Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1025 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
Ön okuma yapan herkesin bildiği gibi Dostoyevski hayatının üç evresini üç kardeş olarak yansıtıyor bu son eserinde. Genelde karakter analizleri bu üç karekterle sınırlı kalıyor. İnternette aradım fakat enine boyuna analiz yapılmış Türkçe kaynak bulamadım. Açıkçası ben de üç kardeş ve babayla uşakları dışına çıkmayı düşünmüyorum yapacağım incelemede. Fakat Fyodor baba ve ev halkını okurken Freud'ün psişik elemanlarını düşünmeden edemedim. Bu konuda özellikle psikoloji okuyanların değerlendirmeleri benim için çok önemli. İncelemeye geçmeden önce romandaki olaylara hiç temas etmeyeceğim için spoiler olacağını düşünmüyorum. Fakat karakter analizi içerisinde, okumadan önce bilmekten hoşlanmayacağınız şeyler de olabilir. Ben uyarım yapayım da.. Dimitri: Yazarın gençlik dönemini yansıtıyor. sadece manevi hisleriyle yaşayan aşırı romantik karakter. O kadar ki, bir adamın ölmesi gerektiğini düşünüyorsan onun katilisindir zihniyetinde. Bu karakterin gerçeklikten kopmadan bu kadar sert karikatürize edilmesi tam bir ustalık işi. İvan: Dostoyevski'nin nihayet gözünü açıp uyandığı, etrafına bakıp hayatı sorguladığı ilk dönemi yansıtıyor. İvan rasyonalist ve sosyalist kafada fakat süfli hasletleri olan bir karakter. Abisi Dimitri nasıl ki manevi hislerinden başka gerçek görmüyorsa kendisi de o kadar maddi hislerine tapan biri. Romandaki en bencil, en aşağılık karakter. evet baba Karamazov, Fyodor da dahil. Şahsi düşüncemi söylemiyorum, romanda yazan bu. Ancak bu tespit kitapta baba tarafından ifade edildiğinden okuyucu kayıtsız kalabilir. Ama doğru bi tespittir. Babasının içi de dışı da katıksız hayvandan ibaret bir karakter. İvanınsa dışı insan içi hayvan... İvan iyi bir eğitim almış, toplumsal gerçeklere vâkıf olmuş biri. Daha alçak olmasının sebebi de babasından farklı olarak "bilinçli" olması. Aleksey: Nihayet Dostoyevski için suların durulduğu yer. Manastır... Hıristiyanlık... bana göre kitabın yumuşak karnı burasıdır. Romanda her karakter üzerinden bir şeylerin eleştirisi yapılıyor. Çarlık üzerinden despotizm, Dimitri üzerinden romantizm, İvan üzerinden sosyalizm ve ateizm, Fyodor üzerinden hedonizm, hatta Staretz'in ölümü sonrasında bilinçsiz dindarlık ve tutuculuk, sofuluk eştirisi; yan karakterler üzerinden yoksulluk ve militarizm eleştirisi yapılıyor. Hem de kütür kütür yapılıyor. Aynı tempoda aleksey üzerinden din eleştirisi yapılmak istenmiş ama olamamış gibi geldi bana. Yani romanın tamamı o kadar kusursuz ki tabiri caizse ilahi bir kalemle yazılmış da din eleştirisi yapılan kısımlara insan eli değmiş, tahrif olmuş gibi. neyse beni asıl heyecanlandıran yer Fyodor Karamazov ve onun eski uşağı ihtiyar Grigori ile genç uşak Smerdyakov. Şimdi Freud'ün Dostoyevski'den çok etkilendiği malum. hatta hakkında yazdığı kitabı makaleleri falan var. Tabi Dostoyevski hem sarhoş bir babaya ve genç yaşta ölmüş bir anneye sahip hem de yaşadıklarını romanlarına çok iyi yansıtabilen biri olduktan sonra Freud'ün psikanalizi için bulunmaz malzeme olacaktı kendisi. Ama ben bu kitabı okurken bi an boş bulunup içimden "ya bu dosto da freud'den ne çok etkilenmiş be" diye geçirdim. tabi bu pele'nin messi'den etkilenmiş olması gibi bir şeydi ama ben buna bi süre uyanmadım. hatta iyiden iyiye bir eşleştirme yaptım kafamda: Fyodor=id, Grigori=süperego, Smerdyakov≈ego. Mesela wikipedia'dan id için yazılan bir şeyi kopyala Fyodor Karamazov'a yapıştır tam oturacak. şöyle: Fyodor: "id", içimizdeki doyumsuz hayvandır. kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik, saldırganlık, açlık, kin vb. bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan yoksundur. Aynısı süperegonun tanımını alıp grigori'ye yapıştırdığımızda da oluyor: Grigori: id'ten gelen isteklerin ben tarafından ya olduğu gibi ya da bazı değişikliklerle kabulüne izin verir ya da tümüyle geriye çevrilmesini buyurur. Tüm ahlaksal kısıtlamaların temsilcisi, mükemmellik yolundaki çabaların savunucusudur. günlük yaşamda bireyin hissettiği yasak, günah, ayıp, kendini suçlama ve başkalarını düşünme/önemseme içerikli duygu ve düşünceler süperegonun göstergeleridir. Katı ve acımasız yapılanan süperego kolayca kendini günah işlemiş, yanlış yapmış, gibi hisseder. Sonuç olarak Freud'ün Dostoyevski'den sadece mamül olarak değil âmil olarak da etkilenmiş olduğu görülüyor. Ancak yazımın başında dediğim gibi bununla ilgili türkçe bir kaynak da bulamadım. Smerdyakov'a gelince, id ve süperego temsil edildikleri karakterlerle o kadar örtüştü ki sırf set tamamlansın diye egoyu da illa bi yere yamamaya çalışmak çok zorlama olur. Hele de Smerdyakov'un Fyodor'un dördüncü çocuğu olduğu düşünülürse başka taraftan bakmamız gerekiyor. Yine alegorik zeminde inceliyorum. Öncelikle Dostoyevski açısından Fyodor'un temsil ettiği şeyin benlik, nefs, ruh olduğunu düşünüyorum. Freud öncesi dönemden bahsettiğimiz için bu kavramlar zaten birbirinin aynısı olarak algılanıyor. Ruh diyelim Fyodor'a. Fyodor ömründe üç faklı kadınla birlikte oluyor. Bu kadınlar ideayı/fikirleri temsil ediyor. Ruhun fikirle bir araya gelmesinden de ideali/dünya görüşünü temsil eden çocuklar doğuyor. İlk olarak ruhumuz çok zengin ve aklı beş karış havada Adelaide isimli kızla evleniyor. Dimitri gibi romantik ve isterik tepkiler veren oğlan doğuyor. Bu arada Grigori Adelaide'ı hiç sevmiyor. Fyodor için sağlıklı bir evlilik olduğunu düşünmüyor haklı olarak. Dostoyevski Grigori'yi nefsin iyiliğini telkin eden tarafı olarak karakterize etmiş. Bu bizim islam düşüncesinde de vardır. Nefs esasen kötüdür ama sağduyu ve vicdan denen bir tarafı da vardır. Yani bizim süperego, dönemi itibarıyla vicdanı ve sağduyuyu temsil ediyor diyebiliriz. Aynı şey belki ama Freud'ün yaptığı şey sadece afaki kavramlara yeni isim verip anlamını kısıtlayıp bir sistemin içine sokmak. Usül oluşturmak yani neyse... İkinci eşine gelelim, Sofya... Öksüz bir diyakoz kızı. Hayatın gerçekleriyle karşılaşmış, aklı başında biri. İntihar etmeyi düşünecek kadar bakıcısından eziyet gören biri. Fyodorla da "daha ne kadar kötü olabilir ki" deyip evleniyor. Dünyadaki sisteme isyan eden İvan ve ilahi sisteme boyun eğen Aleksey adlı çocukları oluyor. Yazara göre insanın anlam arayışı Aleksey'in seçtiği yolla, mutlu sonla noktalanıyor. Ancak bir de Smerdyakov var. Deli bir kadından olan gayrımeşru çocuk. Yani ruhun deli bir ideayla birleşmesinden olan dünya görüşü. Şimdi ben buna normalde filozof delirmesini temsil ediyor derdim ama. Romanda İvan kanalıyla düpedüz açık adres veriyor "yeni çıkmış alman filozof" diye. Dostoyevskiyle Nietzsche'nin benzer sancıları çekip Nietzche'nin farklı bir yere, hem de yazarın hiç tasvip etmeyeceği bir yere vardığı düşünülürse neyin ne olduğu anlaşılıyor. Yani Dosto reis jübilesini yaptığı eserinde yaşlı bir mentor olarak bize nefsinizin yatıp kalktığı düşünceler sizin karakterinizi belirleyen hayati bir meseledir dikkat edin diyor. Siz iyisi mi, ilimle kuvvetlendirilmiş halis bir imanla ve tabii ki tam teslimiyetle bilinçli bir hıristiyan olun, varoluşsal sancılarınız dinecek diyor. dediğim gibi yazarın mesaj kaygısı eser miktarda naiflik vermiş ama böyle bir şaheserin içinde "ben burdayım" diye bangır bangır bağırıyor.
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202334,8bin okunma
·
228 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.