Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İlk bakışta öyle çok da olağanüstü gözükmeyen birkaç sözcük: “Anne, işte oğlun” ve “İşte annen.” Grekçe metinde ilk ‘anne’ sözü için kullanılan sözcük ‘kadın’ anlamına gelmektedir. Bizim kayıtlarımıza geçtiği üzere İsa çarmıhta ikinci kez konuşuyordu. Yalın, kısa sözlerdi bunlar, ama iki bin yıldır O’nun kimliğini anlamamız açısından bize farklı ipuçları vermektedir. İsa çarmıha gerilmeden önceki saatlerde ve çarmıh üzerinde pek çok sıkıntı çekti. Öğrencilerinden, en yakınındaki insanlardan biri tarafından ele verildi. Diğer öğrencileri kaçtılar. İsa zor duruma düştüğünde onların yaptığı kaçmak oldu. O’nu terk ettiler, yapayalnız bıraktılar. İsa tutuklandı. O’na işkence edildi. Kendi infaz aracını, çarmıhı oluşturacak kalaslardan birini sırtında taşıdı. İsa işkence görürken Öğrencilerinin ne yaptığını tam bilmiyoruz. Belki de biraz uzaktan izliyorlardı. Petrus, bir ara İsa’nın yakınına kadar geldiyse de üç kez O’nu inkâr etmek durumunda kalmıştı. Belki diğer öğrenciler biraz daha uzaktan izliyorlardı. Kendilerini göstermek istemezlerdi, çünkü korkuyorlardı. İsa bir suçlu olarak görülüyordu. İnsanların, özellikle de O’nun yargılanmasını isteyen Yahudiler’in kafasında İsa, Tanrı’ya hakaret eden bir çetenin önderi gibiydi. Öğrencileri O’nun yanında durmak istemediler. İsa’nın bu zor anlarında beş kişinin çarmıhın yanında O’nunla birlikte olduğunu biliyoruz: Dört kadın ve bir delikanlı. İsa işkence görür, kırbaçlanırken Meryem neredeydi bilinmez ama oğlu çarmıha çivilenirken yanındaydı. İsa’nın elleri çivilerle çarmıha çakılırken çekiç sesleri Meryem’in kulaklarında yankılanıyordu. Sanki çiviler ona da batıyordu. İsa onun yaşamının merkezindeydi. Meryem’i her kadından farklı kılan çocuğu, her çocuktan farklı bir çocuk olan oğlu elinden alınıyordu. Çiviler çakıldı. Meryem, çaresizlik içinde acı çeken oğlunun acısına paydaş olmaya çalışıyordu. İsa’yı çivileyenlerin işinin ne kadar sürdüğünü düşünmemiştir, ne yaptıklarını anlamamıştır bile. Sonra yavaş yavaş İsa’yı yukarı kaldırdılar. Çarmıh dik durduğunda İsa’nın bedenindeki acılar daha da çoğalmış olmalıdır. İsa’yı bu durumda gösteren resimlerin bazılarında İsa’nın gözlerinin keder ve çöküntü ile gölgelendiğini görürüz. Hiç sanmıyorum. Keder değilse de, çektiği ve çekeceği acının izleri olmalıydı. Yine o resimlerde İsa’nın erkekliğini örten bir örtü bulunur. Ama o dönemi anlatan tarihsel kaynaklara göre bu doğru değil, çünkü çıplaktı. Bütün çıplaklığıyla insanların önünde teşhir ediliyordu. O sırada İsa’nın giysilerini paylaşıp mintanını kim alacak diye kura çekiyorlardı. İsa herkesin, annesinin önünde çırılçıplak bırakılmıştı. Anneler küçük çocuklarının çıplaklığına bakmaya alışkındır. Küçükken eminim İsa da o günlerde Orta Doğu’da yaşayan bütün çocuklar gibi, çıplak dolaşmaya alışkın olmalıdır. İsa hep insanların arasındaydı, onlardan biriydi. Çocukken de öyle olmuştur. O zamanlar şimdiki gibi mayo giymezdi çocuklar denize, göle girerken. Bu çok olağandır. Anneler ve çevredekiler için de... Çocukların sakınmasına gerek yoktur, ama büyüyünce çıplaklık örtülür. Örtünmek öz saygının bir göstergesidir. İsa Mesih çarmıhta korunmasız, savunmasız bir şekilde çıplaktı. Bu hem İsa için, hem de Meryem için acı kaynağıydı. Meryem’in hissettiklerini bir düşünelim. Olağanüstü bir lütufla bir çocuk sahibi olmuştu. Sevincinin coşkusuyla söylediği ezgi bütün güzelliğiyle Luka tarafından bize aktarılmıştır (Luka 1:46-55). Oğlunu çarmıhta çırılçıplak gördüğünde bu sevincin nereye gittiğini, her şeyin nasıl bu hale geldiğini merak ediyor olmalıydı. O harika lütuf nasıl olmuştu da ellerinden kayıp gitmişti! Şimon’un tapınakta bebek İsa’yı gördüğü zaman söylediği sözleri anımsar mısınız?: “‘Ey Rabbim, vermiş olduğun sözü tuttun; kulun olan ben artık huzur içinde ölebilirim. Çünkü senin sağladığın ve tüm halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu, ulusları aydınlatıp halkın İsrail’e yücelik kazandıracak ışığı gözlerimle gördüm.’ İsa’nın annesiyle babası, O’nun hakkında söylenenlere şaştılar. Şimon onları kutsayıp çocuğun annesi Meryem’e şöyle dedi: ‘Bu çocuk, İsrail’de birçok kişinin düşmesine ya da yükselmesine yol açmak ve aleyhinde konuşulacak bir belirti olmak üzere belirlenmiştir. Senin kalbine de âdeta bir kılıç saplanacak. Bütün bunlar, birçoklarının yüreğindeki düşüncelerin açığa çıkması için olacak.’” (Luka 2:29-33)
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.