Gönderi

158 syf.
10/10 puan verdi
"Üff çekingen insanlar ne zor! Onların yanında her şeyi bizim yapmamız, bizim söylememiz gerek; hiç de yardım etmezler bize." "Her şeyi de sineye çekecek değilim ya! Gözlerimi açınca, eski alışkanlık, bugün için ümit var mı diye düşünmeye başladım." "Ne diye tasa çekiyordum sanki; ne tıkınacağımı, ne içeceğimi, fani vücut dedikleri bu rezil solucan torbasını hangi çullara bürüyeceğimi düşünerek ne diye tasa çekiyordum?" Kalbimizi acıtan bir ziyarete gittiğimiz zaman birbirimize dönüp ‘’Yaşamımızın kıymetini bilelim, anı yaşayalım,” deriz. Kafalar sallanır. Onaylanır. Kaçınılmaz olan o karara varılmıştır. Herkes mucizevi bir değişime uğramış, omuzlar dikleşmiş, nefesler ertesi gün yeni bir hayata başlamak için en derinlere çekilmiştir. Ertesi gün, dünden kalan bolca çekilmiş oksijenden eser kalmaz. Savaşan, gurur yapan, böbürlenen, üzülen, çok önemseyen, gece uyutmayan hallere yeniden selam çakılır. Hafıza mı nankördür, yoksa kalp çok mu saydamdır da duyguları sıkı sıkı tutamaz hemen gevşeyiverir. Knut Hamsun’u okuyunca işte o dağın zirvesindeki buzun, sonra da güneşi görünce erimeye başlayan karın içinde gidip geldim. distopikokur’ün kitap kulübünde Ocak ayını İskandinav edebiyatı ilan etmiştik. Dedik ki, “Knut Hamsun’dan iki kitap okuyalım.” Açlık kitabını bu zamana kadar okumadığım için zaten çok ayıp ettiğimi düşündüğümden öncelikle ondan başladım. Karakter eskiden refah içinde yaşayan ama sonrasında sefalet dolu bir hayata adım atmış, açlıktan ölüp dirilen hatta acıktığında bastırsın diye talaş çiğnemeyi yeğleyip yardım istemeyi kendine yediremeyen, merhametli ama aynı zamanda yerine göre acımasızlığın arkasına saklanan, yazılarını satarak yaşamını devam ettirmeye çalışan, üst düzey sabırlı ve bana göre çok zeki biri... Knut Hamsun, Açlık eserinde gerçek hayatta yaşadıklarını karakter aracılığıyla resmen kalbimize kızgın demir sokarak anlatıyor. O da kitaplarını bastırmak için kaç kere yüz çevrilen, açlık ve sefalet içinde kalan ama yılmayan biriydi. Ibsen ve Twain’den çok etkilenmişti. Açlıktan ve yorgunluktan sıtma nöbetine tutulduğu gün elinde kurşun kalemi ve bir kağıt parçası ile Kopenhag limanında Kristiania’daki yaşadığı acı günleri anarak Açlık’ı yazmaya başladı. Yazdıklarını götürdüğü gazetenin müdürü onun derbeder hali karşısında şoka uğradı, fakat gözlerine bakınca onu geri çeviremediğini söyler ve yazıyı eve götürüp bütün gece okur. Dergide bölümler halinde basılmasını sağlar. Oldukça şenlikli, yiyilip içilen bir yemekten dönmüştüm kitabı okumaya başladığım akşam. Daha ilk bölümünde yemeğe gittiğime bin pişman ettirip, kafein etkisiyle uyutmayan o hisse bir ‘’Merhaba!’’ dedikten sonra denizde savruldum; acıdım karaktere, şaşkınlığa uğradım o masumiyet karşısında, yetmedi bir de ‘’Yeter artık sendeki gurur da neymiş be adam!…’’ diyip isyan ettim. Saçımı başımı yoldum. Öyle bir içindeydim ki kitabın neredeyse kalkıp yardım grubu kuracaktım, baya ciddiye aldım olayı! Hayatta neler için gurur yaptığımı, ne kadar lüzumsuz şeyler için paralar döktüğümü düşünüp utandım. Ertesi gün farklı bir insan olacaktım. Kesin! Kitabı kapattım, ertesi gün hissettiklerimi unuttum. “Ne nankör şu hafıza denilen şey,” dedim. Sonra onu dediğimi de unuttum. Yine eski ben oldum. Yaşamaya devam dedim… Ama Knut’u çoktan hücrelerime almıştım. Eminim herhangi bir zamanda kendini göstermeyi bilecekti... İyi okumalar...
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201728.3k okunma
·
103 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.