Evimdeyim ️ :)
Ne diyebilirim ki arkadaşlar duygularımı ifade edecek kelimeyi tam olarak bulamıyorum. Ama şunu diyebilirim ki Sarah J. Maas sen gerçek bir kraliçesin.
Gökyüzü ve Nefes Hanesinin yayınlanmasını beklediğim için Hilal Şehir’e geçen sene başlamaya cesaret edemedim hatta Gökyüzü ve Nefes elime ulaşana ve kitaplığıma koyana kadar yine başlamadım. Ancak ilk sayfayı okur okumaz anladım ki evime döndüm :) Sarah’nın bugüne kadar yazdığı her kitap benim için aşırı önemli. Öyle ki çoğu zaman kaçıp sığındığım bir güvenli alan gibiler benim için. Ne kadar uzun olursa olsun okurken o kadar mutlu oluyorum bu nedenle.
Şimdi kitapla ilgili yorumlarıma gelelim. Arkadaşlar bu gönül bu kadına torpil geçiyor yani bu kadın kalkıp kişisel gelişim kitabı yazsa ben ona bile yıldızlı 10 puanı şak diye basarım. Ben bu yolun yolcusu olmuşum yani :) Ancak bu demek değil ki bazı gözüme takılan ufak tefek pürüzleri ve yer yer beni irrite eden yerleri söylemiyicem.
Öncelikle ana karakterlerimizden başlayalım. Ne yalan söyleyeyim açıkçası Bryce’ı son 150 sayfaya kadar sevdiğimi söyleyemiyicem. Feyre ve Caelena’ya ilk kitaplarda hemen nasıl ısındıysam ve sevdiysem bunda tam tersi oldu. Bir çok olayda motivasyonunu ve davranışlarını saçma buldum çoğu zaman kendisine hak vermedim. Hatta cinayetten önceki karakterinden nefret ettim diyebilirim. Daha doğrusu bir insanın kendi değerini bu kadar küçük görmesi ve ona göre davranması benim sinirlerimi bozan bir durum. Danika ile olan arkadaşlığının bağının bu kadar ekstrem bir seviyede olmasına ve bunun çok da arkası destekli bir nedeni olmayışı beni biraz düşündürdü. Hadi hayatta yapayalnız kalmış kimse tarafından sevilmeyen bir kız desem biraz mantıklı gelecek ancak bir sürü arkadaşı var ve onu seven üzerine titreyen bir ailesi de var bu nedenle körü körüne Danika’ya olan bağı saçma geldi bana hatta öyle ki bi ara onu seven onca insana rağmen ölmek istiyor ? Bunun yanı sıra o cinayetin gerçekleştiği gece sadece kalkıp sadece Danika ölmüş gibi davranması da çok saçmaydı. Özellikle o gece Connor’a yaptığı şeye bakarsak. Ben o gece yaptığı şeylerden dolayı Ithan’ın Bryce olan tepkisini gayet haklı buldum. Asıl absürt olan Bryce’ın ona sana acıyorum vs gibi tepkiler vermesiydi. Dediğim gibi ben son 150 sayfaya kadar Bryce’ı sevemedim.
Normalde erkek karakterlere hep geç ısınırım ama bunda yine tam zıttı oldu. Hunt’a en başından beri kanım kaynadı. Yine tabiki ACOTAR evreninde Cam Şato’dakiler gibi hemen bağlanamadım ona ama yine de Bryce’dan daha sempatikti. Sadece canımı sıkan durumlardan biri Shahar’a olan saplantısıydı ve sürekli ben onu ölene kadar sevicem vs diye gezinmesiydi. Bunu dedikten 2 dk sonra yok Bryce’nın poposu yok bacakları diye ağzının suyunu akıtmasaydı belki bu durumu kabullenebilirdim ama yok olmadı. Ayriyeten sürekli Bryce’nın dekoratif obje gibi betimlemesi de ne mana dedirtti bana. Son sayfalara kadar aralarındaki şey tamamen fizikseldi bana göre .Ve gelelim en sevdiğime tabiki Ruhn’a bence tonla karakterin arasında en iyi oydu. Bir yandan hem kardeşini korumaya hem de cinayeti çözmeye çalıştı. Aralarında en içten pazarlıksız en dürüst olduğu için bir tek onunla doğru düzgün bağ kurabildim.
Kitabın eksilerinden biri kesinlikle biraz fazla uzatılmış olmasıydı. Ara ara bu yüzden kitaptan kopmanın eşiğine geldiğim oldu. Sarah detay vericem diye aklına ne geliyorsa yazmış bence. Keşke bazı boş sahneler yerine havada kalan bazı durumlar daha iyi açıklansaymış mesela Ruhn’un da dediği gibi Bryce’ın eskiden beri kötü olan psikolojisi, Bryce kahine gittiğinde yaptığı konuşma vs gibi. Bir de keşke en azından Hunt ve Bryce arasında biraz tutku romantizm vs okusaydık. Kitabın arka kapağında yazanla uzaktan yakından alakası yoktu kitapta olanların. Doğru düzgün öpüşmeleri bile ne kadar zaman aldı. Gerçi bu beni acaba Hunter ve Bryce endgame olacak mı diye düşündürdü. Olmasa çok da üzülmem şahsen.
Artık bahsetmekten yorulduğum konu Dex’in rezalet çevirisi. Bununla ilgili bir ileti yazmıştım ama buraya da yazayım. Kitapta o kadar çok devrik cümle, noktalama eksiği, yanlış yazılmış kişi ve isimler, cümlenin ortasında mal gibi büyük harfle yazılmış kelimeler vardı ki bir süre sonra saymayı bıraktım. Çevirmen sıkıntısını geçtim editör masasının ucundan bile geçmemiş bu kitap. Son okumasını yapan kişi de uyuyormuş heralde bunca yanlışı okurken. Yılda zaten 4-5 kitabı zorla basıyorsunuz, editör düzenlemesi yapmıyorsunuz hatta bazen orijinal kapakları bile basmıyorsunuz para gidiyor diye. E peki ben bir şey sorabilir miyim siz tam olarak ne işle meşgulsünüz sevgili Dex editörleri ve yayın yönetmeni ?
Tekrar kitaba dönersek ikinciyi okumak için sabırsızlanıyorum. Ve tabiki de bütün Sarah J. Maas severlere öneriyorum.