Bir Sosyoloji Serüveni;Yıl 2020, ay Ağustos. Koronavirüsün ilk kapanma dönemi atlatılmış ama tabiiki bizim bahar dönemi sosyoloji derslerimiz yarıda bile kalmamış ve daha baştayken aniden kesilmiş. Hepi topu 4 hafta ders işlemişiz. Ama hoca öyle kritik konulara öyle merakı cezbedecek şekilde giriyor ki bu 4 hafta bile ilgimin felsefeden sosyolojiye kaymasına yetti. Daha önceden Ali Şeriati ve Cemil Meriç'in eserlerini okumuş ve Bauman'ın "Sosyolojik Düşünmek" adlı kitabını da bitirmiştim. Lakin sosyolojide çok yeniydim. Okul kapanınca Jung'u ve psikanalizi bir kenara ittim. Weber, Marx ve Durkheim gibi isimleri araştırdım. Giriş için kitaplar okudum. Lakin yetmedi.
Yaz aylarında kitapçılar açılınca oraları dolaşmaya başladım. Sosyoloji kitapları arıyordum. Çoğu yerde Giddens ve Bauman gibi son dönem isimler yahut Tarihsel Materyalizme dair ilgimi çekmeyen kitaplar vardı. Neyseki çok takıldığım bir sahafçıda mor kapaklı ve yıpranmış "Toplum Kuramı" adlı bir kitaba rastladım. Kitap yıpranmış olduğu için ucuzdu ve hemen aldım. Eve gelince okumaya başladım.
O yaz sakin olmasına rağmen ömrümün en güzel yazlarından biriydi. Uzun bir umutsuzluk ve travma dönemi sonrasında kapanmalarla birlikte huzurlu bir döneme girmiştim. Vaktim boldu. Yağmur havayı temizliyor ve insana neşe veriyordu.
İşte böyle bir atmosferde o kalın kitabı elime aldım. Sabırsızlıkla okudum. Ve çok memnun kaldım. Smith, Ricardo, Hegel, Marx, Durkheim, Weber, Althusser, Zizek, Hayek, Keynes ve daha birçok sosyal kuramcı hakkında ilk fikirlerimi edindim. En önemlisi de Modern-Postmodern tartışmasını ve Kolonyaizm-Postkolonyalizm kavramlarını öğrendim. Batı ile eleştirel bir ilişki kurmamı sağlayacak Althusser'i tanıdım ve Marksizm'i incelemeye yöneldim.
Kitabın içeriğine gelecek olursak yazar Modernizmin ve Aydınlanmanın son bulmadığını, akılcı projenin çürümediğini savunuyor. Kendi Postmodernizm ve Premodernizm karşıtlığını sosyal teori tarihiyle temellendirmeye çalışıyor. Ve insanlığın kurtuluşunun modernizmden geçtiğini vurguluyor. Kendisi Marksist ve Materyalist. Lakin ben yazarın bu çabasının daha kendi yanında bir anlam ifade etmediğini kitabı okurken anladım. Ve kitabın en güzel yanı yazarın ideolojik kaygısı ne olursa olsun incelenen konular ve düşünürler hakkında önemli ve anlaşılır bilgiler vermesi. Kıtapta daha çok birincil kaynaklar kullanılmış aynı zamanda. Bence sosyoloji ve sosyal teoriye giriş veya bunları anlayabilmek için Türkçe literatürdeki en iyi eserlerden birisi. Kaçırmayın. İyi okumalar.
