılmış bir mahkum gibi yaşar başarısız insanlar veya 7 kraliyeti olan bir padişah gibi egoya sabitlerdir. Bunları ortak noktası ise vanitati.
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.