Gönderi

2/10 puan verdi
Bu George Perec’le üçüncü randevum. İlkinde tam “Yaşam Kullanma Kılavuzu” kitabını almak üzereyken vazgeçtim. Nedeni hiç e harfi kullanmadan ve puzzle gibi kitaplar yazması, fazlaca kelime oyunları yaparak direkt dil kullanımı üzerinden metinler üretmesiydi. Bu tarz bir kitabı alacaksam sadece farklı bir kitap okumak için bile olsa Türkçe yazılmış olmalıydı. Kaldı ki şairin ismi ne olursa olsun çeviri şiir kitaplarını okumayı dahi pek anlamlı bulmuyorum. İkincisinde, birkaç sene önce “Uyuyan Adam” kitabını -ücretsiz olmasının da etkisiyle herhalde- denemek amacıyla okumaya başladım. Sonuçta benim fikirlerim çok isabetli olmayan basit bir ön yargı da olabilirdi. Fakat öyle değilmiş, kitabı yarım bırakmak zorunda kaldım. Artık önyargıdan öte ‘ Fransızca bilmeyen George Perec’e fransız kalmalı’ şeklinde derin bir inanca sahiptim. Dün sitede gezinirken abartılı derecede olumlu yazılmış bir inceleme yazısı okuyunca dayanamadım. Bu kez batıl inancımı yıkmak için üçüncü kez George Perec kitabı okumaya karar verdim. Araştırdım, aralarından en azından elle tutulur bir konusu olsun diye bu kitabı seçtim. Amacım kitap hoşuma gitmese de konuya tutunarak son sayfaya kadar ulaşabilmekti. Ben de tanıdığım birçok okur gibi kitapları yarıda bırakmayı pek sevmiyorum. Olay yeri inceleme dedektiflerinin algı açıklığıyla okumaya başladım. Başlangıç çok hoşuma gitmese de fena değildi. Şimdi şöyle güçlü, böyle başarılı betimlemeler var diye yazan arkadaşlara gülüyorum. Sahip olmak istediğiniz evi eşyalarıyla birlikte canlandırmak istediğinizi düşünelim. Eğer ev ve eşyaları, hepsini ayrı ayrı bütün özelliklerini sıralayarak metin üretirseniz başarılı bir betimleme yapamazsınız. İstediğiniz imgelem oluşmaz. Ya zihin birçok detayı süpürüp gider ya da ev ve eşyalar bağımsız şekilde geride bırakılarak ortada kalır. Belki de Perec başarılı betimlemeler yapmak istemiyordu da nesneleri ayrı ayrı birer şey –lüks şeyler- olarak algılamamızı istiyordu. Belki diyorum çünkü kendi içinde ikilem var ve bu ilk kitap, başarısız bir deneme de olabilir. Devamında adım adım, giderek artan bir oranda irili ufaklı her düşünce peş peşe sunulan beş, altı argümanla beraber ve üstelik aralarındaki ilişki çok da keyfe keder şekilde kurulmuş, okurun iyi niyetli inisiyatifine bırakılmışken, ben bir yandan bu çileden haz alma duygusunu kendime durduk yerde, o anda bir sevgili yaratıp Müslüm Baba dinliyorken de yaşayabilirim diye düşünüyor bir yandan da azımsanmayacak derece bulduğum kimi anlatım bozukluklarını gideriyor, uzayan cümlelerde neden sonuç ilişkisi kurarak kelime kelime hızla sondaki yükleme ulaşmak için çabalıyorken tam da aşağıda alıntıladığım cümleye gelmiştim ki içimdeki dedektifin ‘daha burada ne oyalanıyorsun asılsız ihbar işte’ demesiyle kitabı okumayı bıraktım. “Yarı efsanevi şekilde, genelde solda görülen, oysa teknokratlıkla, üretkenlik, modernlik ve karmaşıklık kültüyle, gelecek hakkında spekülasyon yapma zevkiyle, sosyolojiye karşı duyulan daha çok demagojik bir ilgiyle ve yine oldukça yaygın, insanların onda dokuzunun herhangi bir şey ya da kimse için koro halinde övgüler düzmeye hazır ahmaklar olduğu görüşüyle çok daha kolay tanımlanabilen reklâm çevrelerinde, kısa vadeli her türlü politikayı küçümsemek ve tarihi ancak yüzyıllar düzeyinde kabul etmek, durum gereğiydi.” Uzun kurulmuş cümleler genelde zihin anlam üretmek için yoğunlaştığından metne odaklanarak imgelemi artırır. Fakat bu kitapta çok sık ve bazen peş peşe kullandığından tam tersi gerçekleşiyor. Düşünceler tıpkı geride bırakılan nesneler gibi neden sonuç ilişkisi kuramadan, anlamı oluşturan birbirini bağlayan halkalar gibi değil de bağlamından kopuk kumaşın üzerinde oraya buraya desenlenmiş puanlar gibi geride kalıyor. Her defasında konuya tutunmak için özel bir çaba sarf etmeniz gerekiyor. Kitabın ortalarına gelmiş olmama rağmen üstelik bunca ayrışmayla her şey karmakarışık dururken roman kişileri hala aynı vücudu kullanan, aynı düşüncelere sahip tek bir kişi –şey- gibiydiler. Cinsiyetleri ve yaşları dışında şeyleşmeden ortada kalmışlardı. Kitap anlamdan yoksun demeyeceğim, anlatım buhran gibi. Yazar kullandığı materyali –şeyi- yani dili eğip bükmeyi, onunla oyunlar üretmeyi seven, edebiyat içinde gereğinden fazla şeyleşmiş özelliğiyle bilinen bir yazar. Kitap Fransızcadan İngilizceye oradan da Türkçeye çevrilmiş. George Perec’in oyunlarına katılma şansınız da yok gibi…
Şeyler
ŞeylerGeorges Perec · Metis Yayınları · 20161,116 okunma
·
614 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.