Gönderi

251 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kutadgubilig: Felsefe-Bilim Araştırmaları
1. Farabi’ye Bir Hazırlık Olmak Üzere İslam Öncesi Türklerde Felsefe: Mübahat Türker Küyel Makale Sümerlerin Türk olduğu önkabulüyle hazırlanmış. Sümerler Türk müydü yoksa değil miydi tartışması pek ilgimi çekmediğinden (bu tartışma için milliyetçi arkadaşları göreve davet ediyorum) başka bir konu üzerinde duracağım: kültürlerarası etkileşim. Günümüzde Batı kültürü erki elinde bulundurduğu için sanki iyi ve bilimsel ne varsa Batı kültüründen çıkmıştır düşüncesi hem Doğu’da hem de Batı’da yaygın ve bu maalesef tarih bilmezlikten ötürü böyle. Oysa tarih sahnesinde bir dönem öne çıkan medeniyetleri kronolojik olarak kabataslak şöyle sıralayabiliriz: Sümer – Mezopotamya – Yunan – Süryani – Arap – Latin – Avrupa. Ulus-devlet zihniyetiyle büyüdüğümüz için medeniyetler arasında sidik yarıştırmaktan her ne kadar saçma da olsa geri durmayız. Misal olarak Batı düşünce merkezli birine göre medeniyet Yunan ve Avrupa demektir; Kürt düşünce merkezli birine göre medeniyet Mezopotamya’da başlamıştır; Türk düşünce merkezli birine göre Sümerler Türk’tür ve medeniyetin başlangıcıdır vesaire. Kültürlerarası etkileşime bir örnek olarak matematik, astronomi ve tıpta epey ilerlemiş Sümer medeniyetine bakalım. Sümerlerin denge kurmaktan sorumlu baş-tanrısı Anu, Greklerdeki Zeus’a denk düşer; Sümerlerde tanrı-hükümdar anlayışı vardır, bu anlayış Platon’un filozof-kral idealine ve Orta Çağ Latin medeniyetindeki hükümdar idealine denk düşer; Sümer mitolojisine göre insan balçıktan, kadınsa erkeğin kürek kemiğinden yaratılmıştır, tek tanrılı dinlerin kitaplarında da aynı anlatım vardır; ayrıca Sümerlerde de tufan miti vardır ve Sümerlerin de kutsal dağları vardır, tıpkı Olympos, Hira gibi. 2. Gadamer ve Dünya Diyaloğu: Ernest Wolf-Gazo, çev. Ersin Özdilek Kısacık makalenin genel düsturu: Günbegün makineleşiyoruz, kendimizden uzaklaşıyoruz ve mutsuzuz. Bu vahim durumdan kurtulmak için Gadamer ve Hermeneutik bir anahtar görevi görebilir. İnsanlık olarak sağlıklı diyaloglar kurmaya, gerçek bir ilgiye ve sevgiye ihtiyacımız var. 3. Antagonistik Birey Ebedi Barışı Kurabilir mi? : Metin Coşar Öncelikle kanımca makalenin isim seçiminde hata var. Çünkü makale boyunca anlatılan Kant’ın görüşleri, Metin Coşar’ın değil. Metin Coşar anlatıyor ama Kant’ı anlatıyor. Şöyle olabilirdi: “Kant ve Ebedi Barış İdeali” “Kant’a göre Antagonistik Birey Ebedi Barışı Kurabilir mi?” vesaire. Kant’a göre doğa insana planlar kurar ve planlarından biri de antagonizmdir. Kant antagonist derken, bireyin kendi içindeki/kendi kendine/içsel çatışkısını kasteder. Ona göre bireyin çatışkıları olması doğaldır ve toplum zeminindeki çatışkılara veya farklılıklara da izin verilmelidir. Bu izinse özgürlüğün ve eşitliğin sağlayıcısı olarak cumhuriyetçi bir anayasa tarafından korunmalıdır. Peki tüm bunlar olursa edebi barış sağlanacak mıdır? Kant’ın cevabı: “bir umut, belki.” Kant’ın düşündüğünün aksine, doğa-insan ilişkisi tek taraflı bir ilişkidir: doğa insana kayıtsızdır ve hatta belki bu nedenle “ilişki” bile denemez. 4. Optik Biliminde Bir Öncü İbnü’l Heysem: Hüseyin Gazi Topdemir Optik biliminin öncüsü İbnü’l Heysem’i çağdaşlarından ayıran bazı özellikleri: a- teoriden ziyade pratiğe, metafizikten ziyade deneyciliğe önem vermesi. b- nedensel bir açıklama peşinde olması. c- nesne-ışık kuramını savunması, yani görmenin gözden nesneye değil de nesneden göze doğru olduğunu savunması. d- ışığın doğrusal hareket ettiğini gözlemlemesi. Günümüzdeki bilim anlayışına en yakın filozof belki de. Çünkü soruları gayet açık: “ışık nasıl hareket eder?”, “görme eylemi nasıl gerçekleşir?” vesaire. Örneğin döneminde oldukça popüler olan göz-ışık kuramına karşı şu soruyu sorar: “Mademki ışık gözden çıkıyor, o halde geceleri neden göremiyoruz?” oldukça yerinde ve basit bir soru ancak insanın tarihi biraz böyle işte. 5. Hafıza ve Tarih: Ayhan Bıçak Neoliberal ekonomide insan ancak iktisadi bir üründür, can değil nakittir. Ayhan Bıçak’a göre erki elinde bulunduran neoliberal devletler diğer küçük devletleri sömürmek için, onlardan fayda sağlamak için; öncelikle gözüne kestirdiği devletin geçmişini, kültürünü, hafızasını siler; uyutur ve devamında damızlık inekmiş gibi sağar. Bundan kurtulmak için hafıza ve tarih üzerine düşünmek, kavramları tekrar gözden geçirmek yardımcı olabilir. Oldukça iyimser bir bakış açısı ancak hafıza ve tarihten daha mühim şeyler de var sanki. 6. Osmanlı’da Türkçe Telif ve Tercüme Eserlerin Dil Bilincinin Oluşmasındaki Yeri: İhsan Fazlıoğlu Osmanlı’da, tıpkı İslam Medeniyetindeki gibi, dil hakikatin formudur ve dillerin aralarında hiyerarşi yoktur anlayışı hakimdir. Bu anlayıştan şunu da çıkarabiliriz: hiçbir dil kötü veya eksik değildir, olsa olsa işlenmediği için şimdilik yetersizdir. a- Osmanlıca ismi 19. yüzyılda Osmanlıcılık akımının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır, öncesinde medreselerde Türkçe veya Türki-i denirdi. b- Türk-i basit ve Türk-i fasih (İstanbul Türkçesi) ayrımı 7. İslam Düşüncesinin Gelişiminde Tercüme Faaliyetlerinin Rolü: Sadık Türker Yazara göre üç büyük kültür devriminden söz edebiliriz: a- MÖ 6. ve MÖ 4. yıllar arasında Ege çevresindeki devrim, b- MS 8. ve MS 10. yıllar arasında İslam medeniyetindeki devrim, c- MS 12. yüzyıldan Aydınlanma dönemine kadarki Latin-Avrupa medeniyetindeki devrim. Yazının girişindeki ilk makalede kültürlerarası etkileşimden bahsetmiştim. Bu makale de biraz aynı konu üzerinde duruluyor ancak bazı küçük vurgu farkları var. Örneğin yazar “Yunan Mucizesi Mübalağası”ndan bahsediyor. Sırf kültürlerarası etkileşim var diye, Grek dönemindeki faaliyetlerle İslam medeniyetindeki faaliyetleri veya diğer medeniyetlerdeki faaliyetleri bir tutmak en hafif tabirle cahil eşek cesareti örneğidir. Evet İslam medeniyeti de önemli bir medeniyetti; İbn Sina, Farabi, İbn Heysem, Razi gibi önemli filozoflar çıktı ancak Greklerdekiyle boş ölçüşecek kadar değildi. Keza zaten onlar da Platon ve Aristoteles’i öğretmenleri kabul eden değerli filozoflar. İşi radikalizme kadar vardırmamak gerek. Not: Derginin içerisindeki makalelerden bahsetmek istediğim makaleler bunlardı, yani dergide olan ve burada bahsetmediğim makaleler de var.
Kutadgubilig Sayı 3
Kutadgubilig Sayı 3Kolektif · Dergah Yayınları · 20031 okunma
·
211 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.